Güncelleme Tarihi:
Dört oyuncu birden olunca fotoğraf stüdyosunda hummalı da bir koşturma oluyor. Bir yanda makyajını tazeleyenler, bir yanda kıyafetlerini son kez deneyenler... Dört kadın oyuncu da her fırsatta sette ne kadar iyi anlaştıklarından ve nasıl eğlendiklerinden bahsediyor. Zaten bu aralarındaki enerjiye de yansıyor...
ERKEKLER KADAR MAALESEF ÖZGÜR DEĞİLİM
- Senin karakterin iyi eğitim almış, kendine güvenen bir kadın. Ama her şeye sahip olduğunu düşünürken eşi tarafından aldatıldığını öğreniyor...
Evet ve canlandırdığım karakterin eşi maddi gücünü babamdan aldığı için bana şiddet uygulayamıyor. Ama o şiddeti hayatındaki diğer kadına gösteriyor.
- Sen böyle bir şey yaşasan eşinin hayatındaki diğer kadını korur musun?
Bunun cevabı filmde. Ama Aslı olarak o kadının yanında olurdum. Tabii çok zor bir konu ama şiddet gören biri var... Aldatılan kişi de aslında duygusal şiddet görmüş oluyor. Bu da fiziksel şiddet dışında büyük bir şiddet türü.
- Sen hiç şiddete maruz kaldın mı?
Kadınlara uygulanan psikolojik şiddet; “Kadınsın, yapamazsın”, “Kadın o, neyse” gibi şeyler hepimizin başına geliyor. Kadınların hepsi bunu yaşıyor. Çok güçlü bir kadın olduğunda, işinde başarılı olduğunda, kendi paranı kazandığında ancak erkekler ve kadınlar da dahil sana saygı duyuyorlar.
- Sektörde bunu yaşadığın oldu mu?
Hep bir forma sokulmaya çalışılıyor, bunu aslında sektördeki kadınlar, erkekler, sektörün kendisi dayatıyor. Zayıf olacaksın, “Botoksun yok, böylesi güzel” deniyor ama günün sonunda dergilerde herkesin jilet gibi olduğu kapaklar görüyorsun.
- Peki, sen filmdeki karakterin gibi hiç aldattın ya da aldatıldın mı?
Aldatıldıysam da haberim yok. Aldatmadım. Ben arkadaşımla bile en ufak ters bir enerjide kafamı yastığa koyup rahat uyuyamam. Aşırı empatik ve çok hassasım. O yüzden birine böyle bir şey yapmam mümkün değil, kalbim ve yüreğim dayanmaz.
- Sence erkekler kadar özgür müsün?
Erkekler kadar maalesef özgür değilim.
- Neden?
Çünkü her zaman kendini bir şekilde koruman gerekiyor. Fiziksel olarak daha güçlü bir cins olduğu için başta erkeğin fiziksel gücünden korunman gerekiyor. Ama kadınların zekâsı ve dayanıklılığı da bambaşka.
- Sence bu tarz derdi olan filmler bir şeyleri değiştirir mi?
Böyle konuları gündemde tutup insanların beyinlerine küçük bir tohum atıyoruz.
Bu bir yerlerde mutlaka yeşeriyordur.
- Filmin sloganı “Kadın kadının yurdudur”...
Ben kız arkadaşlarımla arkadaşlık ve kardeşlik etmeyi çok seviyorum. Birçok kadın da böyle. Görüyorum, hep birbirimize destek oluyoruz. Kadın kadının yanında eğlenip gerçekten kendi gibi olabiliyor. Bu yüzden kadın arkadaşlarımı çok seviyorum. Onlarla bir arada olmak beni besliyor.
- Kadın ağırlıklı bir set nasıldı?
Müthişti. Klasik “Çok güzeldi setimiz” demek istemiyorum ama gerçekten mutlu olduğumuz, pamuk gibi bir set dönemi geçirdik.
BAŞAK PARLAK
DAHA GÜZEL, DAHA ZAYIF, DAHA GENÇ... BU YORUCU BİR ŞEY
- ‘Pelin’ karakterini canlandırıyorsun. Nasıl anlatırsın?
Kadınların bir araya gelip birbirlerine şifa oldukları bir kamp var. Pelin de çok tatlı, özgür ruhlu ve yaratıcı bir kız. Ama o kampta neden olduğunu başlarda anlamıyoruz. Çok sürprizli bir hikâye...
- Bu bir kadın hikâyesi. Türkiye’de kadın olmayı nasıl anlatırsın?
Dünyada kadın olmak çok zor bir şey. Türkiye’deki sıkıntı fiziksel dezavantajın, savunmasızlık hissinin biraz daha yüksek olması. Kadın olarak biraz insanlardan çekingen bir tarafa itilmek zorunda kalabiliyorsun, tedirgin olabiliyorsun, tanımadığın insanlara çok yaklaşmak istemiyorsun.
- Sen kadın oyuncu olarak fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldın mı?
Fiziksel şiddete şükür maruz kalmadım ama psikolojik şiddete maruz kalmadım diyen bir kadın oyuncu olduğunu sanmıyorum sektörde. Sadece kadın oyuncular da değildir. Ama kadın oyuncular başka bir yarışın içine de itiliyor.
- Ne gibi?
Daha güzel, daha zayıf, daha genç... Hep kendini en iyi versiyonunda tutmaya çalışıyorsun. Dolayısıyla bu çok yorucu bir şey.
- Üç yıldır Bodrum’da yaşıyorsun. Uzakta olmak bakışını değiştirdi mi?
Sadece çalışmak için geliyorum İstanbul’a. Bu karar o kadar hayatımı değiştirdi ki... Aslında sadece kendimle mutlu olduğumu ve başka insanlarla aramda hiçbir zaman rekabet olmadığını hissetme şansı buldum.
- Peki, ‘Kadınlara Mahsus’ gibi filmler bir şeyleri değiştirmeye yarar mı?
Değiştirir demek fazla optimist olacaktır. Ama en azından, birinin hayatında düşünmesine bile yol açmak, olduğu yerden farklı bir yer hayal etmesine yol açmak bile bizim için yeterli.
- Filmde kadınlar birbirlerine destek oluyor ve birbirlerinden çok şey öğreniyor. Sen hayatta kadınlardan neler öğrendin?
Hayatımdaki her şeyi kadınlardan öğrendim. Düşün, sekiz kadın bir ay boyunca setteyken o kadar çok şey öğrendim ve onlarla öyle bağlar kurdum ki... Sete başlarken insanlar “Kavga mı çıkar, ego savaşları mı olur” diyordu. Asla öyle bir şey olmadı. “Kadınlar birbirlerini kıskanır, çekemez” gibi laflar çok klişe ve yerleşmiş. Biz “Kadın kadının yurdudur” diyoruz.
Sette de her gün birbirimizi destekledik. Kadınların rekabeti biraz abartılıyor bence.
MERVE ÇAĞIRAN
ANNEMDEN AYAKLARIMIN ÜSTÜNDE DURMAYI ÖĞRENDİM
- Canlandırdığın Oya karakteriyle başlayalım...
Oya bir öğretmen. Kocası tarafından baskı görüyor. Evlilik içinde normal olduğunu düşünüyor. Ama bu kampta bir şeyleri fark etmeye başlıyor ve hayatında bir şeyler değişiyor.
- ‘Kadın kadının yurdudur” filmin sloganı... Bir de “Kadın kadının kurdudur” diye bir laf var...
İkisini de gördüm. Ama buna iyi ve kötü insan olarak bakıyorum.
- Hayatında çok kazık yedin mi?
Çok değil. Ben çok tolere eden biriyim. Ama 10 sene alttan aldıysam bir anda da silerim. 31 yaşındayım. Bazı şeyleri daha iyi görebiliyorum. Tabii insan yine de hata yapabilir.
- Bu bir kadın hikâyesi, sen erkekler kadar özgür müsün?
Hayır, bence hiçbirimiz erkekler kadar özgür değiliz, kısıtlandığımız noktalar var.
- Setlerde hiç fiziksel ya psikolojik şiddete maruz kaldın mı?
Psikolojik şiddete maruz kaldım. Öyle bir şey yaşadığımda da işimi bitirir, evime giderim. Onlarla sosyalleşmem. Arkadaşlık edecekken arkadaşlık kurmamaya başlıyorsun.
- Sen kadınlardan neler öğrendin?
Mesela annemden ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim. Kadın arkadaşlarım da bana çok şey öğretti. Çok küçük şeyler insan hayatında büyük değişimlere sebep oluyor. İstediğin anda istediğin şeyi söyleyebilmek bile çok şeyi değiştiriyor.
- Sence bu tarz filmler bir şeyleri değiştirir mi?
Keşke olsa... Şiddet uygulayan erkekler bu filmi izleyip değişmez, algısı orada değildir zaten. Ama filmi izleyen bir kadın, orada gördüğü karakterlerden biriyle kendini bağdaştırırsa cesur bir adım atmaya doğru yaklaşabilir.
SINIRLARIM ÇOK BELLİ ARTIK
- Seni filmde nasıl bir karakterde izleyeceğiz?
Çok güçlü, çok başarılı bir karakter. Onu seven bir kocası, şahane bir kariyeri, parası pulu var. Resme baktığın zaman her şeye sahip bir kadın. Ama aslında içi boş bir resim. Çünkü sevgisiz büyümüş, sevgi görmek için hep kendini ispatlamak zorunda kalmış. Sevgiyi yanlış tanımlamış. Kocasıyla ilişkisinde bile hep başarısından dolayı sevildiğini sanıyor. Halbuki kocası onu çok seviyor. Sonra sadece kadınların olduğu bir kampa gelip kadınların acısını, birbirlerine desteğini gördükten sonra kocasına “İyi ki varsın” diyebiliyor. Bence ‘sevgiyi yanlış öğrenseniz bile bu yanlış ezberi bozabilirsiniz’i de anlatıyor karakter.
- Yıllardır setlerdesin. Fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz kaldın mı?
Hayatın içinde ruhsal şiddet görmemiş insan yok bence. Ruhsal şiddet gördüğüm bir sürü alan oldu ama bu sadece bana özel değil. Bunların yüksek sesle konuşulması gerekiyor ki hiçbir kadın ya da insan kendini yalnız hissetmesin. Ben gördüğüm ruhsal şiddetlerin hiçbirinde sessiz kalan bir kadın olmadım. Haklarımı biliyorum. Dolayısıyla izin vermem, hele bilinçlendikten sonra hiç izin vermedim açıkçası.
- Oyunculukta kadın-erkek eşitliğinin maddi karşılığı da konuşulur... Eşit olabiliyorlar mı?
Olamıyorlar tabii...
- Ne kadar ünlü olsan da mı?
Toplumsal hak edişlerin bireyin kendi alanında yaratılabildiğini düşünenlerdenim. Sen kendi değerini ortaya koyarsan değersizleştirilmiyorsun. Buraya gelene kadar bir sürü şey yaşadım, terapi gördüm, okudum... Sınırlarım çok belli artık.
- Filmde bir aldatma ve aldatılma hikâyesi de var. Sen bunu yaşadın mı?
Aldatmak sadece kadın-erkek ilişkisinde var olan bir şey değil. Meslek hayatınızda, arkadaşlık ilişkilerinizde de aldatılabilirsiniz. Güvendiğiniz ortamda güveniniz kırıldıysa bu da aldatılmaktır. Bu da şiddetin bir parçası. Ben bir tek bedensel şiddet yaşamadım ama onun dışında bence hepimiz şiddet gördük. Sadece ondan sonra ne yaptık, bir kadın olarak benim için mesele bu. Ben gördüğüm şiddetlerden sonra bir kadın olarak nasıl tavır aldım? Sindirildim mi, yüksek sesle konuşup tavrımı belli mi ettim, hemcinslerimden destek gördüm mü, “Kadınsın, sus” dediklerinde ne cevap verdim, bunlara bakıyorum.