Güncelleme Tarihi:
Oyuncak toplamaya nasıl başladınız?
Mahallemizdeki gençlerin eşyalarını topluyorum. Genç bir kardeşimiz vardı. El arabasıyla gittim, taşınacak eşyaları gösterdi. Odasındaki kolileri alırken bir baktım içeride bir sürü oyuncak var. Şaşırıp “Ne kadar çok oyuncağınız var” deyince o da “Doğum günlerimde arkadaşlarım, ailemden hediye geldi” dedi. “Bir tanesini alabilir miyim” diye sorunca “Al tabii” dedi. Bizim çocukluğumuzda ‘Şirinler’ vardı. Baktım, odasında kocaman bir ‘Şirin’ duruyor. Onu aldım, hurdaları taşıdığım el arabamın üzerine koydum. Mahalledekiler şaşırdı; “Hayırdır Ecevit Abi?” deyince, çocuklar gibi “Oyuncağım oldu!” diye sevinçle karşılık verdim. Eve gelince oyun cağı hep görebileyim diye balkonun üst tarafına koydum. Sonra bir kadın “Sana oyuncak yollayacağım” dedi. Kocaman bir ayı geldi kargonun içinde. Derken birkaç tane daha oyuncak ayı... Sonra çocuklar “Ben de oyuncak koyabilir miyim?” deyince oyuncaklar gittikçe artmaya başladı. Çocuklar oyuncak getiriyor, olmayan çocuklara da hoşuna giden oyuncakları veriyorum. Burada bir çeşit oyuncak sirkülasyonu var. Maksat değişim, dönüşüm olsun.
ESKİCİYİM, ÖĞRENCİLERDEN EŞYA ALIP SATIYORUM
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz, çocukken oyuncağınız yok muydu?
Çocukken pek imkânımız yoktu. Arkadaşlarıma ders yapmaya giderdik. Onların evlerinde oyuncakları olurdu. “Ne kadar şanslılar” derdim. İlkokulu 11 yaşında bitirdim. İlkokulu bitirince babam “Çalışmak mı istersin, okumak mı?” diye sordu. Ben de çalışmayı tercih ettim. 22 sene tekstilde çalıştım.
Şimdi ne iş yapıyorsunuz?
Eskiciyim. Öğrencilerden ikinci el eşya alıp satıyorum. Yeldeğirmeni’ne taşınan öğrencilerin, Erasmus’luların, tiyatrocuların, ressamların mahallemize daha çok gelmesinden sonra, onlarla tanışıp mahallenin ‘Ecevit Abi’si oldum.
Peki topladığınız oyuncakları da satıyor musunuz?
Kesinlikle satmıyorum. Mesela kocaman bir ayım var dışarıda, etiketi üzerinde geldi. Bir gün bir delikanlı satmamı istedi, kabul etmedim. Yaklaşık 6 yıldır sağdan soldan gelen oyuncakları evimin duvarlarına koyuyorum. Almak isteyen çocuklara da “Eğer evinde oyuncağın varsa bana getir ki buradaki yeri değişsin” diyorum. Zamanla burası dilek ağacı gibi bir hale geldi. Kimi buraya oyuncağını bırakıyor, kimi ihtiyacı olan, beğendiği oyuncağı alıp götürüyor.
Mahallelinin tepkisi nasıl?
Buranın sakinlerinin geneli sanatçılar, tiyatrocular, ressamlar ve öğrenciler... Neşe ve huzur dolu bir yer. Herkes olumlu bakıyor. Dışardan gelenlerden de güzel tepkiler oluyor. Günde en az 30-40 kişi fotoğraf çekmeye geliyor. Eşimin doğum gününü bile mahallemde, evimin önünde yaptık. Bir kutlama yapacaksak sokağı kapatıp 300-400 kişi burada yiyip içip sokağımızda yapıyoruz. Çok neşeli bir sokak yani.
Nişantaşı’ndaki bir bina da tıpkı sizinki gibi oyuncak ayılarla donatıldı. Gördünüz mü?
Geçen gün arkadaşlar “Kadıköy Belediyesi seni paylaşmış” dedi. “Kadıköy’de kalplerimiz hep yumuşacık” yazıp paylaşmışlar, hoşuma gitti. Ardından Yumoş’un binasını gördüm. İlk başta benim fikrimi almışlar deyip şaşırdım. Ama baktığınız zaman onlarda sadece rengârenk ayılar var. Ben ne bulursam, farklı farklı oyuncaklar asıyorum. O marka davet etti, “Gel konuşalım” dediler... Maddi bir talebimiz zaten olmaz. Ayıcıklardan bize yollarlarsa biz de burayı süsler, oyuncağı olmayan çocukları sevindiririz. O reklam kampanyası bitince o ayılar oradan çıkıp gidecek. Ama benim evimin duvarlarında asılı olan oyuncaklar asla hiç çıkmayacak.
Nişantaşı, Rumeli Caddesi’nde de benzer bir uygulama var. Buradaki bir apartmanın duvarlarını süsleyen oyuncak ayıları görenler fotoğraf çektirmek için sıraya giriyor.