Onlar oynayarak iyileşir

Güncelleme Tarihi:

Onlar oynayarak iyileşir
Oluşturulma Tarihi: Şubat 25, 2023 07:00

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) çocuklar için 10 ilin farklı bölgelerinde 355 psikososyal destek çadırı kurdu. Yaşadığımız büyük afetten en çok çocuklar etkilendi ancak uzmanlar psikososyal destek ve oyunla çocukların yetişkinlerden daha çabuk iyileşebileceğinin altını çiziyor.

Haberin Devamı

Melis: Gizem sana bir şey itiraf edeceğim. Ben çocuklarımla oyun oynamayı hiç sevemedim! Bunun için çok üzgünüm çünkü çocuklar için oyun demek hayat demek. Hayatın demosunu oyunlarda yaşıyorlar. Duygularını en iyi orada gösteriyorlar. Ama bunu bildiğim için olabildiğince oyun oynayabilecekleri ortamlar yaratmaya çalıştım hep. Bir dönem oyun ablası geldi mesela. Erkenden de kreşe verdim. Şimdiyse yaptıkları resimlerden öğreniyorum duygularını.

Gizem: Yalnız değilsin. Ben de çok hoşlandığımı söyleyemem. Ama tuvalet eğitiminde olsun, şurup içirebilme dönemlerinde olsun oyunun çok faydasını gördüm. Oyunlarda önce hep bebeklerini tuvalete götürdük ya da önce onlara şurup içirdik. Çocuklar hayatın getirilerini oyunla pekiştiriyorlar. Lorin’in pedagogu onunla oyun oynarken asla müdahale etmememi ve yönlendirmememi söylemişti bana. O ne kadar sizi dahil ederse o kadar katılın, gözlemleyin demişti.

Haberin Devamı

Onlar oynayarak iyileşir

Melis: Evet, gözlem önemli. Çok yakın bir arkadaşım oyun sayesinde okulda oğlunun akran zorbalığına maruz kaldığını öğrendi. Çocuklar oyunla iyileşiyor. Bunun örneklerini de şimdi deprem bölgesinde görüyoruz işte. Depremzede çocukları iyileştirmek için oyun çadırları kuruluyor pek çok yerde, biliyorsun.

Gizem: “Çok fazla Suriyeli çocuk var bölgede. Okul öncesi çağındakiler Türkçe bilmediğinden işleri zor.”

Rehber öğretmenler eşliğinde

Gizem: Evet, Hatay’ın İskenderun bölgesinde MEB tarafından düzenlenen bir oyun çadırına gittim ben. Çocukların başında psikolojik danışman yani rehber öğretmenler vardı.

Melis: Anlatsana biraz, neler yapıyorlardı?

Gizem: Ben oradaki çocukları çok iyi anlıyorum. 99 depreminde Çınarcık’taydım ve 12 yaşında bir çocuktum. Elbette çok korkmuştum ama sonra arkadaşlarımla gece parkta yatmak çok eğlenceli gelmişti bana. Hepimiz sürekli dışarda olmaktan ve sürekli oyun oynamaktan çok mutluyduk ama elbette deprem travma yarattı her birimizde. Bunu  ilerleyen yaşlarımızda anlamaya başladık. Onlar da şu an durumun hem farkında hem de değiller, biliyorum. Bu yüzden yaşadıkları travmaları atlatabilmeleri için kurulan psikososyal destek çadırları çok değerli. Bu çadırlarda gönüllü danışmanlar oyun ve materyallerle çocuklar için ellerinden gelenin fazlasını yapıyorlar. Yaş gruplarına göre ayırıyorlar önce çocukları. İlkokul çağındakiler bir çadıra, okul öncesi çağındakiler bir başka çadıra geçiyor. Çok fazla Suriyeli çocuk vardı o bölgede, ilkokuldakilerde problem yok ama okul öncesi çağındakiler Türkçe bilmediğinden işleri zordu.

Haberin Devamı

Onlar oynayarak iyileşir

Melis: Ya doğru, bir de o var tabii.

Gizem: O çadırda görevli olan psikolojik danışman Mahmut Birgin’le konuştum. Çocukların çok ağır travma yaşadıklarını ama en kolay da çocukların toparlandığından bahsetti. Çok kritik noktada olduklarından “Şimdi müdahale edilmezse sorun çok karmaşık bir hale gelecek” dedi. Öte yandan rehber öğretmenlerin çocuklarla geçireceği sürenin bir seferde en fazla iki saat olduğunu anlattı. Küçük çocuklar için bölgeye anaokulu öğretmenlerinin de gitmesi gerektiğinin altını çizdi.

Melis: Oyun terapisi de yapan psikolojik danışman Ezgi Katı’yla konuştum ben de... Hem çocuklar için oyunun önemini anlattı hem de bölgeye gönderilen oyuncakların nasıl seçilmesi gerektiğinden bahsetti. Biliyorsun bu konu şu an sosyal medyada çok konuşuluyor...

Haberin Devamı

Deprem bölgesine oyuncak gönderirken...

Ezgi Katı-Psikolojik danışman

Büyüklerimiz “Oynamayan tay at olmaz” derdi. Bunun tam manasıyla ne demek olduğunu ruh sağlığı uzmanı olduğumda anladım. Büyümek, hayatta kalmak, değişmek, dönüşmek, tutunmak, en önemlisi iyileşmek için oyuna ihtiyacı vardır her çocuğun. Oyun çocuğun dünyayı keşfetmesine, yaşadıklarını anlamlandırmasına ve üzüntü, korku, kaygı gibi yoğun duyguların ardından toparlanmasına olanak sağlar.

Onlar oynayarak iyileşir

Oyun çocuğun dilidir, kendini ifade ettiği ve içselliğini zaman zaman dışa vurduğu bir biçimdir. Nasıl ki yetişkinler zorlandıkları bir durum karşısında kendi sağaltımları için yaşadıklarını tekrar tekrar anlatma ihtiyacı hisseder; çocukların da ruhsallıklarını onarmak için tekrar tekrar oyun oynama ihtiyacı vardır. Özellikle içinden geçmekte olduğumuz çoklu travmatik boyutları olan olaylardan sonra buna daha çok ihtiyaç duyarlar.

Haberin Devamı

Çocuklar oyun oynamak için her şeyi kullanabilirler. Yemek alanında verilen kaşık iş makinesi (kepçe), karton bardak ev, kenardaki taşlar ambulans, araba ya da enkaz olabilir… Yani oyuncağın tetikleyicisi olmaz.

Deprem yaşamış ya da yaşamamış; kaybı olan ya da olmayan çocuğun oyuncağı farklı değildir. Ancak oyun temaları farklılık gösterebilir. Yaşadığı zorluk derecesine göre oyunun içerisinde, yıkım-yapım, saldırganlık-mücadele, kurtarıcı-kahraman, stres temaları görülebilir. Bu bağlamda deprem bölgelerindeki çocuklara oyuncak gönderirken farklı temaları çalışabileceği alanlardan oyuncaklar seçebiliriz. Ahşap bloklar, doktor seti, tamir seti, sanat seti (boya, oyun hamuru), aile seti (ahşap ya da kukla) ve araç seti (ambulans, kepçe, polis aracı) gibi…

Haberin Devamı

Onlar oynayarak iyileşir

Kuklalardan oluşan oyuncak aile seti

Yetişkin olarak yapabileceğimiz en iyi şey, çocuğun serbest oyun oynayabileceği sakin bir alan açmak, ortaya bu oyuncaklardan koyabildiğimiz kadarını koymak ve aralıklı takip etmek olacaktır. Müdahale etmeden, yönlendirmeden...

Çocuğun tekrarlayan yıkım oyunlarından sonra yetişkinler orada olup tamir, yeniden yapım ve onarma yolunda destek verebilir. Çocuk yetişkini oyuna katıyorsa  yetişkin, çocuğun yönetimindeki oyunda yorum katmadan rolünü yapmalıdır.

Yapılan araştırmalara göre yeterli koşullar sağlandığında çocuğun kendini onarma kapasitesi yetişkine nazaran daha güçlüdür. Çocuklara sürekli ‘aciz, eksik, muhtaç’ gözüyle bakılmamalı ve oyun yoluyla sorumluluklar verilerek kendini iyileştirme gücüne inanılmalıdır. Amaç çocuğun işe yararlığını hatırlatmak ve kendi ruhsal gücünü bulmasına rehberlik etmektir. Öyküler, kısa çizgi filmler, yaratıcı drama etkinlikleri de kullanılabilecek diğer araçlardan bazılarıdır.

BAKMADAN GEÇME!