O Ses Türkiye'den neden ayrıldılar?

Güncelleme Tarihi:

O Ses Türkiyeden neden ayrıldılar
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2019 08:00

İnanması güç ama onlar hayatımıza gireli tam 30 yıl olmuş. Sevilen müzik grubu Athena’yla Koç Spor Fest sırasında buluştuk. Müzikte geldikleri noktayı, ‘O Ses Türkiye’ dönemini ve Twitter’da yükselen popülaritelerini sorduk.

Haberin Devamı

30 yıl oldu... Sizce Athena o ilk günkü enerjisini koruyabildi mi?
Hakan: Cihangir Bilsak’taki ilk konserimizi hatırlıyorum. Beş kişi vardı; biri rahmetli babamız, ikisi arkadaşımızdı. İlk büyük konsereyse Bulutsuzluk Özlemi ve Erkin Koray’ın öngrubu olarak Göztepe Parkı’nda çıktık. O zamanki heyecan aynen devam ediyor, etmese var olamazdık. Ama fark şu; ilk günlerde hata yaparsak nasıl toplarız diye kaygılanırdık. Artık o tedirginlik yok.
 
İlk kadroyu saymazsak ‘Altüst’ albümünün kadrosu ‘İşte Athena bu’ dediğiniz kadroydu ama o kadro gitti, yine fotoğraflarda ikiye düştünüz. Nasıl oldu bu?

Gökhan: İlk ekibimiz, beraber büyüdüğümüz Turgay ve Ozan’dan sonra gelen arkadaşlarımız çok değerli müzisyenlerdi ama grup frekansında buluşamadık. ‘Altüst’teki Sinan ve Umut’la samimi bir enerji yakaladık. Emre Ataker o ekipten önce gelmişti keyboard’uyla. Keyboard grup için radikal bir hareketti ve müziğimiz dönüştükçe Emre’nin önemi arttı. Sinan ve Umut’un bir başka projesi daha vardı ama o projeyle Athena birbirine fikir olarak çok yaklaştı. Grup arkadaşlığı sevgililik gibi... Yani bu ilişki başka bir flörtü kaldırmaz. Biz de yeniden iki kişi olmaya karar verdik. Şimdi Safa ve Egemen gençlikleriyle bizim müziğimize uyum sağladılar ama elbette zaman gerek tam bir kimya uyumu için.

O Ses Türkiyeden neden ayrıldılar

Acun kimseye karışmaz

‘O Ses Türkiye’ ve orada yaşadıklarınız sizin için ne ifade ediyor?
Gökhan: Orada yaşadıklarımız ufkumuzu genişletti. Müziğin insanın içinden çıkış yolculuğunun farklarıyla ilgili çok şey öğrendik. Türkiye’yi ve müzikal lezzetlerini daha iyi anladık.

Jüri üyeliğinden ayrılma nedeninizi anlatır mısın?

Gökhan: Yarışma beşinci yılından sonra benim için kendini tekrar etmeye başladı. Haftalık program sayısı TV8 döneminde ikiye katlandı. Acun, kıtalararası birçok önemli işle uğraştığından programdan düştü. Acun düşünce ben de düştüm. Benim orada kalma sebebim önce müzikse sonra Acun’la programdaki muhabbetimizdi.

Twitter’ın gücünün farkında değildim


Acun Ilıcalı üzerinden eleleştirilere maruz kaldınız...

Gökhan: Ben bugüne kadar Acun’un kimseye karıştığını görmedim. Zaten görsem bir dakika durmazdım. Bir yılbaşı gecesi programında ‘Aldırma Gönül’ün yasaklı Deniz Gezmiş versiyonunu hep beraber söyledik. Bizce görüş olarak bu kadar açık bir program Türkiye’de yapılmadı.

Dünyaya bakarak dirilmeliyiz

Kendi gençlik yıllarınızla kıyasladığınızda bugünün gençlerinin temel sorunları neler sizce?
Gökhan: Gençlere özgürlük alanı tanınması lazım. Kendilerini özgürce ifade etmeli, sorgularken korkmamalı, özgüven problemi yaşamamalılar. Sorunları çözmek istiyorsak uçlara savrulmadan vizyoner bir politika üretmeliyiz. Gençliğimiz kendi köklerinden sağlıklı bilgi alamıyor. Bu nedenle özündeki bilgiyi güncelleme ve yüzünü Batı’ya dönüp oradaki bilgiyi doğru yorumlama şansı da olamıyor.
Hakan: Özle bağlantı kurarken müzik önemli bir rol oynuyor. Bugün dünyanın her yerinde sentez var. Erkin Koray, Moğollar gibi isimler bu işi güzel yapmış olabilir. Ama daha ileri gidememişiz. Bugün yabancılar bizim yapamadığımızı yapıyor ve özümüzdeki üstü tozlanmış bilgiyi dünyaya açıyorlar.
O Ses Türkiyeden neden ayrıldılar


Daha önce politik tweet’ler atmıyordunuz, birden ne değişti sizin için?
Gökhan: Twitter’ın gücünün farkında değildim. Kendimi bildim bileli dünya görüşüm aynıdır. Bizim Hakan’la çocukluğumuz rahmetli babamızın Fenerbahçe’deki eczanesi, Şükrü Saracoğlu Stadı ve Akmar Pasajı üçgeninde geçti. Biz o üçgende Rum, Ermeni, Kürt, Arap, İranlı, İtalyan komşularımızla iç içe, sevgiyle büyüdük. Fenerbahçe’de o üçgenin içinde büyümüş olmanın getirdiği sorumluluk bugün 40’lı yaşlara geldiğimizde birtakım konularda fikrimizi söyleme zorunluluğunu yarattı.
Hakan: Biz 15 yaşındayken de lafımızı esirgemez, haklıyı sonuna kadar savunurduk.

Gündemimizde bir de ‘Her şey güzel olacak’ sloganı var. Bu sizin çok sevilen eski bir şarkınızın adı...

Gökhan: Televizyonda Ekrem İmamoğlu’nun konuşmasını izliyordum, ‘Her şey güzel olacak’ dedi. İçimden, ‘Bizim şarkı’ dedim. ‘Sözlerle ne kadar uyuşuyor’ derken yayında şarkı girdi. Artık ülkenin birlik ve beraberlik içinde, üstündeki tozu silkelemesi gerekiyor. Senelerdir çabalıyoruz ve bir şekilde ayağımız takılıyor. Eğitim, sanat, mimari, ekonomi, yönetim, hukuk, her konuda bir diriliş gerekiyor. Köklerimizi bilerek, ayrıştırmadan dünyaya bakarak dirilmeliyiz. Dünyaya baktığın zaman kâfir olmazsın korkma! Kendi toprağını, inancını, özünü biliyorsan korkmana gerek yok.

Tasavvufa ilginiz de çok konuşulmuştu...

Gökhan: Tasavvuf bizim toprağımızın özünde olan, hakikat ilmine sahip kişiler vesilesiyle günümüze gelmiş insan ilmi, evren bilimidir. Biz kendimizi kaptırıp bu ilmi anlamaya çalışırken insanlar başka gözle baktılar. Hep paylaşılıyor, umrede bir fotoğrafım var. Mesele nedir? Benim babam beş vakit namaz kılan bir adamdı, dedem hafızdı. Ama bizim gibi çocuklar yetiştirdiler. Ben ilk dövmemi yaptırdığımda babam, ‘Ne güzel olmuş’ dedi. Saçlarımın yarısı mavi, yarısı sarıydı, mohikan punk’tım. Cuma namazına da, okula da öyle giderdim ama babam ağzını açıp bir şey demezdi. Ben senin istediğin gibi yaşamak zorunda mıyım dinimi? Biz tasavvufa ilgi duyuyoruz ama hiçbir zaman herhangi bir partiyle bağımız olmadı.

Sol cenahtan da epey eleştiri alıyorsunuz...

Gökhan: Bence Marx’ın anlattığı ile tasavvufun anlattığı bire bir aynı. Gerçek manada sosyalist biri de kavrayıcı ve kucaklayıcı olmak zorunda değil midir? Din, dil, ırk ayırmaz; tüm insanlığı sever ve hak, hukuk, eşitlik gibi kavramlara odaklanır. Benim anladığım bu... En sofu arkadaşlarımla da sol görüşlü arkadaşlarımla da aynı sohbeti yaparım. Herkes yapabilir. Kimse kimseye ‘Sen nasıl böyle düşünebilirsin’ diye soramaz. Vicdanlı, anlayışlı, yardımsever, insan ayırmayan, merhamet dolu bir milletiz; ortak noktamız, kökenimiz bu; bunu unutmayalım yeterli.

Atatürk’ün Samsun’da ayak bastığı iskeledeki konser heyecan vericiydi

Koç Spor Fest bünyesinde bir turneniz oldu. Bundan sonraki konser takvimi nasıl?

Gökhan: Koç Spor Fest çok idealist bir yapı. 13 yılda, 38 şehirde, 40 üniversiteye gidilmiş. Spor alanında bu ülkeden daha çok uluslararası başarı bekliyorsak Koç Spor Fest gibi etkinliklerin sayısının artması lazım. Özellikle Atatürk’ün Samsun’a çıkışında ayak bastığı Tütün İskelesi’nde 100’üncü Yıl Konseri yapmak çok heyecan vericiydi. 1919 metrelik bayrakla yapılan yürüyüş muhteşemdi. Hem üniversitelilerle buluşmaktan hem de yol yapmaktan büyük keyif aldık. 22 Haziran’dan itibaren yeni bir konser trafiğine gireceğiz. (22 Haziran-Samsun Milyonfest, 5 Temmuz-Kıbrıs Mağusa, 7 Temmuz-Kıbrıs Güzelyurt, 12 Temmuz-Kuşadası Milyonfest, 13 Temmuz-Vadi İstanbul, 26 Temmuz-Arsuz Milyonfest)

Yeni albüm bekleyenlere müjde var mı?
Gökhan: Kafamızda beş parçalık İngilizce bir EP ve Türkiye için bir albüm var.

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!