Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 2019 08:00
Sanatçı Nilgün Belgün kadınlar için bir yaşam rehberi olarak tanımladığı, ‘Hayatla Geçinmeyi Seçtim’ adlı son kitabında gazeteci İpek Durkal’ın sorularını yanıtlıyor. İki kadının yaşam üzerine sohbetine yer veren kitapta Belgün, tecrübelerinden yola çıkarak okurlara tavsiyelerde bulunuyor.
Gazeteci İpek Durkal’la bu kitap için yola çıkarken aklınızda nasıl bir şey yapmak vardı?
- İki kadının hayat hakkında konuşmaları... Bu bizim aramızda çok yaptığımız bir şey. İpek gazeteci olmasının yanında benim çok yakın dostum. O soruyor, ben de bunca yıllık tecrübelerimden yola çıkarak arkadaşlık, ikili ilişkiler, kadınların kendilerini çaresiz hissettiği durumlar, kararsızlıklar gibi pek çok konuda fikirlerimi aktarıyor, kendimce bulduğum çıkış yollarını gösteriyorum. En önemlisi, her durumdan mutsuzluk çıkaran insanlara mutluluğun ne kadar kıymetli olduğunu göstermeyi hedefliyorum. Bu kitabı bir hayat kılavuzu gibi düşünün.
◊ Size, “Hayatın boyunca hep mutlu muydun” diye soruyor Durkal. Siz de, “Ben hayatla geçinmeyi seçtim” diye yanıtlıyorsunuz. Böyle mi geliyor mutluluk?
- Tamamen böyle geliyor; niyetle. Bana nasıl bu kadar pozitif ve enerjik olduğumu soruyorlar. Bunun bir formülü yok ama bir yolu var. O yol da insanın kendini tanımasıyla, neyi isteyip neyi istemediğini bilmesiyle başlıyor. Sonra, kendine değer vermek gerekiyor. Mutluluğa gönüllü müsün kardeşim? Ben gönüllüyüm. Bakarım bardak boşaldı mı, hemen yeniden doldurmanın bir hal çaresini ararım.
En çok 40’lı yaşlarımı sevdim◊ Hayatla geçinmeye karar verince bu yolda ne gibi zorluklar bekliyor kişiyi? - Hiçbir zorluk beklemiyor, tam aksine zorlukların altından kalkmak çok daha kolaylaşıyor. Evet, ben neşeli, enerjik, pozitif biriyim ama sevgi pıtırcığı olarak dolaşmıyorum. Hayatın da gerçeklerinin de farkındayım. Ama mutluluğu seviyorum, mutsuzluğu sevmiyorum, bu kadar net. Onun için de hayatla kardeş kardeş geçinip gidiyoruz. Bakın kitapta da anlattım, benim de çok ağır olaylar ve şartlarla yüz yüze geldiğim zamanlar oldu ama ben oralardan beslemedim kendimi. Hep bir çıkış yolu aradım ve buldum, işte bunları anlatıyorum.
◊ Kitabın sonunda, ‘20 Soruda 40 Yıl’ bölümünde 20 yaşınızdan başlayarak 30, 40 ve 50 yaşlarınızda farklı konularda ne hissettiğinizi, hayatı nasıl gördüğünüzü yanıtlıyorsunuz. Hangi yaşları daha çok sevdiniz?- Ben bugünkü yaşımı da çok seviyorum çünkü yaşlarını mutlulukla alırsan yıllar sadece birer sayı oluyor hayatında. Ama illaki seç derseniz en çok 40’lı yaşlarımı sevdim. İşimde de aşkımda da en tepeye çıktığım, kendimi en iyi tanıdığım, anladığım ve hayatla geçinmeye karar verdiğim yaşlarımdı.
◊ Kitapta yer alan bir gençlik fotoğrafınız var, konservatuvarı kazandığınızda çekilmiş. ‘Var olmamın fotoğrafı’ diye adlandırıyorsunuz... Okurlarınıza bununla ilgili ne söylemek istersiniz? - Etrafınızdaki tüm olumsuzluklara, seni asla yapamayacağına inandıranlara ya da sana engel olmak isteyenlere rağmen sen eğer kim olduğunu, ne istediğini biliyorsan, kendine saygın varsa, kendini seviyorsan, kendine güveniyorsan, hayattan zevk almak için bir şeylerin olmasını beklemiyorsan, hayatta herkese ve her şeye karşı dik durabiliyorsan, farkındalığı olan biriysen, sen zaten kendi adına var olmanın fotoğrafını çekmişsin demektir.
Bu fotoğraf benim için çok önemli. Tıpkı Büyükada gibi... Büyükada’daki evimizden vapura binerek kendi küçük dünyamdan uçsuz bucaksız bir hayata açıldım. Bu fotoğraf, konservatuvara kabul edildiğimde çekildi. Mutluluğumun, başarımın, cesaretimin, özgürlüğümün, var olmamın fotoğrafı.