Güncelleme Tarihi:
2018’de ekranlara damga vuran şey Netflix devrimiydi. Nokta. Hayır, ‘Hakan: Muhafız’ın yayına girmesinden değil, ‘Roma’dan söz ediyorum. Hemen açıklayacağım, fakat önce, ekranda bir devrim olduğu iddia edilen son ‘Black Mirror’ bölümü ‘Bandersnatch’i aradan çıkaralım...
Devrim bu değil...
Netflix’teki ilk ve tek interaktif film ‘Bandersnatch’ hikâyede olabileceklerden sadece izleyicinin sorumlu olduğunu iddia ediyor. Hikâye şöyle: 80’li yıllardayız, ergen kahramanımız çeşitli seçenekler arasından sonunu okurun seçtiği bir kitabı, sonunu oynayanın seçtiği bir bilgisayar oyunu olarak uyarlamakla meşgul. İzleyici onu çeşitli seçeneklere yönlendiriyor ve isterse yarım saatte, isterse tam beş saatte sona ulaşıyor. Aslında tam öyle değil. Sonuçta yine bütün seçenekleri kimin belirlediği belli. Üstüne, kendi seçeneklerimizle Netflix’e akıttığımız data da cabası. İzlerken geri dönemiyorsun, ileri saramıyorsun ve aslında kontrol normal bir filmden çok daha az izleyicinin elinde. Çok küçükken kazada kaybettiği annesini geri getirme ihtimalini seven Stefan’a ne olduğunu merak etmedim değil ama bunu öğrenmek için bilgisayara kahve dökme sahnesini niye yedi kere izleyeyim? Devam edemedim ben. Zaten bu da film değil, bir oyun esasında. Ha bu oyunun varlığına hiçbir itirazım yok tabii ki. Netflix de çok genç izleyicileri hedef alan bu seçimle doğru bir adım atıyor. Ancak buna devrim demek doğru değil. ‘İlk’ demek hiç değil. Mesela geçen yıl Steven Soderbergh dizisi ‘Mosaic’ tam da bunu yapmış, izleyiciye, diziye istediği karakterle devam etme seçeneğini sunmuştu. Fakat bunu ABD’de işleyen bir uygulama üzerinden devreye sokmuş ve Türk izleyiciler ne yapar ne eder, hiç düşünmemişti. Netflix, bu imkânı bütün abonelerine yani çok çok daha geniş bir kitleye sundu. Güzel hareket fakat sinema bu değil arkadaşlar, devrim de bu değil.
‘Roma’
Devrim bu...
Oysa bana göre ekranda gerçek devrim ‘Bandersnatch’ değil ‘Roma. Netflix tuttu, Meksikalı bir yönetmenin ABD’de asla dağıtım şansı bulamayacak, siyah beyaz ve İngilizce olmayan filmine parayı yatırdı. Şu an o film dünyanın her köşesindeki sinema yazarlarının yıl sonu listelerinde en tepelerde, bütün ödüllerde adı geçiyor, Oscar tahminlerinde baş- köşede ama tüm bunlardan daha önemlisi, o film bizim (yani 130 milyondan fazla insanın) evimizde, tabletimizde, telefonumuzda, elimizde. ‘Roma’ sadece başlangıç. Bundan beş yıl önce Martin Scorsese’nin böyle bir platform için film yapacağı aklınıza gelir miydi? Ama bu yıl yönetmenin, oyuncuları arasında Robert De Niro, Al Pacino, Joe Pesci, Harvey Keitel olan ‘The Irishman’ isimli filmini Netflix’te izleyeceğiz. Şu an yayında olan ‘BirdBox’ın oyuncusu Sandra Bullock “Artık Hollywood’da sadece süper kahramanlara film yapılıyor, platformlar sayesinde yeniden biz de iş bulabileceğiz, rol yapabileceğiz” diyor. Filmin Oscar’lı yönetmeni Susanne Bier “Salonda ulaşabileceğim seyircinin katbekat fazlasına ulaşmak heyecan verici” diyor. Elbette AppleTV, amazon, Hulu gibi diğer platformlar da harıl harıl hazırlıkta. Ben şahsen mısır paralarından artırdığımla büyük ekran televizyonumu aldım, sinemanın büyülü dünyasına evimde dalıyorum, böylece story çekenlerle de kavga etmiyorum. Fakat artık biliyorum ki o dünyaya herkes kendi istediği yerde, metroda, otobüste, dünyanın her yerinde dalabilir. Devrim bu.
'Bandersnatch’