Güncelleme Tarihi:
Son günleri sürekli tiyatro sahnesinde provalarda geçiyor. Çok heyecanlılar. Biri Romeo, diğeri Juliet olarak sahnede karşımıza çıkacak. Tabii böyle olunca konunun aşka gelmesi kaçınılmaz. Naz Çağla Irmak aşkın hastalık gibi bir şey olduğunu düşünüyor, “Ama güzel bir hastalık. İnsanı duygusal doyuma taşıyor. Mesela ben âşık olduğumda tok hissediyorum, kilo veriyorum” diyor. Deniz Can Aktaş ise aşkı şuurlu yaşamak gerektiğine inanıyor: “O anın farkında olmak, sevdiğin insanla o anı yaşamak, o anda kalabilmek değerli. Benim için de aşk sevdiğinle bir araya geldiğin an.” İki genç oyuncuyla başlıyoruz sohbete.
DasDas’taki oyununuzda yüzyıllardır alışık olduğumuz ‘Romeo ve Juliet’i mi izleyeceğiz yoksa farklı bir uyarlama mı?
Deniz Can Aktaş: Bizim yorumumuz günümüzde geçiyor ve yeni nesil... Ama Shakespeare’in dilini, melodisini ve metnini değiştirmeden günümüze aktarmaya çalıştık. O aşkın acı yönlerini çok daha fazla dile getiriyor; biz biraz daha eğlenceli, dinamik bir yerden anlatmaya çalışıyoruz.
Naz Çağla Irmak: Evet, aslında biz bugünden ve biraz da kendi içimizden yola çıkarak karakterleri bulduk. 16’ncı yüzyılda bu nasıldı acaba?’ diye düşünmedik, ‘Ben bunu nasıl hissederim’ diye düşündük.
Pandemi öncesi tiyatronun yükselişi başlamıştı. Ekranda gördüğümüz birçok isim de sahneyi tercih etti. Bu sefer dizi oyuncuları tiyatrocuların işini elinden alıyor gibi bir algı da oluştu. Ne düşünüyorsunuz?
Deniz Can Aktaş: Buna tek taraflı bakmamalı. Tiyatrocular ekranda bulunuyor, ekrandakilerin de sahnede olmasının bir sakıncası yok bence. Özgürlüğün olduğu bir yer, herkesin deneme fırsatı olmalı. Ne kadar erken orada bulunursan da artı. Hepimiz için farklı kapılar açıyor ve içimizde başka yolculuklara vesile oluyor. Çok değerli.
Naz Çağla Irmak: Oyunculuk büyük bir çerçeve, birçok dalı var, ayrıştırmak doğru mu bilmiyorum. Bir de keyif almak ve kendi kariyerini beslemek için her oyuncu bunu denemeli.
ROMEO GÜZEL İLTİFAT EDİYOR
Oyuna dönersek; siz gerçek hayatınızda ne kadar Romeo ve ne kadar Juliet’siniz?
Naz Çağla Irmak: Saçlarımı kestirdikten sonra daha kadınsı görünüyorum ama Juliet’in çocuksuluğu bende de var. Fakat Juliet’in dış dünyaya karşı olan bilgisizliği bende yok, bilmekten kastım da şu; o sadece dadısını tanıyor ve dış dünyadaki gözü o. Ben o kadar değilim. Bunun yanı sıra aşk onu olgunlaştırıyor. Aşk beni de olgunlaştırıyor.
Deniz Can Aktaş: Aslında âşık olurken Romeo’ya benziyor olabilirim, en azından benzemek isterdim. Çünkü çok güzel iltifat ediyor ve seviyor. Onun gibi sevebilmek bir marifet. “Ne kadar öylesin?” dersen acı çekme boyutunda o kadar şiddetli değilim ama sevme noktasında o kadar şiddetli olduğumu düşünüyorum. En azından benim ‘Romeo’m biraz oralarda.
Nedir peki aşk sizce?
Naz Çağla Irmak: Hastalık gibi bir şey ama güzel bir hastalık. İnsanı duygusal doyuma taşıyor. Mesela ben âşık olduğumda tok hissediyorum, kilo veriyorum. Avuçlarım terler. Acayip bir his.
Deniz Can Aktaş: Hissettiğin an vücut kimyanın değiştiğini, yaşandığı an bir şeylerin değiştiğini hissediyorsun. Aşkı şuurunda da yaşamak gerek... O anın farkında olmak, sevdiğin insanla o anı yaşamak, o anda kalabilmek değerli. Benim için de aşk, sevdiğinle bir araya geldiğin an.
Naz Çağla Irmak: Vücuduna bir nefes üflenmiş gibi oluyor ya... Yaşamak ve sabah uyanmak için bir sebep daha.
İLİŞKİMLE BİRLİKTE ARTIK DAHA DERLİ TOPLUYUM
Aşk sizce masum bir şey mi tehlikeli bir takıntı mı?
Naz Çağla Irmak: Şu an masum olan kısmını yaşıyorum. Tehlikeli bir takıntıya dönüşmesini istemem.
Deniz Can Aktaş: Bence de masum ama formüle etmek bana pek gerçekçi gelmiyor. Duygusunu kaybediyor gibi hissediyorum. Anda nasıl geliyorsa o. Belki o takıntı hali de yaşamaya değerdir.
Romeo da Juliet de aşk için bir sürü şeyden vazgeçiyor. Sizin aşk için vazgeçişleriniz olur mu?
Deniz Can Aktaş: Mesela ilişkimle birlikte, artık daha derli topluyum, hayatımda mantıklı kararlar vermeye çalışıyorum, daha az sinirli olmaya çalışıyorum.
Naz Çağla Irmak: Öyle bir durumda kalmadım ama ailemden vazgeçmem. Tabii benim de törpülediğim huylarım oldu, mesela partnerim düzenli olduğu için ben de düzenli bir insan oldum.
Konu açılmışken Sarp Levendoğlu ile yazdan beri birliktesiniz. Nasıl bir aşk sizinki?
Naz Çağla Irmak: Heyecanlı. Ve keyifli.
Deniz Can sen de Hafsanur Sancaktutan’la birliktesin. Sizin ilişkiniz nasıl gidiyor?
Deniz Can Aktaş: Her şey yolunda. Biz de bir dönem adeta Romeo ve Juliet gibi sürgün yaşadık. İkimiz de çalışma dönemindeydik. O şehir dışındaydı, ben İstanbul’da çalışıyordum. Görüşemediğimiz, ayrı kaldığımız zamanlar oldu. Ama birbirimizi iyi anladık ve çok iyi uyum sağladık.
ZİHNİM İNSANLARIN SÖYLEDİKLERİNE KULAK ASMAMAYI ÖĞRENDİ
Şöhretin yıpratıcı taraflarıyla tanışmaya başladınız mı?
Deniz Can Aktaş: Öyle bir şey yaşamıyorum. Kendimi mümkün olduğunca konfor alanımdan çıkarmamaya çalışıyorum. Kendi düzenime sadık kalmaya, oranın bir iş olduğunu, özel hayatımın da olduğunu kendime hatırlatıp net bir çizgi çekiyorum. Diğer türlüsü beni yorardı.
Naz Çağla Irmak: Bu süreçte zihnim insanların söylediklerine kulak asmamayı öğrendi. Bu işin bana getirisi bu oldu.
Sosyal medyada 1 milyondan fazla takipçiniz var. Bu kadar insan tarafından gözlemlenmek nasıl?
Naz Çağla Irmak: ‘Kırgın Çiçekler’de oynamaya 17 yaşında başladım. Çok küçüktüm, sözleşmemi bile annem imzalamıştı. 19 yaşıma gelene kadar takipçi sayısı 1 milyonu geçmişti. O yüzden, ben hep böyleymiş gibi hissediyorum.
Deniz Can Aktaş: Sosyal medya kısmını hayatımın içinde çok tutmuyorum. Orayı da bir iş olarak görmeye adapte ettim kendimi. 1 milyon takipçim olunca hayatımda bir şey değişti mi? Hayır. Ama bir yandan takdir gördüğünü anlıyorsun ve onun mutluluğunu yaşıyorsun.
Naz Çağla Irmak: Benim de sosyal medyada o etkileşimi sağlamak hoşuma gidiyor. Saçımı kazıttığımda insanların “Oo harikasın” demesi...
KENDİMİ DAHA SEKSİ HİSSETTİM
Saçlarını kestirmek seni kadınsı yapmış. Sen kendini daha seksi hissettin mi?
Naz Çağla Irmak: Evet, kendimi daha kadın hissettim. Çoğu insan saçını kestirince maskülen mi görüneceğim diye düşünür ama ben gerçekten daha seksi hissettim.
Deniz Can sana da kadınlar bayılıyor... Çağla kendini seksi hissettiğini söyledi. Sen kendini seksi bulur musun?
Naz Çağla Irmak: Elim yüzüm düzgün, diye düşünüyorsundur herhalde.
Deniz Can Aktaş: Yani ama seksi olacağım iddiam da yok açıkçası.
‘EN ALTTAN BAŞLAYARAK TEKER TEKER ÇIKTIM MERDİVENLERİ’
DENİZ CAN AKTAŞ
İnebolulusun. Nasıl bir aileye doğdun?
Annem ev hanımı, babam gemi bakım-onarım işi yapıyor. Bir ağabeyim var.
Piri Reis Üniversitesi Gemi Makineleri ve İşletme Mühendisliği’nden mezunsun. O bölümü seçme sebebin baba mesleğini devam ettirmek miydi?
Aile işi yapacağım diye yola çıkıp, eğitim hayatımı onun üzerine kurdum, sonra başka bir yol seçtim.
“Yakışıklısın, bir dene” diyen arkadaşlar mı senin de yol göstericin oldu?
Hepsi tesadüflerle gelişti. ‘Ben bunu başaracağım’ mottosuyla yola çıkmadım. En alttan başlayarak teker teker çıktım merdivenleri. Aslında eğitim hayatımda da öyle oldu. Aile mesleğimi yapacağım derken de en alttan başlamayı tercih ettim. Oyunculukta da öyle ilerledi.
Senin Best Model geçmişin de var. Gözlerin üstüne olmasını seven biri miydin?
Aslında tam tersi, hiç öyle düşüncelerim ve planlarım yoktu. Süreç beni oraya getirdi. Zaten uzun vadeli planları da sevmiyorum. Bence hayat sürprizlerle dolu.
Seni hiç tanımayan birine Deniz Can’ı nasıl anlatırsın?
Kendimi anlatma konusunda pek başarılı değilim. Ama annemin tanımını yapayım sana; sakin, çok az konuşan, olayları kendi içinde yaşayıp sonuçları paylaşan biriyim. Mantıklı olmaya ve başıma gelen olaylar karşısında soğukkanlı kalmaya çalışırım.
27 yaşındasın. İki yıldır bir ilişkin var. Bu birliktelik kariyerine nasıl yansıdı?
O konuda kendimi çok şanslı hissediyorum. Bu yaşlar heyecanlı ve enerjik olduğumuz kadar kontrollü de olmamız gereken yaşlar. Hayatında sana destek veren, mantık çerçevesinde ilişki yürütebildiğin güzel bir insan varsa, karar almak daha kolay oluyor. O insanla bir şeyleri başarmak çok daha değerli hale geliyor.
Beş yıl sonrası için hedefin ne?
Şu anki gibi mutlu olduğum bir konumda olmak isterim. Hedefim, işimi yaparken mutlu olmak.
‘KENDİMİ EZDİRMEMEYE ÇALIŞIYORUM’
NAZ ÇAĞLA IRMAK
Ankaralısın. Nasıldır Ankaralı olmak?
14 yaşıma kadar Ankara’da yaşadım, tam bir şeyleri fark ederken İstanbul’a geldim. Ama bana bir tık gri gelir Ankara. İstanbul benim için daha renkli bir şehir.
Senin sanatla ilişkin aileden mi geliyor?
Evet, annem oyuncu Hülya Gülşen Irmak, babam müzisyen. İki abim var. Biri çellist, bir viyolacı. Ben de kendimi fark ettiğimden beri oyuncu olmak istedim. Eskiden Ankara’da ‘Bizim Evin Halleri’ dizisi çekilirdi. Annem orada oynardı.Bir keresinde küçük bir kız oyuncuya ihtiyaçları olmuştu, böylece 8 yaşımda ilk kez sete gitmeye başladım. Annemin beni o kadar erken yaşta başlatmasının sebebi de şu olsa gerek, yeteneksizsen bu iş gerçekten çok zorlayıcı. Eğer olamayacaksa bu yola hiç baş koymayayım istedi herhalde.
Annenle birlikte oynadınız mı hiç?
‘Romeo ve Juliet’te annem de rol alıyor. Daha önce aynı projelerde yer almıştık ama ilk kez karşılıklı oynuyoruz. Annem olduğu için hayatta en kızıp küsebileceğim insan gibi hissediyorum, bu açıdan zorlayıcı olsa da bir yanda da çok keyifli.
Oyunculuk eğitimi aldın mı?
Haliç Üniversitesi’nde tam burslu tiyatro okuyorum. Son senem.
24 yaşındasın. 17 yaşında ‘Kırgın Çiçekler’le tanındın. O kadar erken yaşta tanınmak nasıldı?
Başlarda “Ne olacak acaba?” diyordum. Çok bir şey değişmedi. İnsan kolay adapte oluyor. Ama öğrettikleri de oldu. İnsanların gıcık olabilecekleri bir karakter canlandırmıştım. Bu sayede de insanların bana gıcık olmasını yaşadım ve bir gardım oluştu. Söylenenlere çok kulak asmıyorum.
Yedi yıldır işin içindesin. Başka neler değiştirdi bu meslek sende?
Eskiden her şeye evet derdim. Artık hayır dediklerim de var. Kendimi ezdirmemeye çalışıyorum.
Yeni isimlerden nasıl ayrışıyorsun?
Emek ve çaba. Onlar da çabaladıkları sürece diğerlerinden ayrışırlar.
BİRCE AKALAY: “HAYATIM BİR PEDRO ALMODÓVAR FİLMİ OLABİLİRDİ”
Bugünlerde hem çıkaracağı takı koleksiyonunun hem bu sezon rol aldığı ‘Son Yaz’ dizisinin heyecanını yaşayan Birce Akalay ‘Hakan Gence ile Sıkı Muhabbet’ programına konuk oldu. Aşkı, hayatı ve oyunculuğu anlattı: “Hayatım bir Pedro Almodóvar filmi olabilirdi. Çünkü hayatı sevdiklerimle ve dostlarımla paylaştıkça mutlu oluyorum. Anı yaşamayı çok seviyorum. Sinirlendiğimde çok ağlarım. Bir de çaresizliğe dayanamıyorum.”
‘Hakan Gence ile Sıkı Muhabbet’in yeni bölümleri her cuma saat 14.00’te Hürriyet YouTube kanalında!