Müzik bende gece nöbeti gibiydi

Güncelleme Tarihi:

Müzik bende gece nöbeti gibiydi
Oluşturulma Tarihi: Mart 09, 2019 08:30

Dört yaşında piyanonun başına oturdu, yıllarca gece hayallere dalıp bir şeyler kaydetti. Sonra gazeteci oldu ama müziğin peşini hiç bırakmadı. ‘Bulutsuzluk Özlemi’nin klavyecisi ve Milliyet televizyon eleştirmeni Sina Koloğlu, ilk solo albümü ‘Geceden Sabaha’yla huzurlarınızda...

Haberin Devamı

4 yaşında piyano eğitimi almaya başlamışsınız. Sizi müziğe kim yönlendirdi?
- Annem yönlendirdi, kendi de çok güzel piyano çalardı. O yılların meşhur Park Oteli’ndeki piyanonun başına geçince çok ilgi görürmüş. İçimde varmış, piyano çalmayı sevdim. Ama doğruyu söylemek gerekirse, notayı pek sevemedim. 7 yaşındayken her pazar Şan Sineması’ndaki klasik müzik konserine giderdik. O zamanlar bu konserler benim için pek keyifli olmasa da kulağımda yer edinen notalar, bugün yaptıklarıma vesile oldu işte.
Okulda en iyi müzik ödülünü aldım
mLise döneminde de tiyatro oyunlarına müzik yapmışsınız ama üniversitede yönetim bilimleri okumuşsunuz; neden?
- Galatasaray Lisesi’nde tiyatro kolundaydım. Cahit Atay’ın ‘Pusuda’ oyunu için Moğollar’ın ‘Ağrı Dağı Efsanesi’ ile başka parçaları birleştirerek bir müzik hazırlamıştım. Oyuncular arasında şimdi çok bildiğimiz isimler vardı. Gazeteci Ruşen Çakır, yönetmen Reha Erdem ve Kutluğ Ataman. O yıl liselerarası tiyatro yarışmasında birinci olduk. Ben ‘En İyi Müzik Ödülü’ aldım. Sorunuza dönersek; üniversiteyi kazandığım için bitirdim.
Peki müzik?
- Müzik eğitimi de aldığım derslerle sınırlı kaldı. Evde piyanoyla oynamak, tellerine toka takıp değişik sesler çıkararak deneysel kayıtlar yapmak daha çok işime geldi. Hatta orta sondayken, piyano hocam Yıldız Hanım, beni rahmetli Cemal Reşit Rey’e götürmüştü. Sayın Rey’in Beşiktaş’taki evinde kuyruklu ve hayli yaşlı bir piyano vardı. Adnan Saygun ve hayranı olduğum müzik grubu Emerson, Lake & Palmer’ın parçalarının karışımı bir çalışma yapmıştım. “Hata yok” dediğini hatırlıyorum.
Dört yıllık bir arayı saymazsak 1986’dan beri Bulutsuzluk Özlemi’nin üyesisiniz. Bu yolculuğu nasıl tanımlarsınız?
- Ait olmak gibi bir duygu... Bunca yıl sonra geriye dönüp bakınca her şeyi bu cümle özetliyor.

Müzik bende gece nöbeti gibiydi
‘Geceden Sabaha’ albümü, Dokuz Sekiz etiketiyle çıktı. Yakında dijital platformlarda da dinlenebilecek.
Gazete müzikten önce gelir
Sizin için hangisi ön planda, gazetecilik mi müzisyenlik mi?
- Gazetecilik önce gelir. Müzisyenlik, ne kadar profesyonel bir hayat olsa da manevi tatmini olan bir durum. “Benim için her ikisi eşit” demek, tüm maddi sıkıntılarına göğüs geren müzisyenlere haksızlık olur. Ama manevi anlamda eşitler. Bir haberi yakalama arzusuyla bir melodiyi kaydetme isteği atbaşı gidiyor.
Solo albüm fikri nasıl çıktı?
- Albümün adı olan ‘Geceden Sabaha’, içeriğini de özetliyor. Doğrudur, gündüz müziğe hiç ilişmedim; hep gece çalıştım. Müzik bende gece nöbeti gibiydi. Albüm olsun diye yola çıkmadım ama bu kararda eşimin “Hadi, bunu albüm yapmalısın” demesinin önemi büyük. Bundan sonra sanırım albüm olmaz, çalışmalarımı dijital ortamda yayımlarım.
En rock mekânda ‘Şişe açtıralım, önden masayı kapalım’ durumu var
Sizce Türkçe rock nasıl bir yol kat etti?
- 1990’larla 2000’lerin ilk yarısı bir kenara, sonrası bir başka kenara. Artık gençlere daha bireyci sözler hitap ediyor. Nitekim gruplar da çoğunlukla o yönde şarkılar yapıyor. Eskiden Hayal Kahvesi vardı, Galata Köprüaltı vardı, Kemancı vardı. Biz her hafta sonu Hayal Kahvesi’ne giderdik. Gelenlerle arkadaş gibi olmuştuk. Şimdi adı ‘rock’ olan, içinde samimiyeti uçup gitmiş onlarca grup ve şarkıcının çıktığı büyük mekânlar var. En rock mekânda bile “Şişe açtıralım, önden masayı kapalım” durumu var.

Haberin Devamı



ÇOCUĞUNUZLA ARKADAŞ DEĞİL ANNE-BABA OLUN

 

BAKMADAN GEÇME!