Güncelleme Tarihi:
4 yaşında piyano eğitimi almaya başlamışsınız. Sizi müziğe kim yönlendirdi?
- Annem yönlendirdi, kendi de çok güzel piyano çalardı. O yılların meşhur Park Oteli’ndeki piyanonun başına geçince çok ilgi görürmüş. İçimde varmış, piyano çalmayı sevdim. Ama doğruyu söylemek gerekirse, notayı pek sevemedim. 7 yaşındayken her pazar Şan Sineması’ndaki klasik müzik konserine giderdik. O zamanlar bu konserler benim için pek keyifli olmasa da kulağımda yer edinen notalar, bugün yaptıklarıma vesile oldu işte.
Okulda en iyi müzik ödülünü aldım
mLise döneminde de tiyatro oyunlarına müzik yapmışsınız ama üniversitede yönetim bilimleri okumuşsunuz; neden?
- Galatasaray Lisesi’nde tiyatro kolundaydım. Cahit Atay’ın ‘Pusuda’ oyunu için Moğollar’ın ‘Ağrı Dağı Efsanesi’ ile başka parçaları birleştirerek bir müzik hazırlamıştım. Oyuncular arasında şimdi çok bildiğimiz isimler vardı. Gazeteci Ruşen Çakır, yönetmen Reha Erdem ve Kutluğ Ataman. O yıl liselerarası tiyatro yarışmasında birinci olduk. Ben ‘En İyi Müzik Ödülü’ aldım. Sorunuza dönersek; üniversiteyi kazandığım için bitirdim.
Peki müzik?
- Müzik eğitimi de aldığım derslerle sınırlı kaldı. Evde piyanoyla oynamak, tellerine toka takıp değişik sesler çıkararak deneysel kayıtlar yapmak daha çok işime geldi. Hatta orta sondayken, piyano hocam Yıldız Hanım, beni rahmetli Cemal Reşit Rey’e götürmüştü. Sayın Rey’in Beşiktaş’taki evinde kuyruklu ve hayli yaşlı bir piyano vardı. Adnan Saygun ve hayranı olduğum müzik grubu Emerson, Lake & Palmer’ın parçalarının karışımı bir çalışma yapmıştım. “Hata yok” dediğini hatırlıyorum.
Dört yıllık bir arayı saymazsak 1986’dan beri Bulutsuzluk Özlemi’nin üyesisiniz. Bu yolculuğu nasıl tanımlarsınız?
- Ait olmak gibi bir duygu... Bunca yıl sonra geriye dönüp bakınca her şeyi bu cümle özetliyor.