Güncelleme Tarihi:
Kopkoyu bir filtre kahve, bolca kurşunkalem; fırçalar, tarama uçları, ‘Gaston’ adlı çizgi roman kahramanının oyuncağı ve kızı Leyla’nın fotoğrafı var masasında... Fonda klasik müzik, duvarda en sevdiği çizerlerin eserleri... Kutlukhan Perker’i az çok tanıyan herkes ne kadar az uyuduğunu bilir, “Çizgi çizmek ile hayatı birbirinden çok ayıramadığım için sanırım, az uyuyorum” diyor, 6.30’da başlayan ofis mesaisine hiç uyumadan başladığı oluyor. Türkiye’deki ilk kişisel sergisi ‘Gece Vardiyası’, işte bu gecelerin eseri.
Kariyerinde 30 yılı geride bırakan çizerin ülkemizdeki ilk kişisel sergisi için bu kadar beklemesi sizi de şaşırtmış olabilir. Nedenini kendisinden dinleyelim: “ABD’de kişisel sergilerim oldu. Türkiye’de, Contemporary Istanbul’da yer alan işlerim birer küçük sergi niteliğindeydi. Burada sergi teklifleri olduğunda benden NY Times veya Wall Street Journal’da yayımlanmış işlerimi istediler. Benzer sergileri daha önce yaptığım için kendimi tekrar etmek istemedim. Sanırım bu iş o yüzden zaman aldı. Bir yandan da hep kitaplarla, çizgi romanlarla meşgul oldum. Hayal ettiğim standartlarda bir sergiye ancak geçen yıl hazırlanabildim.” ‘Gece Vardiyası’nda 30 desen bulunuyor. Bu desenler geçmişten ama çok ileri teknoloji araç ve gereçler de silindir şapkalar da var. İnsan boyunda tavşanlar, çizimlerinde görmeye alışkın olduğumuz, kurduğu yayınevine (Kara Karga) de ismini veren kargalar... Perker çizgi romanlar, desenler, konseptlere dair notlar aldığı, röportajlarda okuduğu ilginç cümleleri yazdığı defterler tutuyor.
Çekmeceden iki tanesini çıkarıyor. Bir notta, “Hava durumu sunucusu üzerinden bir şey çıkabilir” diye yazmış, birinde de aktörlerin sadece kafasının olduğu film posterleri dikkatini çekince, ‘Sadece kafalardan film posteri yapan grafiker’ demiş...
50 yıla yetecek kadar çok çizimi var
Çizim yaparken David Mamet, Aaron Sorkin gibi işe tiyatro yazarlığıyla başlayan senaristlerin diyalog ağırlıklı filmlerini açtığını, ona radyo tiyatrosu izlenimi verdiğini anlatıyor. Bir diğer alışkanlığı, ofisindeki kitapları evdekilerle değiştirmek.
Kütüphanesinde 1980’li yılların ‘Gırgır’ları, yedi yaşındayken okuyup biriktirmeye başladığı Tercüman Çocuk dergileri, ansiklopediler, çizgi karakterlerin oyuncakları, Kara Karga Yayınları’ndan çıkan kitaplar duruyor. Hiçbir şeyi atmıyor, yedi yaşındayken satın almaya başladığı günlük mizah gazetesi Şenola’nın sayıları dahi hâlâ duruyor.
Perker’in önümüzdeki 50 yıla yetecek çizimi var. Kim bilir, belki bu çizimleri başka bir konsept altında ikinci bir kişisel sergide biz de görebiliriz. Ama önce ‘Gece Vardiyası’na buyurun.
18 Nisan’a kadar Pilot Galeri’de.
Dünyada olmayıp bir tek bizde olan bir akım var: Karikatürcülerin stand up’çı olması
◊ 30 yıldır farkı nesiller çizim, çizgi roman ve karikatürlerinizi gördü/görüyor. Bu kültür nasıl değişti?
Eskiden mizah dergilerinde yer alan çizerlerin yanı sıra gazetelerde de çok fazla karikatür ve çizgi roman yer alıyordu. Hatta gazetelerin altı-yedi çizeri olurdu. ABD’de de gazeteler internete yenildi ama çizerler hâlâ duruyor. Galiba bu iş Türkiye’de biraz hızlı tüketiliyor. Bir de bizde çizgi karakterler ünlü oluyor ama çizerler yorulunca karakterler de kayboluyor. Ama ABD’de Batman hep var; başka çizerlere devrediliyor. Bir kurumsal yapıya dönüşüyor. Ayrıca dünyada olmayıp bir tek bizde olan bir akım var: Karikatürcülerin stand up’çı olması.
◊ Teksas Tommiks okuyarak büyüyen nesil, bugünün çizerlerinden ne bekliyor?
Teksas Tommiks okuyan nesil çok eskilerde kaldı; tekrar tekrar okumak nostaljiyle ilgili. ‘Süt Kardeşler’i tekrar tekrar izlemek gibi... Bir tür terapi olduğu için izleniyor.
◊ Bir anekdot anlattınız. Türkiye’de bir barista, elinizdeki mizah dergilerini soruyor ve ‘Uykusuz’u, ‘Leman’ı, ‘Penguen’i hiç duymadığı anlaşılıyor. İçiniz cız etti mi?
Etti. Ama karamsar değilim. Bir anda bir şeyin kıvılcımıyla insanlar bunlarla yeniden ilgilenebilir. Benim için evet, kırıcı ama “Bu dönem bitti” demiyorum çünkü Instagram’da kare kare çizgi roman yapan çizerler de var.