Güncelleme Tarihi:
Mehmet Erdem bir şehirden diğerine, bir konserden öbürüne koşturuyor. Yoğun temposu içinde onu yakalamak zor. Yeni albümünü konuşmak için İstanbul’da olduğu bir boş güne sözleşiyoruz. Her zamanki gibi sakin, beyefendi ve cool... Tek derdi müzik olanlardan. Daha çok albüm zamanlarında konuşmayı seçiyor. Ben onu hazır yakalamışken müzik dışındaki hayatını da soruyorum. Sohbet ettik-
çe yavaş yavaş açılıyor. Birer çay alıp başlıyoruz...
Klasikleşmiş slow, çok damar şarkıların var. Şarkılarındaki kadar bunalım bir adam mısın?
Yooo, değilim. Bizim gibi Doğulu toplumlar biraz daha hüzünlenerek mutlu oluyoruz. Bunu da çok mazohist bir yerden söylemiyorum. Ama hüzün iyidir bizde biraz. “Bir yerde oturalım, müzik dinleyelim” denince çok hareketli şarkılar çalınmaz. Hemen herkes bir içine döner. Yani ben de hepimiz kadar bunalımım, hepimiz kadar eğlenceliyim.
Romantik şarkıların adamısın. Gerçekten romantik misin?
Hiçbir şarkıya bir başlık altında bakmıyorum. Seviyor muyuz, düzenlemede o şarkıya ne katabiliriz...
Yani romantik bir tip değilsin...
Çok değilim, daha düz insanım aslında.
Yeni sahnede veya kliplerinde iki döktüreyim, biraz oynayayım derken görmüyoruz. Hiç dağıttığın olmaz mı?
Ben müzisyen tarafındayım işin. Biz çalarız, millet oynar gibi. Normalde öyle bir şeyim yok, evde gizli dans etmiyorum. Olsa yaparım, kasacak bir durum yok.
Fotoğraflarına bakınca bıçkın bir delikanlı havan var. Öyle misin?
Belki tipten dolayı öyle duruyor. Sonuçta ben liseyi yatılı okudum, üniversitede yatılı kaldım, sokakta vaktimiz geçti. Daha tedbirliyiz, daha uyanığızdır, yani gözümüz açıktır...
Maçoluk var mı?
Yok, maçoluk bana seksist bir şey geliyor, eşitliğe inanıyoruz her konuda.
Son albümde görüşmüşüz dört yıl önce. Bu arada Vildan Atasever ile evlendin. Nasıl karar verdin?
Benim arkadaşımla onun yeğeni evlendi. Onların düğününde tanıştık. Sonra görüşmeye başladık, aileler tanıştı. Zaten birçok yerden bizim ortak arkadaşlarımız, paylaştığımız fikirler vardı, sonra da evlenmeye karar verdik.
EVLİLİKLE DAHA ÇOK SORUMLULUK
Evlilik, hayatı nasıl etkiliyor?
Daha çok sorumluluk. Aslında ilişki yaşarken de aynı sorumluluğu taşıyorduk ama sonuçta evlilik dediğinde aileler daha çok işin içinde oluyor, o da tatlı bir şey. Bariz çok bir şey değişmiyor ama tırnak içinde dışarıdan adı konmuş oluyor.
Vildan’a hiç şarkı yazdın mı?
Daha olmadı da inşallah yaparım. Müzik biraz daha farklı bir yerde bende. Her şarkının sözünü yaşıyor olmam gerekmiyor. Konulara bir sürü farklı açıdan bakabiliyorsun. Ama tabii beraber dinlediğimiz müziklerden “Bu güzel olurmuş” gibi şeyler söylüyoruz.
Biriniz oyuncu, biriniz müzikle ilgileniyorsunuz... İki kişi de sanatçı olunca evde sürekli bir sanat ortamı oluyor mu?
Yok, öyle değil. İkimiz de evde vakit geçirmeyi seven insanlarız. Genel olarak bir şeyler okuyoruz, izliyoruz, herkes gibi ama evde öyle bir sanat ortamı yaşanmıyor sonuçta. Fikirlerimizi paylaşıyoruz, tabii daha farklı hassasiyetlerimiz var, bir şeyi izlerken ben daha farklı bakıyorum, o müzik dinlerken daha farklı hisle bakıyor, söylüyor.
ARABAM YOK, BEN ENSTRÜMAN SEVERİM
Mehmet’i bir şarkıyla anlatacak olsan hangi şarkıyı seçerdin?
Bir şarkıya indiremiyorum aslında, ‘Şikâyetim Var’ belki... Bütün dünyada herkesin hak arayışı var, herkes hakkını bulsun, kimse haksızlığa uğramasın istiyoruz.
Umutlu musun?
Umutluyum tabii canım, niye umutsuz olayım, umutsuz yaşanmaz. Sonuçta umudu olanlar bugünlere getirdi bizi. “Öldük, bitiyoruz” diye yaşasaydık ya da geçmiş kuşaklar öyle davransaydı bugünlere gelemezdik.
Müzik dışında tutkun var mı? Lüks arabalar gibi falan...
Benim arabam yok mesela... Ben enstrüman severim. Şahsına münhasırdır, belli bir süre sonra senin bir parçan gibi olur. Onun dışında mütevazı bir kafadayım, israf falan bana ters gelen şeyler.
Seni neler kızdırır?
Yanlış anlaşılmak, gereksiz önyargılı insanlar... Bir de herkes her konuda her şeyi biliyor gibi ya... Gerçekten bilgili olana saygımız var ama herkesin her şeyi biliyor gibi davranması bir boşluk bulutu yaratıyor, mesnetsiz bir şeye cevap vermek zor.
HERKES TOPA TUTMAYA HAZIR OLUYOR
Yeni albümün ‘Bir Şarkı Vardı Ya’ 10 şarkıdan oluşuyor, 9’u cover. Neden cover yapmaya bu kadar sevdalısın?
Zamane hengâmesinde öyle müzik ve sözler çıkmıyor. Müzik yapılsa da sözlerde biraz sıkıntımız oluyor. Bir de hepsi çok özel şarkılar. Aklımızda olan cover’ları yapalım, bitirelim derdindeyim. Bundan sonra belki daha çok yeni bestelere
ve sözlere yöneleceğiz.
Herkesin sevdiği, bildiği şarkıları yeniden yorumlamak sırtını sağlam duvara yaslamak mıdır?
Bir yandan öyle. Sağlam şarkılar evet, ama bir yandan da zor top.
Neden?
“Defteri dürülmüş şarkı” derler ya... Herkesin başkasının sesinden çok duyduğu, alıştığı şarkılar. Kötü olduğunda eleştiriye çok açığız, herkes topa tutmaya hazır oluyor.
Şarkıların sahiplerinden “Çok güzel olmuş” yorumları almışsındır ama hiç “Şarkıyı mahvetmişsin” diyen oldu mu?
Vallahi çok şükür olmadı. Zaten Allah rahmet eylesin, belli bir kısmı aramızda değil. Ama görüşebildiklerimden mesela İlhan Abi (Şeşen) birkaç sefer aradı, “Ne güzel söylemişsin” dedi. Öyle şeyler mutlu ediyor beni.
Albüm Barış Manço’nun ‘Ali Yazar Veli Bozar’ şarkısıyla başlıyor. Daha önce de sık sık Manço şarkıları söyledin. Neden? Ve diğer şarkıları nasıl seçtin?
Barış Manço her albümümde neredeyse var. Zamane ozanı gibi. En son yakaladığımız ozanlardan biri o. Gördük, dinledik... Şarkılarında atasözü gibi sözler var. O yüzden çok hoşumuza gidiyor, sırf benim değil, herkesin çok hoşuna gidiyor. Albümdeki diğer şarkılar da zamanla birikti. Ne zamandır zaten ‘Kavak Yelleri’ni yapacaktık ama albümlerde bir slow dengesi oluyor, öbür albümde yer kalmamıştı. ‘Sevdalılar Beni Anlar’ı, ‘Leyla ile Mecnun’ zamanı yapmıştık, bir de dizi müziğinden ayrı yapalım dedik. ‘Hava Nasıl Oralarda’ ve ‘Sevemedim Karagözlüm’ü zaten sahnede söylüyorduk. Jale’den ‘Üzgünüm’ uzun zamandır aklımdaydı.
Single döneminde albüm yapan nadir insanlardansın, neyin cesareti bu?
Bizim kafalar hâlâ kaset zamanında kaldı. Baştan beri hedefimiz yol albümü olsun, koyalım dinleyelimdi. O yüzden şarkıların sıralamalarına falan da çok dikkat ediyoruz. Ama ilk defa bu albüm basılı değil, dijital... Zaten artık herkes dijitalden dinliyor. Bu da son albüm olacak, ikili-üçlü şarkılarla çıkaracağız herhalde.
Bu ne hissettiriyor?
Mecralar değişiyor. Sonuçta müzik, aynı müzik, konu çok değişmiyor. Ama biz kasetleri yakalayan son kuşağız herhalde, o bitti, CD’yi gördük. Mesela ilk başta stüdyoda bantlara kaydediyorduk, sonra dijitale geçildi. Bu bir süreç. Şimdi kartonetler yok, orada kim ne çalmış bakılırdı. Keşke devam edebilse ama elimizde olan bir şey değil. Dünya değişirken biz hâlâ kaset bassak şu an kim dinleyecek?
Albümde bir de yeni şarkı var ‘Bir Şarkı Vardı Ya’. Hikâyesi nedir?
O şarkı da mesela bir önceki albüm için de hazırdı ama bu albüme kaldı. Özellikle ismini böyle koyduk. Dediğin gibi cover seviyoruz ya... Balad bir şarkı. Cihan Güçlü’nün zaten her albümde bir şarkısı var. 25 senedir arkadaşız. Birbirimizi çok iyi tanıdığımız için beni düşünerek şarkı yapıyor.
HAKSIZLIKLA İLGİLİ DERDİM VAR
44 yaşındasın. Hayatın nasıl bir dönemi?
43’ten bir sonra, 45’ten bir önce (gülüyor). Daha huzurluyum, daha sakinim.
Hayatta nelerle derdin var?
Haksızlıkla derdim var. Bir de ben tek başına mutlu olunabileceğine inanmıyorum. Herkes total mutluluğun biraz da başkasının mutluluğuyla ilintili olduğunu anlayabilse daha rahatlayacağız bence.
Kariyerin hep yolunda gitmiş görünüyor. Hiç hayatta yenildiğini hissettiğin anlar oldu mu?
Yenilme gibi demeyeyim de mesela pandemi başladığında bir sene boşa düştük, hiç konser olmadı. “Biz ne yapıyorduk” durumu oluştu. İlk zamanlar müzisyen arkadaşlarla bile çok nadir görüşebiliyorduk. Böyle devam ederse ne yaparız, nasıl müzik üretebiliriz, insanlara nasıl ulaşabiliriz diye çok düşündüm. Çünkü bizi besleyen şey konser. İnsanlarla bire bir canlı çalma hissi telafi edilebilecek bir şey değil. Şimdi durum toparlıyor artık.
O dönem kendine dair keşifler oldu mu?
Laf olsun diye demiyorum, gerçekten daha çok kitap okudum, evde birçok enstrüman var, hengâmede kimi zaman onlara vakit ayıramıyorsun, bol bol enstrüman çaldım. Beni biraz daha besledi.
BENİM MEKANİZMA ÖYLE ÇALIŞMIYOR, MAKİNE BOZULUR
Sezen Aksu’nun ‘Hakim Bey’ şarkısını 17 sene sonra sen seslendirdin. Ve bundan 10 yıl önce bir günde hayatın değişti. Nasıl etkilendin?
İlk başta şaka gibi gelmişti.
Nasıl?
Her yerde, her arabada ‘Hakim Bey’ çalıyordu. ‘Truman Show’ filmindeyim gibi hissediyordum. Benimle mi oynuyorlar, birisi bekliyor da, ben bir yere girince mi çalıyorlar diye düşünüyordum (gülüyor). Ama gerçekten sevilmesi hoşuna gidiyor insanın. Bir de dediğim gibi şarkı kaç sene önce yapıldıysa yapılsın bir sözü varsa, bir yere dokunuyorsa karşılığını buluyor.
ÖZGÜRLÜK KISITLANIYOR
Boğaziçi Üniversitesi, Makine Mühendisliği mezunusun. O zamanlar bir gün gelip de buralarda olacağını hayal eder miydin?
Makine mühendisi olmayacağımı biliyordum. İzmir Fen Lisesi’nde okudum, zaten mühendislik ağırlıklı bir kafan oluyor. Boğaziçi’ni kazandıktan sonra Kardeş Türküler’le tanıştım. Sekiz sene onlarla çaldım. Hep müzik yapayım diyordum ve bir şekilde yolunu buldu. Sen kendin söylediğin şarkıya inanırsan, kendin tatmin oluyorsan insanlar da bir şekilde onu alıyor.
Peki, tanınmak ve şöhret hayatını nasıl değiştirdi?
Özgürlüklerin biraz daha kısıtlanıyor. Telefonlarla birlikte kamera herkesin elinde olduğu için bir fotoğraf olayı var. Her zaman biraz daha temkinli oluyorsun, onun haricinde çok da bir şeyi değiştirmiyor aslında.
İlk albümünden bu yana 10 sene geçmiş. Popüler kültürün gerektirdiği şeyleri yapmadan, magazinde de bulunmadan sadece şarkı söyleyerek bu işte var olmak zor muydu?
Yani sonuçta müzisyenim, bununla yaşıyorum. Benim için şunların bunların yapılması gibi belli şartlar yok. Kendi açımdan zorlanmadım, istediğim müziği yapıyorum çok şükür ve talep de görüyor. Yani dinleyicimizle karşılıklı bir alışveriş var. O şartlar çok gerekli değil.
Bu yıllar müziğini nasıl değiştirdi?
Sonuçta bütün dünyanın dönüşümü gibi biz de dönüşüyoruz. Ama yaklaşık aynı çizginin üstünde gittiğimizi düşünüyorum. Daha önce de “Şehirli akustik müzik yapmaya çalışıyoruz” dedim, hâlâ öyle bir şeyler yapmaya çalışıyoruz aslında.
Tüm Türkiye’yi dolaşıyor, sürekli konserler veriyorsun. Şarkıların kadar sesinin hayranı da çok. Ama sesini eleştirenler de var. Bu tip yorumları okuduğunda bozuluyor musun?
Yok, beğeniye açık bir şey yapıyoruz, insanlar beğenebilir de beğenmeyebilir de. Sonuçta yaptığımız işte nizami-maddi bir hata yok. Doğru yerden okunmuştur, her şey teknik olarak doğrudur, dünya çapında herhangi bir yerde çalabilirim bu parçayı ama geri kalan şey kişisel. Beğenmeyen de olabilir, takılmıyorum. Zaten herkesin beğenmesi de bir garip olur, “Nerede hata yapıyoruz acaba” deriz o zaman.
Bir yandan sesini çok seksi bulanlar da var. Bunun ekmeğini yedin mi? Birini tavladığın falan oldu mu sesle?
Sen de biliyorsun az çok, öyle biri değilim. Benim mekanizma öyle çalışmıyor, makine bozulur.