Güncelleme Tarihi:
Siz lüks tüketimin devlerinden birisiniz. Lüks kavramının içeriğini tartışmak son zamanlarda fena halde moda oldu. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Bence lüks tanımı uzun zamandır sömürülüyor. Bize dayatılmaya çalışılan şeylerin gerçek tanımla uzaktan yakından alakası yok. Lüks denen şey, beş yıldızlı bir otelde kalmak ya da çok hızlı, havalı bir araba kullanmak değildir. Lüks, çölün ortasında içecek temiz su bulmaktır. Aşk, gerçek bir lüks. Sevdiğin işte çalışmak ya da seni çok seven bir aileyle yediğin bir yemek... Ben 1999 yapımı bir telefon kullanıyorum. Ne mail alabiliyor ne de Whats-App var. Çünkü herkesin bana ulaşmasını istemiyorum. Bence bu büyük bir lüks!
◊ Bu saydığınız şeylerin alışverişle pek ilgisi yok. Ama lüks, en çok moda dünyasının kullandığı terim...
- Bazen bir şeyi satın aldığında zafer kazanmış gibi hissedebilirsin. Ama o his geçicidir. Demin bahsettiğim lüks terimi öldü. Seri üretimi yapılan hiçbir şey lükse dair olamaz. Farklı şeylerden bahsetmemiz gerekiyor. Kim bilir kaç saatte yaratılmış, gerçek zanaatkârlık gerektiren el yapımıyla üretilen tasarımlardan... Belli bir geleneği, hikâyesi olan markalardan... Tutkuyla üretilmiş, saf malzemelerden yapılmış şeylerden... Bunlar gerçek lüks.
◊ Fiyatlar da hayli iddialı. 100 bin dolarlık çantanız çok konuşulmuştu. Kaç kişi bu çantayı alabilir ki?
- Hayatta herkesi mutlu edecek bir düzen kurulamadı ne yazık ki. Sizin ülkenize bakalım; 80 milyon insan var, herkesin geliri aynı değil. Bazı şeyleri sadece yüzde 1’lik kesim alabiliyor ne yazık ki. Ama alıyor. Sonuçta bazı parçalara yatırım gözüyle bakılıyor. Hayat boyu kullanabilirsiniz.
◊ Trendler değişiyor günün sonunda...
- Doğru. Ama bizim daha klasik bir tarzımız var. Trendleri de yakalıyoruz. Modası geçtiğini düşündüğümüz tüm parçaları ise toplatıp imha ediyoruz.
◊ Neden? Yazık değil mi?
- Biz dünyada indirime girmeyen iki markadan biriyiz. “Modayı yakalayalım, satılsın” diye ürettiğimiz bir şey yok. İndirime sokarsam o parçaları da satabilirim, daha çok para kazanırım. Ama markanın ruhunu satmış gibi hissederim. Markamı tutkuyla yarattım; tüm çalışanlarımız, zanaatkârlarımız da öyle hissediyor. Bize sadık olan müşterilerimiz de bu tutkumuzu paylaşıyor. Devlet başkanlarından işinsanlarına... Aile gibiyiz bu anlamda.