Güncelleme Tarihi:
Mutfağa ilginiz ne zaman başladı?
-Çok küçük yaşlarda başladı. Selanik göçmeni babam, buzlu ve tuzlu ahşap fıçıların içinde süt, şeker ve sahlep karışımından dondurma yapardı. Bakır güğümü, kulpundan tutarak saatlerce çevirirdim. Tadarken bazen ağzıma buz parçaları gelirdi, babama “Süte su katıyorlar” diye serzenişte bulunurdum. Anneannem de altı yaşımdayken Ezine peynirlerinin tenekesinde tuzlu sardalye ve lakerda yapmayı öğretmişti.
Ama deniz ürünleri hep favoriniz...
-Bu durum evimizin Çanakkale Boğazı’nın 100 metre dibinde olmasından kaynaklandı. Okuldan sonraki zamanım balık tutmak, sandalda kürek çekmek, yelkenli kullanmak, denize girmek, midye toplamak gibi aktivitelerle geçti. Dünyayı dolaştığım için balıkçı ve denizci ülkelerin ekonomilerinin ve sağlıklı yaşamlarının ne denli farklı olduğunu da gördüm.
Trilye Restaurant’ın bir özelliği balığı tava yapmaktan kaçınması. Başka ne gibi özellikleriniz var?
-Balık tavada una bulanarak yağda pişirilince kimyasallar devreye giriyor ve sağlıklı olmaktan çıkıyor. Yola “Sağlık için balık ye, balık için Trilye” sloganıyla çıktık. Konuklarımın daha uzun süre ve sağlıklı yaşamalarını istediğim için tava balık satmaktan kaçınıyorum. Alışkanlıklarınızı üç haftada terk edebilirsiniz. İnanın, en lezzetli kalkan bile kömür ızgarasında pişirilen ızgara kalkandır. Her balığın ızgarası olur. Çöplere dizin kraça istavritleri, bir pişirin bakalım, bir daha vazgeçebilecek misiniz?
Her masaya uğrar mısınız?
-İnsan evine gelmiş tüm misafirlerle ilgilenir. Konuklarımla artık aile gibiyiz, bayramlarda el yazımla yazarak beş bin kart atıyorum, özel günleri Trilye’de birlikte kutluyoruz.
Ağırladığınız ünlü misafirlerinizden bazılarını kitabınızda yazdınız. İsimleri neye göre seçtiniz?
-Müdavimleri seçtim ama siyasetçilerden seçmemeye özen gösterdim. 97 ülkeye makine ihracatı yapan Ankaralı işadamı Mehmet Göçmen’den, seramik imparatoru Nafi Güral’a, Onur Çetinceviz’e kadar pek çok değerli müdavimlerin öyküleri bulunuyor. Otobüse binip Londra’ya giden, orada bulaşık yıkayıp tuvaletlerde yatan, ardından Sofra Restoran zincirini kurup, ‘Dünyada en çok tanınan Türk’ olarak bilinen Hüseyin Özer’e kadar öyle başarı öyküleri var ki! İkinci kitapta da 101 kişi yer alacak.
Trilye’nin yeni şubelerini de açacaksınız, değil mi?
-Evet, ikinci şubemizi İstanbul Bebek’te kış sezonuna doğru ‘dünyanın en iyi balıkçısı’ olmak umuduyla açacağız. Londra ve New York da planlarım arasında. Hedefim dünyanın en iyi balık restoranı olmak.
HULUSİ AKAR, KURMAY ALBAYKEN BEN DE ORDUDAYDIM
Neden orduyu bırakıp balık restoranı açtınız?
-Yarbaylığıma altı ay kala emekli oldum ama emekli oldum sayılmaz, iş değiştirdim. Şu andaki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, o zamanlar Kurmay Albay’dı. “Kardeşim, Silahlı Kuvvetler 700 bin kişi, Türkiye 70 milyon. Türkiye’nin senin bilgi ve deneyimine ihtiyacı var” deyip gastronomi hayatına geçişime destek oldu. Restoran işine sermayem ve para birikimim olmadan girdim. Son atım birkaç kurşunum vardı. Ama yüzde yüz başaracağıma inanıyordum. Hizmet sektöründe yüzde doksan dokuz başarı, başarısızlıktır. Benimkisi balıklarla yaşanan bir aşk hikâyesi. Konuklarımı ağırlarken tatildeymişim gibi hissediyorum. Her gün yeniden doğuyor, ortalama 250 kişiyi ağırlıyoruz.
NARENCİYE SUYUNDA TEKİR
Malzemeler
10 adet tekir balığı, 1 portakal, 1 limon, 2 misket limonu, 1 greyfurt, 5 adet tane karabiber, 4 adet defne yaprağı, 2 yemek kaşığı zeytinyağı
Yapılışı
Tekir balıklarını ayıklayın ve fileto çıkarın. Portakal, limon, misket limonu ve greyfurtu ikiye bölüp suyunu çıkarın. Hazırladığınız narenciye suyuna tane karabiber ve defne yaprağını ilave edip, tekir balığı filetolarını bu karışımda bir saat bekletin. Bir saatin sonunda tekir balıklarını soğuk sudan geçirin ve kurulayın. Üzerine zeytinyağı gezdirin ve servis edin.