‘Kurduğun büyük cümlelerin tam ortasından kırıyor hayat seni’

Güncelleme Tarihi:

‘Kurduğun  büyük cümlelerin  tam ortasından  kırıyor hayat seni’
Oluşturulma Tarihi: Nisan 29, 2023 07:00

İzmir’deki oyunculuk ajansından, bavuluna hayallerini koyup İstanbul’a transfer olduğunda 19 yaşındaydı. İstanbul’da tutunma sürecini anlatırken “Çok uğraştım, azmettim, sabrettim, çalıştım, didindim” diyor. Bu çabalarının sonucunu aldı, rol aldığı ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ adlı diziden bu yana ekranın aranan isimlerinden biri oldu. Yıldız Çağrı Atiksoy’la buluşuyoruz, projelerini, hayatını ve Berk Oktay’la evliliğini konuşuyoruz... Atiksoy ilişkisini şöyle anlatıyor; “Ben hep Berk’e ‘Senin vicdanına âşık oldum’ derim.”

Haberin Devamı

Onun boyuyla bosuyla, duruşuyla görkemli diyebileceğimiz bir havası var. Bir yanıyla çok kadınsı, bir yanıyla sevimli. Dışarıdan biraz soğuk duruyor... Ama bu soğukluğu kırmak 10 dakikanızı alıyor. Sizi biraz tanıyınca gerçek Yıldız ortaya çıkıyor. Ve başlıyor kendini anlatmaya...

Öncelikle sana Yıldız mı yoksa Çağrı mı demeliyim?

Çocukluğumdan beri Çağrı’yı kullanıyordum, ailem Çağrı dediği için ama zaman içinde Yıldız daha baskın olmaya başladı, özellikle setlerde. İlk ismim Yıldız olduğu için o tercih ediliyor. Sanırım ben de artık Yıldız diye tanışıyorum insanlarla.

Ekranda yıllardır varsın ama 13 sene önce ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ ile adını geniş kitleler duyurdun. Bugün oradaki Yıldız’ı izlediğinde ne görüyorsun?

Ah! Tecrübesiz, toy, kendini kanıtlamak için büyük bir mücadele içinde olan, azimli, bir o kadar da kırılgan ama asla vazgeçmeyen, oyunculuk sevdasıyla yanıp tutuşan bir Yıldız görüyorum.

Haberin Devamı

Bunca zaman içinde pek ortalıkta görünmedin. Her zaman magazinden uzaksın. Neden bu gizem?

Aslında bu bir gizem değil, benim yaşam tarzım. Magazin tabii işimin bir parçası. Ama bu bir tercih meselesi. Benim tercihim 17 yıl boyunca ekranda oynadığım rollerle var olmak... 

‘Kurduğun  büyük cümlelerin  tam ortasından  kırıyor hayat seni’

‘Soğuk değil, çekingenim’

Bir yandan da soğuk bir havan var. Gerçekten öyle
biri misin?

Hiç değilim (gülüyor). Aslında ben soğuk değil çekingen biriyim. Ama sanırım dışarıdan bu çekingenliğim soğukluk olarak algılanıyor çünkü bunu ilk söyleyen sen değilsin. “Uzaktan soğuk duruyorsun ama hiç öyle değilmişsin” yorumuyla hayatım boyunca çok karşılaştım ama tabii duruma göre ilk girdiğim bir ortamda, yeni tanıştığım kişiye karşı mesafeli de olabiliyorum, bu da küçük yaştan beri çalışma hayatında olduğumdan dolayı. Sanırım kendim için oluşturduğum bir gardım var. Ama bakma öyle gard dediğime, bunun kırılması yarım saatlik tatlı bir sohbete bakıyor.

“Anlamak özgürleşmektir” diye bir paylaşımını gördüm. Hayatta neleri anlayıp özgürleştin son zamanlarda?

Haberin Devamı

Çok uzun zamandır en başta kendimi. Kendini anladıkça özgürleşir ruhun. Hayata da, etrafında gelişen olaylara da, karşına çıkan insanlara da bu bilinçle yaklaşmaya başlarsın. İnsanın tekâmül yolculuğu da burada başlar işte. Tekâmül yolculuğunun bilinçli seyrinde ilerleyen her ruh, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır.

36 yaşındasın. Hayattan çıkardığın en büyük ders ne oldu?

Klişe olacak ama bence gerçekten hayatın öğrettiği en büyük ders; büyük konuşmamak. Kurduğun o büyük büyük cümlelerin tam ortasından kırıyor hayat seni. Önyargıyla kimseye yaklaşmamak. Genelde senin bir insanı, bir eylemi algılayışından çok daha farklı bir hikâye çıkabiliyor ortaya. Karmaya inanan, bunu unutmadan yaşamaya çalışan biriyim, o yüzden gördüğümü de duyduğumu da okuduğumu da her zaman geniş ihtimaller çerçevesinde sorgular, anlamaya çalışırım.

Haberin Devamı

Güzellik ve güzel olmak hikâyenin neresinde duruyor?

Güzellik göreceli bir kavram, güzellikten ziyade sağlıklı ve bakımlı olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. 23-24 yaşlarımda cildimle ilgili problemlerim vardı. Uzun bir tedavi süreci yaşadım, bu sırada dönemin
en popüler işinde yer alıyordum. Rahatsızlığımdan dolayı
o dönem kusurlu cildimle ekranda görünüyordum. Yaşım da küçük olduğu için bunun psikolojik sıkıntısını çok yaşıyordum. Bir de bu herkes tarafından bilinip konuşuluyordu. Sanırım o dönem herkesin gözü önünde bu süreci atlatmam, sonraki yaşantımda da güzellikle ilgili algımın kırılıp yeniden oluşmasını sağladı.

‘Kurduğun  büyük cümlelerin  tam ortasından  kırıyor hayat seni’

Haberin Devamı

Berk’in takıntısı olduğunu, sana verdiği röportajdan öğrendim

Sosyal medyada bir grupla fotoğraflarını gördüm, ‘kozmik enerji grubu’ diye yazmışsınız. Nedir kozmik enerji? Böyle şeylere inanır mısın?

Kozmik enerji önce kendinizi, sonra da karşınızdakini şifalandırmak adına enerjisel olarak uygulanan en güçlü tekniklerden biridir. Ben enerjiye inanan, enerjiyle kendimi var eden biriyim. Bu yüzden de spiritüel yaşama bağlı kaynaklarla ve ritüellerle ilgilenmeyi, bu kaynaklardan beslenmeyi ve bunu yaşam biçimim haline dönüştürmeyi seviyorum.

Gelelim simetri takıntına... Ne zamandan beri var?

Annem tipik bir Başak burcu. Bizim evde her şey aşırı simetrik, düzenli ve temizdi. Evin içinde, bu konuda ciddi takıntısı olan bir kadınla büyüdüm. Bu durumdan sıkılıp aksi bir karaktere sahip olmam çok olasıydı. Ama olmadım. Annem kadar değil ama aşırı düzen seven birine dönüştüm. Yaşadığım alan tertemiz ve benim düzenimde olmalı.

Haberin Devamı

Bu takıntı yüzünden neler yaşadın?

İlk ayrı eve çıktığım zamanlarda, ev arkadaşlarım benim kadar düzenli değillerdi tabii (gülüyor). Bu konuda evin tüm düzenlemesini bana bırakmışlardı ama zamanla bu takıntılarımla onları boğduğumu fark edip biraz kendimi frenlemeyi öğrenmiştim. Çaktırmadan yapıyordum yapacağımı. Ama tabii bu konuda biraz rahat olmayı kendi sağlığım açısından isterdim (gülüyor).

Eşin Berk’in de aynı takıntısı var. Evde bu durumu nasıl idare ediyorsunuz?

İnanmayacaksın ama ben Berk’in böyle bir takıntısı olduğunu seninle yaptığı röportajdan öğrendim ve buna o kadar çok güldük ki... “Aşkım senin böyle bir takıntın olduğundan benim niye haberim yok” dedim, “E, benim yerime her şeyi çekip çeviriyorsun, bana hiçbir alan bırakmıyorsun, sayende takıntımı unuttum” dedi. Bendeki takıntı boyutunu düşün artık, evlendiğim adamı bile bu konuda fark edecek alanım olmamış.

 Erkeğe merhamet çok yakışıyor

Berk Oktay’la bir yıldır evlisiniz. Nasıl tanıştınız?

‘Savaşçı’ dizisinde partnerdik. Ben ikinci sezonda ayrıldım diziden, hikâyem bitti. Onlar dört sezon devam etti. İlk tanışmamız dizi sebebiyle oldu. Ama yıllar sonra bir daha tanıştık aslında.

Bu ikinci görüşmede yaşadığınız ilk görüşte aşk mıydı?

Biz ilk görüşte âşık olamayacak kadar ayrı dünyalarda çok farklı hayatlar yaşıyorduk. Farklı yönlere akıyordu hayatlarımız. O yüzden ilişkimizi anlatırken “Bizimkisi ikinci görüşte aşk” diyoruz. Bu hissiyatı anlatmak çok mümkün olmuyor ama yıllar sonra karşılaştığımızda her şey çok farklıydı, o arkadaş olarak tanıdığım ve iki yıl beraber çalıştığım Berk değil de bambaşka enerjiye sahip, konuşmasıyla, duruşuyla, kahkahasıyla beni içten içe etkileyen bir Berk’e dönüşmüştü.

Ona olan aşkını nasıl anlatırsın?

Ben hep Berk’e “Senin vicdanına âşık oldum” derim. Bence bir erkeğe merhamet çok yakışıyor.  Öncesinde de bir arkadaşlığımız olmasına rağmen aslında onu ne kadar yüzeysel tanıdığımı fark ettim. Onu daha da keşfetmeye başladıkça ‘İşte bu’ dedim! Evlilik düşüncesini daha ilişkimizin en başındayken bile kalbime yerleştirecek kadar güven sağlayan bir adam oldu benim için.

Berk “Birbirimizi özüm diye seviyoruz” demişti. Neden özüm diyorsunuz?

Ona “Senin ‘öz’ünü gördüm ve sevdim” derim hep. Bu bence bir ilişkideki en kıymetli seviye, birlikte olduğun insanın özünü gerçekten görüp tanıyabilmek... O yüzden “Özüm” deriz birbirimize. Benim için anlamı ve enerjisi çok yüksek bir hitaptır. “Ömrüm” demeyi de çok severim.

Azmettim, sabrettim, çalıştım, didindim...

“Memleketimden bir bavul dolusu hayalle ayrılıp o hayalleri gerçekleştirmiş bir oyuncuyum” demişsin. Neler yaşadın o bavulla hayallerin içinde ilerlerken?

Gerçekten de memleketimden bir bavul dolusu hayalle ayrılıp şükür ki hayalini kurduğum her şeyi gerçekleştirebildim. Ama hiç kolay olmadı. İstanbul’a geldiğimde 19 yaşımdaydım. İzmir’deki ajansımdan İstanbul şubesindeki ajansa transfer olmuştum. O yaşın verdiği büyük bir özgüven ve cesaret içindeydim, çok büyük hayallerim vardı. Hatta o kadar hayalperesttim ki gerçek dünyayla yüzleşmem gerçekten acı oldu... Tatlı acı diyelim. Açıkçası ben o yaşımda, o hayalperestliğim ve özgüvenimle İstanbul’a taşınır taşınmaz hemen dizilerde oynayacağım, filmler çekeceğim, beni keşfedecekler düşüncesine inandırmışım kendimi... Tabii böyle bir şey olmadı. Çok uğraştım, azmettim, sabrettim, çalıştım, didindim. Çabalarımın sonucunu da yıllardır gözünüzün önünde büyüyen bir oyuncu olarak aldığımı düşünüyorum. 

Şimdi bir dönem işindesin. Dönem işi yapmanın konforu ve zorlukları neler?

‘Kuruluş Osman’da Malhun Hatun karakterini canlandırıyorum. Konforlu kısmı bence kesinlikle gerçekliğe çok yakın, kocaman bir oyun alanımızın olması. Platomuz artık hepimizin ikinci evi gibi oldu. Dönem işi yapmaktan çok keyif alıyorum. Ama tabii konu 1200’lü yıllar olunca, zorlayıcı tarafları muhakkak oluyor.

At binme, kılıç kullanma dersleri aldın mı?

Projeye sezon ortasında dahil olduğum için aslında tüm o adaptasyon sürecini, bu alanlarda kendimi geliştirmeyi günbegün seyircinin gözü önünde yaşadım gibi bir şey oldu. Hiç deneyimim olmadığı için aksiyon sahnelerinde ilk başta zorlanmadım desem yalan olur. Akşamları dövüşmeyi öğrendiğim, hemen ertesi sabah da aksiyon sahneleri çektiğim bir süreç yaşadım.

‘Kurduğun  büyük cümlelerin  tam ortasından  kırıyor hayat seni’

Hayallerimi yazmayı seviyorum

◊ Doğa yürüyüşleri, kamp yapmaktan büyük keyif alıyorum. Seyahat etmeyi, başka kültürleri ve coğrafyaları görmeyi seviyorum.

◊ Cam boyama yapmak zihnimi dinlendirmek için çok güzel bir araç. Yoga, reiki, biyoenerji, kozmik enerji... Zihnime, bedenime, kalbime iyi gelen, ruhumu besleyen tüm spiritüel enerji kaynaklarıyla ilgilenmeyi, bu alanlarda vakit geçirmeyi seviyor, hayat felsefesi olarak ediniyorum.

◊ Hayallerimi yazmayı seviyorum. Gerçekleştirmek istediklerimi, niyetlerimi... Bunun gibi ritüellerim var, o yüzden yazmak bana hep iyi hissettirmiştir. Bunun dışında senaryolaştırmak istediğim hikâyelerim var, bunları yazıyorum.

‘Sen beni niye kıskanmıyorsun?’

Bu sezon ikinizin de ekran işi var. Set yoğunluğundan görüşebiliyor musunuz?

Rutin bir set düzenin varsa yeri geldiğinde özel hayatını bırak, kendine bile zaman ayıramıyorsun. Bizim repo günlerimiz farklı ama sonuçta aynı evdeyiz, akşamları illaki buluşuyoruz. Birbirimizle geçirdiğimiz o az zaman bizim için çok kıymetli oluyor. Sohbet etmeyi çok seven bir çiftiz mesela, farklı lokasyonlara gidip görmeye ya da bazen takip ettiğimiz bir diziyi bir an önce akşam evde buluşup izlemeye bayılıyoruz.

Kıskançlığına 10 üzerinden kaç verirsin?

Net 2 derim (gülüyor).  Hatta Berk ilişkimizin başlarında “Sen beni niye hiç kıskanmıyorsun”
diye sorardı.

BAKMADAN GEÇME!