Güncelleme Tarihi:
Müzik, hayatına nasıl girdi, sahnede olmak her zaman hayalin miydi?
Çok küçük yaştan beri müziğin içindeydim. Okul koroları, şunlar bunlar... Çok hızlı bir şekilde gerçekleşen bir hayal oldu. Lise bittikten sonra direkt sahneye çıkmaya başladım İzmir’de. Sonrasında besteler falan derken iş büyüdü.
Konservatuvara gittin mi?
Konservatuvarlıyım. Ege Üniversitesi Devlet Türk Müziği’nden mezunum. Yüksek lisansımı da yaptım. Bu arada çocuk da yaptım.
Ailen istiyor muydu müzisyen olmanı?
Yok tabii ki. Ben konservatuvara gitmek istiyordum. Babam istemedi, “Doğru düzgün okul oku” dedi. Ama ben okula girmeden şarkı söylemeye başladım. Gizliydi ilk zamanlar. Annemin haberi vardı. Babam fark edince biraz ortalık karıştı, sonra duruldu (gülüyor).
Magazinde görmüyoruz, haberlere çıkmıyorsun. Ama farklı bir tanınırlığa sahipsin, sahnelerin dolup taşıyor...
Bir duygu paylaşımımız var dinleyiciyle. Gerçekten ne istediğini bilen bir ‘arabesk’ dinleyicisi yakaladım. Bir beklentiyle geliyor dinleyici, ben de bu beklentiyi doğru karşılıyorum. Sahnede kanımın son damlasına kadar varımı yoğumu ortaya koyuyorum, belki de dinleyicim onu fark ediyordur.
Peki, ünlü olma yolculuğun nasıl başladı?
Hakan Altun’la yollarımız kesişti. Bir arkadaşım ona bir şarkımı dinletiyor. Yazdı, Bodrum’da buluştuk, konuştuk. Sonra Hakan Altun’la esas kırılma noktası ‘Kavuşmalıyız’ düetini yaptık. Öyle başladı.
‘Hamile olduğumu sahnede anlamıştım’
Yeni şarkın ‘Tövbe’ çıktı... Hayırlı olsun, nedir hikâyesi?
Eşim Murat’a kızdığım bir anda yazdığım bir şarkıydı. Trap modası çok hoşuma gidiyordu. O altyapıda, prozodide (ritim-vurgu-anlam uyumu) yapmıştım.
Ne zamandır beste yapıyorsun?
Gençlik çağlarımda çok yapmıştım. Tabii o zaman kayıt cihazları şimdiki kadar yoktu. Orada burada kaldı, teyplere falan kaydetmiştim. Çok şiir yazıyordum. İlk gerçek bestem ‘Yıllanmış Eşya’yı, hatta Hakan Altun’un beni keşfettiği şarkıdır, Ada’nın doğumu sonrasında 3 aylık lohusayken yapmıştım. 10 dakikada yaptım, uzun süre sakladım. Eşim Murat’a okuduğumda şaşırdı. “Bunu sen mi yaptın, başkaları var mı” diye sordu. Öyle öyle üzerine gittikçe, ilham perileri geldikçe de çoğaldı.
Beste yaparken bir yere mi kapanıyorsun, ‘İlham perileri geldi, bana dokunmayın’ mı diyorsun?
Evet, kapanıyorum, ortalık yerde beste yapamam. Mesela benim çok kısa sürede yaptığım şarkılar herkesin çok sevdiği şarkılar oluyor. ‘Deme’yi İstanbul’a geldiğim bir otobüs yolculuğunda yazdım. Tek başıma uçağa binmeye korkuyordum. Şöhret falan da değildim. Kimse tanımıyordu beni. Böyle bir arabesk melodi geldi mola verdiğimiz yerde. Sürekli kafamda çevirdim şarkıyı, tuvalette kaydettim. Nakaratı yoktu onun. “Bir nakarat yaz, nakaratsız olmaz” dediler, stüdyoya giderken yazdım. Kimse bilmiyordu olmadığını.
Sana ‘dişi Müslüm Gürses’ diyorlarmış, doğru mu?
Evet. Bu beni çok mutlu ediyor. Ben bir Müslüm Gürses hayranıyım. Onun yorumculuğu, duruşu... Gerçekten mihenk taşı Türk müziğinde. ‘Küskünüm’ cover’ı yapmıştım. Bunun üzerine müzisyen bir çevre tarafından böyle anılmaya başladım.
Arabeske ilgi nasıl?
Arabeske bayağı bir ilgi varmış (gülüyor). Benim ilk albümüm mesela pop bir sound’la yapıldı. Sonrasında yaptığım Hakan Altun’la düet, ardından ‘Küskünüm’le beraber, arabesk hayatıma daha fazla dahil olduktan sonra gördüm ki Türkiye’de asla karşılıksız kalmayan bir müzik türü arabesk. Gerçekten hakkını veriyorsanız çok büyük bir kitlesi var. Her kesimden, her eğitim düzeyinden insan dinliyor.
Sen bu ilgiyi neye bağlıyorsun?
Bu coğrafya çok büyük acılara tanıklık etti. Bence genetiğimizde olan bir şey bu. Bir tek Türkiye de değil... Hep söylüyorum, George Michael’ın, Amy Winehouse’un da hizmet ettiği duygu arabesk bir duygu aslında. Hiç inkâr etmesin dinleyenler. Kötü bir şey değil arabesk dinlemek, herkesin içinde barındırdığı bir ruh hali.
Sahnede söylemeyi en çok sevdiğin şarkı hangisi?
Çok şarkı var... Sezen Aksu’nun ‘Eskidendi’ şarkısı, Müslüm Gürses’in ‘Nilüfer’i... Kendi şarkılarımdan en çok söylemeyi sevdiğim şarkı ‘Naz Değil’.
Tarzını kime yakın buluyorsun?
Yani klişe olsun diye söylemiyorum ama gerçekten Müslüm bence, o ekole hitap ediyorum... Sezen Aksu ve Yıldız Tilbe’yi de çok yakın buluyorum.
Aile hayatın nasıl?
Eşimle beraber çalışıyoruz zaten. Davul çalıyor, aranjelerimi yapıyor. Bestelerimi son haline getiren odur. Çok iyi bir müzisyendir. Kızım da 15 yaşında.
Kaç yıldır evlisiniz?
Bu kasımda 20 sene olacak.
Çoğunlukla bu sektörde evlilikler zor yürür, sizin sırrınız ne?
İşte, çok magazinsel olmamak. Biz ev hayatını seven, kendi arkadaşları olan insanlarız. Sahnede iş yapıyoruz, sonrasında birbirimize vakit ayırıyoruz. İleriki yaşlarda aynı kafayı yaşayacağınız, yıllardır birlikte anılarınız olan insanla yaşlanmak güzel bence.
Sahnede başına gelen en garip olay neydi?
Hamile olduğumu sahnede anlamıştım. Çok bulantım oldu, koşturarak kulise gittim. Gecesine test aldım, pozitif...
Gece hayatında bir kadın olarak çalışmak nasıl?
Nerede durduğun, kiminle çalıştığın önemli. Kendi ekibimi kendim belirliyorum. Temiz bir ortam oluşturduğum için sıkıntı yaşamıyorum. Belki evli olduğum, eşimle beraber çalıştığım için...
Kızın müzisyen olsun ister misin?
O istiyor, zaten çok da yetenekli. Çok iyi piyano çalıyor, sesi çok güzel. Şarkı söylerken beni ağlatıyor. Bazen de ona “Aşçı ol sen” diyorum, çok iyi yemek de yapıyor.
Müzik dışında neler yapıyorsun?
Yemek yapmayı seviyorum, becerebildiğim kadar dikiş dikmeyi seviyorum. arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Ev işi yapıyorum (gülüyor).