‘Komiğim herhalde ki gülüyorlar bana dedim’

Güncelleme Tarihi:

‘Komiğim herhalde ki gülüyorlar bana dedim’
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2024 07:00

‘Ölümlü Dünya 2’nin pasif agresif Şenol’u, Bongomia Krallığı’nın ailesinin isim verme zahmetine bile girmediği prensi... Son dönemin en yetenekli mizah yazarı ve oyuncularından Giray Altınok’la yeni projelerini ve hayatını konuştuk.

Haberin Devamı

Gerçek hayatta da çok komik. Ama aynı zamanda kendisine hemen ısınmamızı sağlayan nahif bir tarafı var. Kendi deyişiyle ‘kırmadan, üzmeden’ mizah yapıyor. Çok da güzel yapıyor, zekâsına hayran bırakıyor. En son ‘Ölümlü Dünya 2’de izlediğimiz, ‘Prens’in yaratıcısı Giray Altınok’la sanat müzesi Arter’de buluştuk.

◊ En son sizi senaryosunu Ali Atay’la Feyyaz Yiğit Çakmak’ın yazdığı ‘Ölümlü Dünya 2’de izledik. Kendi yazdığınız metinle başkasının yazdığını oynamak arasında fark var mı?

Başka birinin içeriğinde yer alacaksanız o kişinin yazarlığına güveniyor olmanız çok önemli. Ali Atay’ın kalemi ortada, yönetmenliği de öyle... Gözüm kapalı girdim. Bir de en büyük motivasyonum hayranı olduğum filmde oynama şansını elde etmek oldu. İlk filmin hayranlarından biriydim.

Haberin Devamı

◊ Tekrar tekrar izleyenlerden mi?

Evet, replik replik bilenlerdenim.

◊ Sinema yazarımız Uğur Vardan filmle ilgili yazısında küfürleri ‘popülist ve çocukça’ bulduğunu söylemişti. Ne dersiniz?

Bunlar katil. Yani tırnak içinde filmdeki durumlarından bahsediyorum. Gözünü karartmış ve bunu meslek edinmiş insanların kendi aralarında herhangi bir şeye çok nazikçe yorum yapmaları çok kolay değil gibi geliyor bana. Bir de her ne kadar katil olsalar da bir bardak su yüzünden bir saat kavga edebilecek kadar da çocuk ruhlular. O çocukluğun verdiği agresiflik var. Ben de metni okuduğumda “Bu kadarı fazla mı” dedim ama sahneleri çekerken gördüm ki; küfürleri birbirlerini üzmek için etmiyorlar.

◊ İzmirlisiniz. Anne ve babanız öğretmen. Yazmanızda etkileri oldu mu?

İkisi de edebiyat öğretmeniydi. Evde de hep edebiyat konuşuluyordu. İlk şiirimi babama yazmıştım hatta 10-11 yaşlarındayken.

◊ Şiiri anımsıyor musunuz?

Babam eve bilgisayar almıştı. Deli gibi bilgisayar oyunu oynamak istiyorum. O da saatleri sınırlamıştı. Bir bayram çok iyi bir para topladım ve o zaman çok popüler olan bir oyunun CD’sini aldım. Saat sınırlamasını esnetince sinirlendi ve CD’yi kırdı. O an yapabileceğim tek şeyin ona şiir yazmak olduğunu hissettim. “Seni huzurevine vereceğim” gibi sözleri vardı (gülüyor). Babam senelerdir şiiri cüzdanında taşır. Ne zaman benim de ortamda olduğum bir dost sohbeti olsa “Bakın bana nasıl tehdit şiiri yazdı” diye çıkarır. Aslında ilk okuduğunda çok üzüldüğünü gördüm. İstediğim olmuştu. Sonra senelerce çok utandım o şiirden. Ama şiir yazmanın işe yaradığını da o zaman fark ettim: “Şiir yazarak birini üzebiliyorsam mutlu da edebilirim...” Sonra anneme güzel şiirler yazmaya başladım istediklerimi alabilmek için.

Haberin Devamı

◊ Siz evin komik çocuğu muydunuz?

Evet, ailenin taklit yapan çocuğuydum. Hep şaka, hep espri... Bütün kuzenler toplandığımızda o zaman ne meşhursa, atıyorum Beyazıt Öztürk’ün skeçleriyse bu, onları yapardım. Ve gülerdi herkes. Uzun zaman beni pohpohladıklarını düşündüm ama sonra “Yoo, komiğim herhalde ki gülüyorlar” dedim. Ama o yaşlarda bile kırmadan, üzmeden mizah yapmaya çalışıyordum.

◊ Mizah yazmaya nasıl başladınız?

Denizli, Pamukkale’de sosyoloji okudum. Üniversitede küçük küçük mizah ağırlıklı yazılar yazmaya başladım. Yine üniversitede tiyatro kulübüyle işin oyunculuk kısmı başladı. Sonra oyunculuğu çok sevdim ve hedef olarak belirledim.

◊ İstanbul’a oyuncu olmak için mi taşındınız?

Haberin Devamı

Evet. İstanbul’a geldiğimde gördüm ki ortada çok büyük bir pasta var ve herkes o pastadan pay istiyor. Seçmelere 5 bin kişi giriyoruz, bir türlü olmuyor. “Madem öyle, bir şeyler yazayım. Beni de oynatmak zorunda kalsınlar” dedim. Tıpkı mahalle maçlarında iyi bir topunuz varsa mecburen sizi oynatmaları gibi… Yılmaz Erdoğan’ın çok sevdiğim bir sözü vardır; “Yazan kaderini de yazar” diye. Gerçekten yazmak beni iki-üç adım öne geçirdi.

◊ Bu sırada geçinmek de zor olmalı…

İki arkadaş geldik. Beşiktaş’ta dört tane duvarı olan bir yer tuttuk. İki katlı, ahşap, herhalde en az 300 yıllık! Sokağa doğru yatmış. İki tane demir koymuşlar önüne düşmesin diye. Kiralayan adama “Deprem olursa ne yapacağız” diye sorduğumuzda “Üstünüzü temizler çıkarsınız, hiçbir şey olmaz” dedi. Ozan hemen iş buldu eve baktı. Ben de yazmaya devam ettim. Sabah kalkıp Ozan’a kahvaltı hazırlıyorum. O işe gidince evi topluyorum. Akşam yemek hazırlıyorum… 1.5-2 sene böyle ‘tatlı’ bir hayatımız oldu.

Haberin Devamı

◊ Peki, bu gidişatın kırılması nasıl gerçekleşti?

Yavaş yavaş boşluğa düştüğüm dönemde Akademi 35 Buçuk’a götürdü beni. Vahide-Altan Gördüm Hocalar… Tolga Örnek de hocalardan biriydi ve ‘Kaybedenler Kulübü’ filminde bana çok güzel bir rol verdi. Daha sonra BKM’de bir komedi programı yaptık. Ondan sonra ‘Güldür Güldür’, ‘Var Bunlar’ ve ‘Prens’ arka arkaya geldi.

◊ Bu arada bir de sosyal medya tarafınız var…

Oyunculuk yapmak isteyip yapamadığım zamanlarda Instagram’da bir sayfa açtım. Küçük yarışmalar yapıyordum. Emojiler koyup “Bu hangi filmdir” diyorum filan. 5 like, 3 yorumla başladım, sonra iş büyüdü. İnsanlar sevince bu kez “Bilenlere hediyemiz var” demeye başladım. “Kulaklık vereceğim” diyorum ama alacak param da yok. Evdeki kulaklıkları, eşimin, dostumun bana verdiği hediyeleri gönderiyorum. Her gün kargodayım. Saçma bir yere geldi olay. Sayfayı kapattım. 6 ay kadar sonra sayfayı BongomyTV’ye çevirdim. Evde skeçler çekip yüklemeye başladım.

Haberin Devamı

◊ Mizah için çok malzeme var ülkemizde değil mi?

Öyle ki, mizahını yaptığın zaman komik olmuyor. Orijinali şakasından daha komik.

◊ Sizinle mizah yarıştıranlar oluyor mu?

Seyirci bazen seni o kadar çok seviyor ki o gün evden birlikte çıkmışsınız gibi davranıyor. O yakınlığı anlıyorum ama yazdığım repliklerle bana komedi yapınca da garip oluyor. Yolda “Kudur köpek” diyor mesela. Tutup omuzlarından “Ya onları biz yazdık, biliyorum” demek geliyor içimden. ‘Güldür Güldür’ özellikle tam aileden hissettiriyor. Onur Buldu’nun bir hikâyesi var, eşiyle marketteyken yaşlı bir amca tekme atmış poposuna durup dururken…

◊ Bu konularda kırmızı çizginiz nedir?

Popoya tekme atmamak iyi bir çizgi bence.

◊ Yeni projeler var mı?

‘Prens’in ikinci sezonu nisanda başlıyor. Bir de Muammer Tali ile yazdığımız ‘Karşılaşmalar’ var. Her bölümü ayrı hikâye olacak.

 

‘ŞAKA BOMBARDIMANINA TUTTUM...’

◊ Evlisiniz. Cansu Diktaş’la nasıl tanıştınız?

İlişkimiz 13 seneyi doldurdu. Bir internet dizisi çekiyorduk. Cansu oraya bir bölümde kız kardeşimi oynamak için gelmişti. Gördüm…

◊ Gördünüz ve güldürdünüz…

Bütün silahlarla saldırmak vardır ya... Elimizdeki tek silah bu olunca. Yakışıklılık yok, komedi var. Cansu’yu şaka bombardımanına tuttum. Kahve falı baktım. Ama uyduruyorum “Adında Y harfi olan biri var” filan diyorum.

◊ Nedir uzun birlikteliğin sırrı?

Aptalca şeylere beraber gülebilmek çok önemli. Karabulutları dağıtan o oluyor.

◊ Koyu Galatasaraylısınız. Icardi çılgınlığı sizde ne boyutta? Saçınız olsaydı sarıya
boyatır mıydınız örneğin?

(Kahkaha atıyor) “Olsaydı” çok güzel ya! Saçlarım olsaydı her şeyi yapardım. Lisedeyken uğraşıyordum hatta. Neler neler... İtalyan mafya babaları gibi briyantinleyip yatırıyordum. Galatasaray’a gelirsek, benim için hassas bir konu. Holigan değilim ama mevzu Galatasaray olunca başka bir modum açılıyor. Twitter’da falan ergen ergen hareketler yapabiliyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!