Muhsin Akgün / MASTÜDYO Styling: Yasemin Eke
Oluşturulma Tarihi: Haziran 22, 2019 08:00
Adının önüne ‘yakışıklı oyuncu’ yerine ‘başarılı oyuncu’ yazılmasını istiyor. Öpüşme sahnelerinin dizinin kendisinden daha çok konuşulmasından şikâyetçi. “Ah keşke tek derdimiz bu olmasa da dünya çapında yarışacak projeler yapabilmek için kafa yorsak” diyor. Furkan Palalı’yla yeni projesi ‘Benim Tatlı Yalanım’ için buluştuk. Jeoloji mühendisliğinden oyunculuğa uzanan yaşam öyküsünü konuştuk.
Arka arkaya başrollerde görüyoruz sizi. Bu başarının ne kadarı yeteneğinize, ne kadarı fiziğinize dayanıyor?
- Katkısı vardır ama mesela bu röportajda adımın başına sıfat olarak ‘yakışıklı oyuncu’ yerine ‘başarılı oyuncu’ sıfatının gelmesini tercih ederim. Yakışıklı görünmek gibi bir kaygım yok.
Cinsellik değil
güçlü hikâye satıyoruz
Ama daha diziniz başlamadan vücut yaptığınıza dair haberler çıktı. Nasıl bir değişim geçirdiniz?
- 2010’dan beri vücudum aynı. Hep kaslıyım. Hiçbir zaman beni göbekli yakalayan olmamıştır. Bu sebeple o çıkan haberlere anlam veremiyorum.
Sosyal medya hesabınıza bir fotoğraf yüklediğiniz için o haberler çıkmadı mı?
- Fotoğrafın açısından ve biceps’lerin ışıkla farklı görünüyor olmasından da kaynaklanabilir. Ama zaman zaman kas kütlemi artırıp azaltabiliyorum, bunun da etkisi olmuştur. Ancak o fotoğrafı görenin başka hiçbir fotoğrafıma bakmadan “Bu adamın vücudu varmış” yerine “Vücut yapmış” demesi o nedenle yanlış geliyor. Ama insan bunlara çok fazla takılmamayı zamanla öğreniyor. Ben, ‘işimi nasıl daha iyi yaparım’a odaklanmayı tercih ediyorum. Tüm gayretim o yönde.
Hemen Can Yaman’la kıyaslandınız...
- Benzetmeler, yakıştırmalar gördüğümde insanların görüşlerine saygı duymakla birlikte neyi, neden kıyasladıklarını düşünmelerini istiyorum. Kim ne yaptı? Daha önce nasıldı ve şu an nasıl? Gazetecilik araştırmak değil midir? Bunları düşünmeden bir fotoğraf üzerinden söylenenlere artık gülüp geçiyorum. Polemiklere bulaşan bir magazin adamı değilim. Mesela ‘No: 309’da 30’un üzerinde sahne çektim, vücudumu bilen biliyor, ispatlama gibi bir çabam o nedenle yok zaten.
Ekranda erkek oyuncuların üstsüz sahneleri reyting getiriyor mu?
- Etkisi olabilir. Ama tek başına değil. Hikâyesi, derinliği ve alt metni olmayan bir işte çırılçıplak bile kalsanız etkisi anlık olur, sizi bir sonraki sezona taşımaz. Şu an gerekli bir sahne olsa, vücut olarak hazırım ama bu projede derdimiz bu değil. Cinsellik değil, güçlü hikâye satıyoruz.
Kız arkadaşımdan ayrıldım, hayallerimi çöpe attım
Hacettepe’de Jeoloji Mühendisliği okuyup Marmara Üniversitesi’nde Radyo Televizyon yüksek lisansı yaptınız. Bir yandan da Best Model’a girdiniz. Böyle bir eğitimden sonra modellik yarışması şöhret olma arzusunun bir parçası mıydı?
- Hiç öyle bir arzum olmadı.
Neydi sebep?
- Aslında jeolojiyle ilgili bir şeyler yapmak istiyordum. O dönem kız arkadaşımdan ayrıldım, sinirlendim, kurduğum hayallerin hepsini çöpe attım ve böyle keskin bir geçiş yaptım.
Konyalısınız. İstanbul’da zorlanmadınız mı? - Çok sevgi dolu bir ortamda büyüdüm. Babam toptancıydı, annem ev hanımı. Bir de abim var. Psikolojik anlamda her türlü zorluğa göğüs gerebilecek bir altyapım var. İstanbul’a geldiğimde kimseyi tanımıyordum. Sadece bir karar verdim ve “Ne olursa olsun yapacağım” dedim. İstanbul’da ilk Mecidiyeköy’de bir iş görüşmesine çağrıldım. Bir kafede oturdum, görüşmeye 15 dakika kala kalktım, yolu sordum. “20 dakika mesafe var” dediler. Bindim taksiye, gittim. Yanlış yerdeyim... Meğer taksiye ilk bindiğim nokta benim gideceğim yermiş. O kadar fikrim yoktu. O zamanlar çok gerilmiştim ama şimdi gülerek anlatabiliyorum.
‘Oyunculuk eğlenceli iş, para da kazanırım’ düşüncesiyle mi bu işe başladınız?- Sektör hakkında gerçekten o zamanlar çok az bilgim varmış. İnsan işin içine girince anlıyor. Deneyimleyerek öğreniyorsunuz birçok şeyi.
Neymiş oyunculuk?- Her şey! Her an gözlem yapmak, bir şey hissetmek, sağduyulu olmak. En ufak bir hareketi kaydederek hayatın her saniyesinden beslenmek. Özellikle de okumak ve izlemek hayatımın en büyük tutkusu oldu diyebilirim.
Şöhretin en zor yanı ne?- Hayatın kısıtlanması. Birçok şeyden vazgeçtim. İstediğim zaman istediğim yerde olamıyorum. Sabah spora gideceksem bile kendime çekidüzen vermem gerekiyor.
Kırmızı çizgilerim benim için kıymetli Bir röportajınızda “Maçoyum” demişsiniz.- Evet maçoyum!
Nedir sizin lügatinizde maçonun tanımı? - Dozundan bir tık daha fazla kıskanç olabilirim. Bunu otorite kurmak anlamında düşünme. Her şeye karışmam. Ama karşılıklı fikir alışverişi yaparken ben bir şeyi istemiyorsam partnerimin de bunu ısrarla yapmaması gerekiyor. Karşımdakini dinlerim ama mesela ben ısrarla, “Oraya gitme” diyorsam vardır bir bildiğim. Buna kıymet verilmesini beklerim.
Partneriniz böyle bir talepte bulunursa...- Bu kısasa kısas olursa dinlemem. Eğer mantıklı bir açıklama yaparsa dinlerim. Kırmızı çizgilerim var ve onlar benim için kıymetli.
Kıyafete karışır mısınız?- Hayatıma girecek kadın yerine göre giyinecek vizyonda olmalı. Mesela sinemaya giderken topuklu giyme yani...
Sokakta üstsüz dolaşmıyorum Siz ekranda baklavalarınızı açacaksınız ama sevgiliniz yerine göre giyinecek... Hiç adil değil.- Ben sokakta üstsüz dolaşmıyorum. O, iş için yapılan bir şey.
Çapkın mısınız?-
Akrep burcuyum. Kıskançlığımın sebebi o olabilir. Sadakatli bir adamım. Benim için biri varsa geri kalan başka bir şey yoktur. Bu tavırlarım da o yüzden biraz hoş görülebilir.
Canlandırdığınız rollerde cool, mesafeli ve soğuk görünüyorsunuz. Özelde nasılsınız?- Gerçekten öyleyim. Olaylara anında tepki vermem. Önce durup düşünürüm. Sevdiklerime yakınımdır ama yeni tanıştıklarıma mesafeliyimdir.
Neden bu mesafenin sebebi?- Garanticiyim. Tanımadığım ve güvenmediğim insanlar varsa adapte zamanım var. Ama güvenirsem can ciğer olur, bütün kapılarımı açarım.
Yasaklar merak uyandırıyor Çoğu zaman dizilerden çok öpüşme ya da sevişme sahneleri konuşuluyor. Bu sizin yaptığınız projeler için de geçerli...- Ah keşke tek derdimiz bu olmasa da dünya çapında yarışacak projeler yapabilmek için kafa yorsak...
Ne zaman bunu normalleştiririz?- Sansürün bize iyi gelmediğini düşünüyorum. Yasaklar merak uyandırıyor. Mesela ekranda bir hikâye anlatıyoruz, o adam kötü bir karakterse argo konuşması, belli alışkanlıklarının olması lazım değil mi? Ama kötü bir karakterin bütün kötü alışkanlıklarını silip onu güzel konuşturup güzel arabalara bindirirseniz, esas o zaman inandırıcılık kaybolmuyor mu? O halde onu izleyen gençler, “Ne güzel” diyordur. Aileler, “Çocuğum bunu izlerse buradan küfür öğrenebilir” diyebiliyor, oysa Cem Yılmaz’ın çok doğru bir lafı var: “Çocuğunuz küfretmeyi değil de
film çekmeyi öğrensin.”
Karşılıklı bir enerji varsa sahneler sizi tetikliyor ve bu bir süre sonra aşka dönüşebiliyorDizideki partneriniz Aslı Bekiroğlu’yla birlikte olduğunuza dair haberler çıktı. İşin aslı ne?- Aramızda bir şey yok. Ama enerjimiz çok iyi.
Bir önceki dizinizde de Demet Özdemir’le aşk haberleriniz çıkmıştı. Dizi ortamları aşkı tetikliyor mu?- O da bir dedikodu. Aynı ortamda sürekli berabersin, karşılıklı bir enerji de varsa, sahneler sizi tetikliyor ve bu bir süre sonra aşka dönüşebiliyor.
Bu ne kadar profesyonel?- Doğru diyorsun, tam tersi olmalı ama hiç kimse bence o kadar profesyonel değil.
İlk bölümde göğsüme bir öküz oturdu Yine bir romantik komedi işindesiniz... - Aslında bu ‘rom-com-drama’.
Nedir o?- İçinde ciddi dram barındıran, durum komedileri de olan bir tür. Canlandırdığım ‘Nejat’ karakterinin kızının, annesini görmemesinden kaynaklı bir travması var. İlk bölümü çekerken göğsüme bir öküz oturdu. Çünkü doğum gününde annesinin geleceğine inanan bir çocuk vardı karşımda. Ve o annenin gelmeyeceğini bilen babanın kaygısını vermem gerekiyordu.
Nasıl bir karakter canlandırdığınız?- Hayat enerjisi çok yüksek. Kızı en büyük tutkusu.
Çocuğunuz yok. Role nasıl hazırlandınız?- Bir yeğenim var. Tam dizideki kızımın yaşlarında, onun tepkileri cebimdeydi. Haftanın altı günü, parkta koşarken çocuklu babaların ilişkilerini gözlemledim. Nasıl tutuyorlar, ağzını nasıl siliyorlar... En önemlisi de kızımı canlandıran çocuk oyuncunun enerjisiydi.