Güncelleme Tarihi:
Merve Tekin Sezgin (Obaruhu) / Gökçeada
Öncelikle ellerimle üretmeyi çocukluğumdan beri çok sevdiğim için her şeyin beni bu yöne çektiğini düşünüyorum. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne girdim. Kurallar emekten ve sevgiden önce geliyordu. Nitekim mevcut mimarlık sistemi bana göre değildi bunu anlamış, üzülmüş ve kabul etmiştim.
Başka türlü bir mimarlık arayışım başladı: Birincisi; emek ve sevginin önde olduğu bir yaratım süreci istiyordum, ikincisiyse doğa sevgisinin ve saygısının hep ön sırada olduğu bir üretim. Üniversitenin depresif zamanlarında insanlık olarak doğal kaynakları saygısızca tükettiğimizi fark etmiştim. Böylece bütün oklar beni doğal yapılara getirdi. Yıllarca odamın duvarında asılı olan bir gazete kupürü şöyle diyordu: ‘Saman balyalarıyla kendi evini yapmak mümkün.’ Tam mezun olduğumda “Ekolojik mimari ve doğal yapılar” başlıklı bir eğitime katıldım. Orada ilk kez ellerimle toprak, saman, su kullanarak ve çok güzel bir toplulukla çalışarak inşa etmenin tadına vardım; sonra da bırakamadım.
Kendi evimi yapma süreci en büyük öğretmenim oldu. Hayatta veremediğim bütün derslerin bütünlemesi gibiydi. Mesela zamanla yarışmak istemeyen, bununla bütün eğitim hayatı boyunca mücadele eden ben, kendi evimi yaparken yine zamanla yarışmak zorunda kaldım. Bu sefer teslim tarihi yoktu ama yağmur vardı, fırtına vardı, soğuk vardı. Doğru zamanda, doğru ekiple güzelce planlanmış bir şekilde başlamak en önemlisi. Bir diğer önemli konuysa doğru zaman. Bunu bilmeme rağmen bir şekilde sonbaharda inşaatıma başladım. Baharda başlamak çok daha şefkatli bir süreç sunacaktır.
Ekip de çok önemli, çünkü bu gerçek bir ekip işi. İki kişi çalışmakla üç kişi çalışmak arasında yüzde 50’ye yakın verim artışı gözlemledim. Kendi evini yapmak isteyenler öncelikle kendine şunu sormalı: Böyle bir sürece dair sizi çağıran, heyecanlandıran şeyler neler? Çalışmaya bunları listeleyerek başlamalarını önerebilirim. Hayal etmeye başlamayı, küçük küçük de olsa bu yola dair emek vermeyi... Balkonlara, çatılara, bahçelere küçücük, topraktan bir fırın yapmak çok mümkün. Cesaretin en gerçeği dokunarak başlar. Arada gönüllü çağrılarımız oluyor, çeşitli projeler için eğitimler düzenliyoruz. YouTube’da çok güzel kaynaklar var. Ayrıca www.obaruhu.org adresinde fırın yapımı hakkında detaylar bulabilir ilgilenenler.
Ceyda-Özkan Oral / Bodrum
CEYDA ORAL: Özkan’ın doğada kendine bir bungalov yapma hayali vardı. Tanıştığımızda dedik ki “Madem artık iki kişiyiz, bungalov yerine daha büyük bir ev yapabiliriz”. Bense herkes gibi yaşlanınca bir sahil kasabasında yaşamak istiyordum. Ama 65 yaşına gelince ne isteyeceğimi şimdiden tahmin edemeyeceğimi fark edip bu hayalimi 35 yaşına çektim! Güçlü bir karar verince maddi-manevi yardımlar bir şekilde hayatınıza akıyor. Bir sene içinde yaşayacağımız toprağı bulup, alıp ev yapmaya başlamıştık. Süreç çok yıpratıcıydı. Ne zaman Özkan’la birbirimize girecek gibi olsak komşumuz Cemile Teyze gelip bizi güldürecek bir şeyler anlatıp gidiyordu. Özkan günde en az iki kez “Büyük bir sorunumuz var sanırım” diyordu ve bir saat içinde o büyük sorun çözülüyordu!
ÖZKAN ORAL: Evi yapmaya karar verdik ama nasıl yapacağımızı bilmiyorduk. Bir arkadaşımızın permakültür çiftliğinde sohbet esnasında Melih Aşanlı adını duyduk. Daha sonra onunla tanışıp evimizin iskeletini birlikte yaptık.
Paramızın bittiği bir gün yaşlı bir komşumuz 50 TL verdi. Çok anlamlı bir andı. Belki ihtiyaçlarımızı almaya yetmiyordu ama bize güç vermişti. Bereket getirsin diye duvarımıza gömdük.
Birkaç da minik tüyo vereyim: Ev yapabilmek için gerekli teknik detayların (yol, su, elektrik, ruhsat) titizlikle araştırılması işinizi kolaylaştırır. İskelet kısmı kesinlikle bir bilenle yapılmalı. Yapabileceğiniz işleri yapıp elinizden gelmeyenler için elbette bir ustadan yardım alabilirsiniz. Bolca sabır ve deli cesareti de şart!
Emre Yılmazer / Çanakkale, Gökçebayır Köyü
Kendi evimi yapmamın temel sebebi şehirden kaçma düşüncesiydi. Aklımda her zaman köyde yaşamak vardı ama bunun nasıl olacağı konusunda hiçbir fikrim yoktu. Önce uygun bir bölgede uygun bir arazi bulmak için internet üzerinden araştırma yaptım. Erken emekli olmanın verdiği güvenle arazimi satın aldım. Köye 900 metre mesafede ve çevrede de hiç ev yok. Bu tam da istediğim şeydi. Hayal kurup bir yandan İstanbul’da yaşamaya devam ederken sizin gazetenin pazar ekinde bir ailenin İzmir’in bir köyünde bu formda yaptığı evi anlatan geniş fotoğraflı haberi okudum. Geniş fotoğraflı diyorum çünkü hem fotoğraflar hem de haberde verilen ölçüler inşa sürecinde çok işime yaradı. Ev yapma konusunda hiçbir tecrübem yok, sadece elim yatkınmış sanırım. Oradan hareketle 1/10 ölçekte maketini yaptım. Süreç boyunca tek başımaydım. Kendi evini yaparken birinci kural; tek başına bu işlere kalkışmamak. Tamamen delilik! Ben bunu eve başladıktan sonra anladım. Mutlaka yanınızda bir-iki kişi olmalı. Kendi evinizi elbette yapabilirsiniz ama kesinlikle kendinize güvenmeniz gerekiyor.
Bir de şu çok önemli: “Gidelim İstanbul’dan; bir köyde küçük bir kulübe yapalım; domates yetiştirip yaşayalım” gibi bir romantizm yok. Köyde yaşamak, ev yapmak inanılmaz keyifli ama gerçekçi düşünüp hareket etmek gerekiyor. (Instagram @1968emre)