Güncelleme Tarihi:
Yoğun set programının arasında tatil gününde yakalıyoruz Gökçe Eyüboğlu’nu. Art arda rol aldığı dizilerdeki performansıyla yakaladığı başarıyı, istediğini almak için çok çalışmasına ve ne olursa olsun hedefinden vazgeçmemesine bağlıyor. Tabii başarısında ekrana yakışan duruşunu da es geçmemek lazım. Gökçe Eyüboğlu ile oyunculuğa başlama hikâyesini, bir avukatı canlandırdığı dizisini ve gözlerden uzak yaşamayı tercih ettiği ilişkisini konuştuk.
*Kamu yönetimi mezunusunuz... Oyunculuk ve kamu yönetimi birbirinden çok farklı alanlar. Sizin hayatınızda nasıl bir araya geldi?
Kendimi bildim bileli oyuncu olmak istiyordum ama malum, çoğu arkadaşımın başına gelen gibi benim de önce altın bileziğimi koluma takmam ve oyunculuğu hobi olarak yapmam gerekiyordu. Açıkçası o noktada tek derdim kolayca okuyabileceğim bir bölüm bulmaktı. Okulu bitirip bir an önce oyunculuk eğitimlerine başlama planları içindeydim.
* Oyunculuğa geçişiniz nasıl oldu?
Okulu kolaylıkla ve dereceyle bitirdim. Okuduğum bölümden bağımsız olarak; aileden ayrı ve yaşadığın şehirden farklı bir yerde üniversite okumak ve kendi başının çaresine bakmak hayata ve insana dair çok şey öğretiyor doğal olarak. Üniversiteyi bitirdikten sonra hemen çalışmaya ve oyunculuk kursları için para biriktirmeye başladım. Kazandığım her kuruşu da bu yolda kendime yatırım yaparak kullandım. Yaptığım en önemli şey vazgeçmemek oldu sanırım. Sabrettim. Eğitimlerime devam ettim. Sonra yavaş yavaş seslendirme, tiyatro derken diziler gelmeye başladı. Motivasyonumu, özgüvenimi kaybettiğim, kendime olan inancımı yitirdiğim çok zaman oldu ama bir yandan da çok istedim... Hatta sanıyorum hayatımda hiçbir şeyi bu kadar çok istemedim...
* ‘Evlilik Hakkında Her Şey’de bir boşanma avukatını canlandırıyorsunuz. Dizi çok sevildi. Siz bu başarıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dizideki karakterler birbirinden çok farklı. Belki de seyirci her bir karakterde kendinden bir şey buluyordur. İlişkiler her zaman ilgimizi çeken konular. Şimdi ilişkilerin içyüzüne ve farklı demografik yapılardan insanların farklı sebeplerle aynı noktada kesişen hikâyelerine odaklanıyoruz... Oyuncu kadrosunda seyirci olarak da izlemeyi çok sevdiğim, hayranlık duyduğum insanlar var. Özetle; bir haftada koca bir bölüm yetiştirebilme gayretiyle arada yalpalamalarımız olsa da, birlikte kurduğumuz dünyanın, oyunculukların ve hikâyemizin ilgi çekici ve renkli olduğunu düşünüyorum.
*Senaryo size ilk geldiğinde heyecanlandınız mı?
Hem de nasıl! Sanem’in yaralarına ve onlarla mücadele etme şekline, hatalarına, psikolojik sorunlarına âşık oldum. Onu tanımlayan şey mesleği değil. Çok katmanlı ve bir oyuncu için ağız sulandıran bir karakter bence Sanem. İyi ki dile gelmek için beni seçti dediğim karakterlerden biri oldu. Zaten proje önüme geldiğinde kendi karakterimden ziyade genel hikâyeye odaklanıyorum.
* Sanem şu an karşınızda olsaydı ona ne söylemek isterdiniz?
Bana daha önce de böyle bir soru soruldu ve o zaman bir sürü uzun cümle kurdum. Şu an hikâyede geldiğimiz noktada sadece şunu söylemek isterdim herhalde: “Olduğun halinle çok iyisin be kızım!”
‘Yeni yerler görmeye, yeni insanlar tanımaya bayılıyorum’’
* Tiyatroyu da çok seviyorsunuz... Pandemi sürecinde kapandığı dönemde sahneleri özlediniz mi?
Ahh, nasıl bir özlem anlatamam... Aslında ocak sonu prömiyerini yapmayı düşündüğümüz bir oyuna başlamıştık ama artan vakalar nedeniyle gelecek sezona erteledik. Yazın prova sürecine gireceğim ve gelecek sezon yeni bir oyunla sahnede olacağım. Hem de en sevdiğim tür olan kara komedi tarzında bir oyunla. Düşünmesi bile heyecanlandırıyor.
* Setten size kalan zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu an çok yoğun çalışıyoruz. Sonra da
genelde sıra ev işlerine geliyor. Ayrıca kitap seslendirmeye devam ediyorum. Boş günlerimden birinde mutlaka seslendirme yapıyorum. Kitap okumak, güzel bir film seyretmek, arkadaşlarımla vakit geçirmek çok iyi geliyor. Pandemi öncesi çok sık seyahat ederdim. Yeni yerler görmeye, yeni insanlar tanımaya, farklı kültürlerden deneyimler yaşamaya bayılıyorum. Bu kurlarla zor görünse de dilerim tekrar sevdiğim seyahat rotalarıma geri dönebilirim.
‘İlişkilerin kalıplara sokulmasına karşıyım’
* Rol aldığınız dizi sizi de boşanma meselesi üzerine düşünmeye itti mi? Bu konudaki fikriniz nedir?
Çok da kolay bir süreç olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Dijital Topuklar’ın da kurucusu Perihan Çıragöz’ün sosyal medya hesabında okuduğum bir yazıdan alıntı yaparak bu konuda düşüncelerimi anlatmam doğru olacak sanırım... “Kolayca bu kararı verebilenler olduğu gibi çoğu zaman ayrılık sürecinin uzadığına şahit oluyoruz. Hatta ne kadar uzun bir beraberlikse, ayrılık kararını vermek de o kadar uzun sürüyor. Kimse bugünden yarına bitti demiyor. Bitiş bazen aylar, yıllar geçtikçe vücut buluyor. Karar paylaşıldığındaysa yakınlarınız aslında sizin zaten uzun süredir kendi içinizde yaşadığınız korku ve kaygıları size sesli dile getiriyor oluyor...”
* Peki, evliliğe bakış açınız nedir?
Sadece evlilik konusu değil genel olarak ilişkilerin birtakım tariflerle bir kalıba sokulmasına karşıyım. O yüzden herkes kendi olabildiği, mutlu ve huzurlu hissettiği şekilde kendi kurallarıyla yaşamalı ne yaşayacaksa.
* Siz de evlisiniz ancak çift olarak pek göz önünde değilsiniz. Bu, sizin tarafınızdan verilmiş bilinçli bir karar mı?
Sektörden biri değil zaten eşim. Kendi özelimiz haricinde onun özeline de ayrıca saygı duyuyorum ve evet, bilinçli olarak göz önünde olmamayı tercih ediyoruz.