Güncelleme Tarihi:
Şimdi 30’lu, 40’lı yaşlarda olanlar nostalji yaşamaya hazır olsun. ‘Vurur gecelerime, acımasız zamanlar nefretle’. Evet, Deniz Arcak’tan söz ediyoruz. 90’lı yılların ünlü popçusu Arcak, “Acaba nerelerdeydi?” dedirten şarkıcılardan biri. Hemen anlatalım: Meğer kendisi hayranlarından habersiz ‘kalbinin götürdüğü yere’ gitmiş.
Şimdilerde Deniz Arcak Atölyehane adlı müzik okulunda vokal dersleri veren sanatçı, zaten Marmara Üniversitesi’nde müzik öğretmenliği okumuş. Ancak gençlik yıllarında okulu yarıda bırakmış. En şöhretli olduğu yıllarda albümler, konserler, hatta dizi ve tiyatro oyunculuğu derken rafa kaldırdığı öğretmenlik, bir gün konsere giderken havaalanında yeniden hayatına girmiş! O zamanlar 41 yaşında. Okuldan bir hocasıyla karşılaşmış ve af çıktığını öğrenmiş.
İbret olarak atıldık, örnek olarak çıktık
Şöyle anlatıyor o günleri: “Okuldan Ersoy diye bir arkadaşım vardı, ona dedim ‘Ben koca kazık tek başıma okula gitmeye tırsıyorum. Beraber gider miyiz?’ diye. Kabul etti. İbret olarak atıldık, örnek olarak çıktık okuldan. Bayağı asıldık. Çünkü insan büyüdükçe aslında ne kadar bilmediğini görüyor. Benim hocalık yapmamın en önemli sebebi de öğrenmeye devam etmeme vesile oluşu zaten. Her bir öğrencimle yeni bir yolculuğa çıkıyorum. Yeni bir hikâye, öğrenecek yeni bir alan... Karşınızdakine yol açmaya çalışırken size de yollar açıldığını görüyorsunuz.”
Müjdat Gezen Sanat, Tan Sağtürk Akademi gibi eğitim merkezlerinde vokal dersleri veriyormuş. “Ama bir noktadan sonra içimden geldiği gibi hocalık yapmak istedim” diyor. Bir gün bir arkadaşı ona kiralık bir daireden bahsetmiş, okul olarak kullanabileceği... Eşiyle birlikte gitmişler bakmaya. Eşi, “Sen hayatta yapamazsın, kimseden para pul da isteyemezsin, iki güne kalmaz batarsın” demiş. “Düşündüm, kocam doğru da söylüyor. Fakat içimde bir kelebek o tarafa doğru uçuşuyor. Mekândan içeri girdim, sanırsın annemin kucağına geldim” diye anlatıyor o günü: “Tam üç sene önceydi. Tutsam mı tutmasam mı diye düşünürken Facebook’ta bir paylaşım gördüm. Harun Kolçak’la ikimiz M.F.Ö.’nün TRT’deki programına konuk olmuşuz. Yıl 1993 sanırım. Çocuğum daha, 25 yaşındayım. Programın en sonunda Mazhar diyor ki ‘Senin ilerideki hedefin ne?’ Ben de diyorum ki: ‘Fame gibi bir okul açmak.’ Tamamen unutmuşum bunu. Kocama gösterdim. ‘Tamam aç ya’ dedi o da.”
“Ünlüydünüz, çok seviliyordunuz. Neden bıraktınız o dünyayı?” diye soruyorum, şöyle yanıtlıyor: “Aslında müziği hiç bırakmadım. Tekliler filan da çıkarıyordum ara ara. Ama kendime ‘emekli popçu’ diyorum. Çünkü anladığımız standart popu yapmak istemiyorum artık. Daha başka bir yerde akıyor içim. İnsan gerçekten ne yapmak istediğini büyüdükçe anlıyor bence. Ben de daha rafine şeyler yapmak istediğime uyandım. Altımda limuzin olsun, bir yatım olsun, iki de katım olsun düşüncesinde biri olmadığım için... Beklentilerim, arzularım ve tercihlerim getirdi beni bu noktaya aslına bakacak olursanız. Onun için de çok memnunum şimdi.”
Bire bir, terzi işi eğitim veriyor
Deniz Arcak’ın öğrencilerinin çoğu, çocukluğundan beri şarkı söylemeyi hayal etmiş ama hayat hengâmesi içinde fırsat bulamamış insanlar. Aralarında sahne hevesine kapılanlar da var ama pandemi sürecinin sona ermesini bekliyorlar. Her öğrenci Deniz Arcak’tan bire bir eğitim alıyor. Arcak öğrencilerinin seslerini inceliyor, sınırlarını keşfediyor ve kişiye özel, ‘terzi işi’ bir eğitim veriyor. Bir yandan da öğrencilerine kendi şarkılarını yazdırıyor. Sonra bu sözleri kendisi, yine o kişinin tarzına, ruhuna uygun şekilde besteliyor. Bu parçalar ‘Atölyehane Şarkıları’ başlığıyla albümleştiriliyor. Bugüne kadar iki albüm çıkmış. Çok yakında dört şarkılık yeni albüm çıkacak. Bu albümde Arcak, Akın Eldes’le cover’ladıkları bir türküye de yer vermeyi planlıyor.
Öğrencileri anlatıyor
Arzu Taşçıoğlu (50), editör: Küçükken hayalim müzisyen olmaktı ama olmadı. Şimdi kendi yayınevim var. Edebiyatı da çok seviyorum ama benim kalbimdeki aslan müzikti. Ne zaman takılıp düşsem müzikle kendimi iyileştirirdim. Yani hep şarkı söylemek istiyordum ve nereye götürür beni bu yolculuk bilmiyorum. Zaten hayal ettiğimden çok daha ileriye gitti şu an. Kendi şarkımı yaptım. Adı ‘Satürn’ün Çemberi’. Yeni albümde bir şarkım olacak. İnsanın kendi şarkısının olması inanılmaz bir duygu. Çünkü söylediğin şarkıyı tam olarak hissediyorsun, seni anlatıyor sonuçta... Çok mutluyum burada. Eskisine göre çok daha iyi şarkı söylediğimi görüyorum. Yeni albümdeki şarkım da ‘İçimdeki Ejderha’.
Kübra Önel (31), eczacı: Lisede, üniversitede hep bir grubum olsun isterdim ama kısmet olmadı hiç. 30’da bir fark ettim ki hiç kendimle ilgili, iyi hissettirecek bir şey yapmıyorum hayatta. 1.5 yıldır buradayım. Gerçekten çok farklı bir yer. Bir kere şarkı yazabildiğimi bilmiyordum. Bir zamanlar serbest çağrışımla yaptığım bir şiir karalaması bir anda şarkı haline geldi, bestelendi. Bunları görmek insanı o kadar mutlu ediyor ki! Senden bir şey çıkıyor, kendini keşfediyorsun yani. Daha önce ses eğitimi yetiyordu, artık yetmemeye başladı. Bu işi ufak ufak sahneye taşıma fikri oluşuyor. Ticari olarak değil ama yine de sahneye çıkmak istiyorum.
Seda Günaydın (35), kimyager: Küçüklüğümden beri her yerde şarkı söyleyen bir tiptim. Bir de taklit yapıyordum. Burayı ilk aradığımda Deniz Arcak çıktı telefona. Şoka girdim. 1.5 sene önce. Deniz Hanım kendi sesimi ortaya çıkardı. Taklit de yaptığım için hep belli kalıplarda kullanıyordum sesimi. Hep pesten söylüyordum eskiden, artık öyle bir şey yok. Deniz Hanım’ın enerjisi çok başka. Dert ortağı gibi de oluyorsunuz zaman geçtikçe. Ağladığım da oldu güldüğüm de, yuva gibi burası.