Güncelleme Tarihi:
Bütün mesele kendine güven
ALEX TURNER (ARCTIC MONKEYS)
Briyantin boca edilip arkaya taranmış parlak saçları, siyah deri ceketi, aviator gözlükleri ve dev tokalı kemeriyle hafızalarımıza kazınan Alex Turner ‘şarkı söyleyen bir karizma’ olarak 20 yıldır hayatımızda. Arctic Monkeys’in dünyanın en büyük grupları arasına girmesinde Alex Turner’ın sahnedeki kendine güvenli duruşunun büyük payı var. Dönemini etkileyen isimler arasına adını yazdırdı.
İngiltere, Sheffield doğumlu Turner, Elvis Presley’den The Beatles’a, Led Zeppelin’den Frank Sinatra’ya farklı isimleri dinleyerek büyüdü. Babası saksofon, klarnet ve piyano çalıyordu. O da başta piyano çalmayı öğrendi. 8 yaşına geldiğinde de ilk gitarını eline aldı. Lisedeki öğretmenine kulak verdiğinizde Alex Turner’dan mı bahsediyor” demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Dünyanın en ‘cool’ insanı
İçine kapanık ve sakin bir genç olarak tanınan Turner, lisedeyken Jamie Cook ve Matt Helders’la grubu kurduğunda esas solist olmak istemedi. Grubun ilk solisti Glyn Jones’tu. O gruptan ayrılınca Turner birden kendini sahnenin önünde buldu. Ama aradan geçen zamanda şarkı söylemek için gereken cesareti toplamıştı.
Turner’ın içine kapanıklığını atıp ‘cool’ bir tavırla karşımıza çıkması 2000’li yılların ortasına denk geldi. İngiliz müzik dergisi NME o dönem Turner’ı ‘Dünya Üzerindeki En Cool İnsan’ olarak tanımladı. Soğuk ve mesafeli duruşu, magazinden uzak hayatı onu hayranlarının gözünde daha çekici kılıyordu. Elvis Presley ile Mick Jagger arasında gidip gelen havası, grubun ‘AM’ adlı albümü yayımladıkları dönemde zirveye çıktı. Taktığı gözlük, giydiği ceketler moda dergilerinde tartışıldı.
Turner’ı çekici kılan sadece tavrı ve fiziksel özellikleri değil. Şarkı sözü yazmadaki yeteneği de hep dikkat çekti. Hatta kendi grubunun şarkılarını eleştirmekten bile geri kalmadı. Arctic Monkeys’in en çok dinlenen şarkılarından ‘I Bet You Look Good on the Dancefloor’un sözlerini ‘aptalca’ bulduğunu söylemişti mesela. Turner yıllar içinde yazdığı sözlerle kuşağının sesi olmayı da başardı. Şimdi 36 yaşında. Modern müziğin kahramanı, hâlâ rock’n roll’un en ateşli savunucularından, “Bazen gücünü yitiriyor gibi görünse bile asla ölmeyecek” diyor.
En hızlı satan albüm
2006’da yayımladıkları ‘Whatever People Say I Am, That’s What I’m Not’ İngiltere tarihinin en hızlı satan albümü oldu. Bugüne kadar Grammy, Brit ve Mercury gibi birçok prestijli müzik ödülüne 104 kez aday gösterildi. Grup 2018’de ‘Tranquility Base Hotel&Casino’ adlı albümü çıkardı. 9-10 Ağustos’ta Zorlu PSM Turkcell sahnesinde izleyeceğimiz Arctic Monkeys’in ön grubuysa Inhaler. Grup ‘Cheer Up Baby’, ‘Falling In’ ve ‘My Honest Face’ gibi teklileriyle tanınıyor.
Dışlananlar derneği başkanı
BRIAN MOLKO (PLACEBO)
İngiliz alternatif rock, post-punk grubu Placebo’nun solisti Brian Molko, Lou Reed ve David Bowie’den devraldığı androjen estetiği 1990’ların ortasından itibaren tüm parlaklığıyla sahneye taşırken nerdeyse 30 yıldır müzik dünyasının en karizmatik solistlerinden biri olmayı başardı. Ruju, rimeli ve siyah ojesiyle tamamladığı gotik görüntüsü isyankâr tavrını güçlendirse de Molko kariyeri boyunca sadece asiliğini değil, kırılganlığını da göstermekte tereddüt etmedi.
Bir röportajında “Kendine âşık olmaktan kendinden nefret etme aşamasına geçmeye müsait, çok uçta bir yapım var” derken aslında çocukluk travmalarının üzerindeki etkisinden bahsediyordu. Gençlik yıllarında ortaya çıkan sanatsal tavrı babasının aşağılamalarıyla karşılık buldu. Ergenlik dönemini odasına kapanıp müzik dinleyerek ve çalarak geçirdi.
Seksi bulan da oldu, ucube diyen de
Tam da bu yüzden benzer bir dönemden geçen, üniversite arkadaşı Stefan Olsdal’la Placebo’yu kurduğunda manifestolarını ‘Dışlananlardan dışlananlara’ olarak açıkladılar. Molko’nun Placebo’yla yarattığı evren
belki de onun gibi hisseden birçok kişi için grubun bir sığınağa, güvenli bir limana dönüşmesine neden oldu.
Molko’yu seksi bulan da vardı, onun için ‘ucube’
diyen de. Onun ikonik görüntüsüyle ilgili en güzel tanımıysa İrlandalı tasarımcı Rory Parnell-Mooney yapmıştı. 1997 yılında yayımlanan ‘Nancy Boy’u referans gösteren tasarımcı, “Üzerinde moher kazağı, dudağında kırmızı rujuyla etrafta dolanıyor. Ve bu çok kolaymış gibi hissettiriyor. Rol yapmıyor. Sadece böyle giyinmek istiyor. Bu da çok güzel” diyor.
Molko sadece dış görünüşüyle değil, tavrıyla da cesaretini defalarca kanıtladı. Bipolar rahatsızlığı olduğunu ve bir dönem depresyonla savaştığını açıklamaktan çekinmedi. 2010’da yayımlanan biyografisinde uyuşturucu ve alkol bağımlılığıyla mücadele ettiğini anlattı. 49 yaşındaki Molko, şimdilerde sahnede siyahlar içinde, uzun saçları ve bıyığıyla arzı endam ediyor. Her ne kadar fetiş haline getirilmekten sıkıldığını ve ruhunu grup için kurban etmeye eskisi kadar istekli olmadığını söylese de karizması hâlâ yerli yerinde.
Pop kültürünü etkiledi
Placebo konseri 18 Temmuz’da Zorlu PSM Turkcell sahnesinde gerçekleşecek. Hedonutopia’nın ön grup olarak sahne alacağı gecede İngiliz grup yeni albümü ‘Never Let Me Go’dan şarkılar seslendirecek. Bugüne kadar 8 stüdyo albümü yayımlayan ve ‘Meds’ adlı çalışması
1.1 milyonun üzerinde satan Placebo, her ne kadar alternatif bir grup gibi görünse de pop kültürünü etkilemeyi başardı. Cinsellikten politikaya tabu olarak görülen birçok konuyu tartışmaya açtı.