Güncelleme Tarihi:
Edirne’de bir sonbahar günüydü. Kiminin 200, kiminin 300 yıllık olduğunu söylediği meşhur ceviz ağacı, kuru yapraklarıyla evin bahçesini kaplamıştı. Saliha Hanım, dalların arasından sızan güneş ışığıyla uyandı. Az sonra kapı çalacak, karşısında bir yabancı bulacaktı: “Merhaba hanımefendi, çok özür dilerim. İsmim Garo Sevag, Paris’ten geliyorum. Biraz konuşmak istiyorum.”
Annesi Edirneli, babası Sivaslı bir tarih öğretmeni Garo... 14 yaşına kadar bu evde yaşamış, annesi Arşaluys’un çocukluk hatıralarının peşine düşüp Paris’ten Edirne’ye gelmişti. Hayatında mutlulukla hatırladığı tek yer olan bu eve... Çünkü Arşaluys, hep burayı sayıklıyordu.
Yazar ve çevirmen Solmaz Kamuran’ın yeni romanı ‘Ceviz Ağacı’, o evde yaşamış ve memleketteki en dramatik olaylarına tanıklık etmiş üç neslin öyküsünü aktarıyor:
“Her şey Sivas’ta olmuş. Tehcir kararından sonra tüm ailesi daha yola çıkamadan öldürülmüş, onu bir komşuları belinden iple bağlayıp kuyuya sarkıtarak kurtarmış ve evlatları gibi bakmışlar, daha sonra da oğullarıyla evlendirmişler. (...) Bunları öğrendiğimde çok üzülüp şaşırmıştım. Bunların neden bir sır olarak tutulması gerektiğini o tarihlerde tam olarak anlamam kolay değildi, neden Ermeni olmak bir ayıp gibi gibi saklanması gereken bir şeydi bilemiyordum, ama yine de annemin tembih ettiği üzere bunu asla dile getirmedim. Kaldı ki Yakut Hanım’ın kızları, oğulları, torunları bile bu konuyu aralarında konuşmuyorlardı. Belki de korkuyorlardı, sonuçta hepsi bu suçları işleyen ya da suçlulara göz yuman devlerin okuttuğu, devlet hizmetinde çalışan insanlardı. Biri askeri hemşire, biri askeri doktor, biri pilot, biri öğretmen... Ama yine de annelerinin geçmişinden ötürü korkuyorlardı sanırım. İnsanın annesi belinden iple karanlık bir kuyuya sarkıtılarak hayatta kalabildiyse tabii o insan korkar.”
“Beto o yaştan sonra bir de ikinci defa askere gitti, hoş iki büyük oğlum da daha önce yapmışlardı askerliklerini ama onlar gençti. Apar topar suçlu gibi topladılar Musevileri, Rumları, artık azınlık diye başka kim kaldıysa... Hayvan vagonlarına doldurup götürdüler. Her biri ayrı bir yere... Orada ellerine kazma kürek verip yol yaptırmışlar, üstlerine de asker değil çöpçü üniformaları giydirilmiş. Neyse yanlıştan dönüldü, bir yıl dolmadan hepsi geri geldi. Ama meğer daha çekeceğimiz varmış. Çok geçmedi, Varlık Vergisi çıktı, gayrimüslimlere çok ağır vergi koydular.”
“Hep, bir daha olmaz, dedik de... İyi insanlar var ama bir musibet yetiyor. 6-7 Eylül’de buralarda neredeyse taş taş üstünde bırakmadılar, dükkânlar yağmalandı, insanlar yaralandı, öldürüldü.”
ceviz ağacı
Solmaz Kamuran
İnkılâp Kitabevi
256 sf.
28 TL.