Güncelleme Tarihi:
Boğaz’ın üstünde, kıyısında, içinde...
Çengelköy-İstinye vapur seferi, Aslı Çakır
* İstanbul demek Boğaz demek… Boğaz’da zevküsefa içinse en güzeli vapur yolculuğu... Aslında uzun ve kısa Boğaz turları var ama bizim burada bahsedeceğimiz, bildiğimiz Şehir Hatları’nın Çengelköy-İstinye seferi. Bu öyle bir sefer ki bir Avrupa’ya, bir Anadolu’ya uğrayarak bineni 1 saat içinde Boğaz’ın en güzel kıyılarında dolaştırıyor.
* Hafta arası ve cumartesi günleri Çengelköy’den kalkan vapur, 10 dakika sonra Arnavutköy’de, ondan 5 dakika sonra da Bebek’te oluyor. Sonra sırasıyla Kandilli, Anadoluhisarı, Kanlıca, Emirgân’a uğrayıp İstinye’ye varıyor. Bu bir ring seferi yani aynı vapur rotayı terse çevirerek Çengelköy’e dönüyor. Sefer saatlerini sehirhatlari.istanbul adresinden öğrenebilirsiniz.
* Hiçbir durakta inmeden, Çengelköy-İstinye arasında gidip gelirken minik iskeleleri, tarihi köşk ve yalıları izlemek, Boğaz havası almak, Çengelköy Tarihi Fırını’ndan aldığınız simitleri vapur çayı eşliğinde yemek bile gününüzü güzelleştirmek için yeterli. Tabii martılar için fazladan simit almayı unutmadan...
* Ancak vapurun uğradığı her semt öyle çekici ki her durakta inmek isteyeceksiniz. Tura Çengelköy’de kahvaltıyla başlayabilirsiniz. Çengelköy Börekçisi’nden kolböreği, kuru poğaça alıp, yanına Peynirci Mehmet’ten Trakya kaşarı ve kuru sele zeytini ekleyip Çınaraltı Çay Bahçesi’ne geçebilirsiniz.
* ‘Havalı’ ve lezzetli bir sabah için Bebek’teki Lucca’yı da tercih edebilirsiniz. Yumurtaları gayet iyi. Sofrayı ızgara sucuk ya da bacon gibi yancılarla süsleyebilirsiniz. Simitsiz olmaz diyenlere de içinde kaşar, sucuk, zeytin, domates olan simit tostu tavsiye ederim. Kahvaltıyı brunch’a çevirip bellini’yle sonlandırabilirsiniz. Gitmişken Bebek Parkı’nda oturabilir, meşhur Bebek Kahve’ye uğrayabilirsiniz.
* Son durağa kadar vapur sefası yapıp İstinye’de inerseniz İskele Çay Bahçesi’nde gözlemeli bir kahvaltı yapabilirsiniz. Burada garsonlar ya ilgisizlikleriyle ya da 10 dakikada bir “Çay getireyim mi” diyerek sizi bunaltabilirler ama hafta arası sessiz; deniz, kitap, çay üçlüsü için güzel. 3 saat sonra aynı vapur gelip sizi alacak.
* Bir seçenek de Emirgân’da inip Sütiş’ten Çınarlı Kahve’ye pek çok mekândan birinde yiyip Sakıp Sabancı Müzesi’ne geçmek. Hem de 11 Mayıs’ta günümüzün önemli sanatçılarından David Hockney’nin sergisi geliyor: Güncel bir sergi olmasa da SSM’deki diğer eserleri görmek, terasından Boğaz’ı izlemek, sincapların koşturduğu bahçesinde soluklanmak bile yeter.
* Küçük bir sahil kasabasını andıran Arnavutköy’ü de unutmayalım. Balıkçısı, köftecisi, kafesi bol; seçim sizin.
* Gelelim Anadolu Yakası’na... Kanlıca’da inip, pudra şekerli ünlü yoğurdundan yiyip ‘nostalji yaşayabilirsiniz’. Akşamüstüne doğru dönüyorsanız Kandilli’de iskelenin çevresine atılan tahta masalardan birine oturup ‘Suna Abla’da küçük balıklardan ne varsa, fava ve yeşil salata eşliğinde ‘Boğaz keyfi’ne devam edebilirsiniz. Ya da Anadoluhisarı’nda inip hisarı gezebilir, yeni açılan kafeleri keşfedebilirsiniz. Ve Özen Börek’te bol tereyağlı börek yiyip limonatanızı içebilirsiniz.
* Bu gezide üç şeyi yapmayı unutmayın: İstanbulkart’ınızı doldurmak. Telefonunuza sefer saatlerini indirmek. Vapurda motordan çıkan köpükleri izleyerek adeta meditasyon yapmak.
İster sokaklarında gezin ister sahilde
Moda, Gizem Coşkunarda
* Kadıköy’e vardıktan sonra Moda’ya ulaşmak çok basit. İster Bahariye Caddesi’nden yürürsünüz isterseniz Kadıköy Çarşı’nın ara sokaklarından yukarı… Ama bana göre en eğlencelisi Moda Tramvayı.
* Moda’nın sokak araları gezginler için her zaman sürprizlerle dolu. Semtte 60’lı yıllara kadar köşkler, konaklar, kiliseler ve en fazla 2-3 katlı bahçeli evler varmış, şimdilerdeyse ara sokaklarda tek tük karşımıza çıkıyor. Yine de onlara uzun uzun bakmak ve geçmişi hayal etmek bir hayli keyifli.
* Moda’da uğranacak en güzel duraklardan biri ‘Barış Manço Evi’. Manço ölmeden önce, bugün müze olarak gezilen bu evde yaşıyordu. İçeride her şey o kadar özenle düzenlenmiş ki Barış Manço bir odadan çıkıp gelecekmiş gibi hissediyorsunuz.
* Moda’nın ara sokakların birçoğunda kendine has konseptleriyle kafeler, kahveciler ve antikacılar var. Gelince Moda Çay Bahçesi’ne uğramamak olmaz. Tatlı seviyorsanız Kemal Usta Waffle, Asuman ve dondurma için Ali Usta’yı es geçmeyin. Klasiklerin dışına çıkmak isterseniz Moda Burnu’na giderken hemen sağınızda kalan ‘Yer Cafe’ şu sıralar çok popüler.
* Günbatımı için Moda Sahili’ne inin. Moda Parkı, Yoğurtçu Parkı veya Moda İskelesi’ndeki kafe de diğer seçenekler.
* Hazır buraya kadar gelmişken Süreyya Operası’na da uğramak isteyebilirsiniz, gitmeden önce etkinliklere bir göz atın.
‘Bir tatlı huzur almaya geldik...'
Kalamış-Suadiye sahil, Gizem Coşkunarda
* 7’den 70’e herkese kucak açan bu 4 kilometrelik rotayı gezmeye trafiğin yönüne uyum sağlayarak Kalamış’tan başlıyorum. Önce Münir Nurettin Selçuk Caddesi’ndeki Kalamış Parkı’na uğruyorum. “Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan” diyen ünlü besteci Münir Nurettin Selçuk yıllar önce yazmış bu sözleri ama Kalamış’ta huzuru bulmak hâlâ mümkün. Burada ister gündoğumunu izleyebilir ister yelkenlilerin ve kürekçilerin eşliğinde güneşi batırabilirsiniz.
* Spor için Kalamış Parkı’nda basket ve paten sahası; çocuklar için de bir oyun parkı var. İçinde hem belediyeye ait bir işletme hem de özel kafeler ve restoranlar mevcut. Köpekler için bir oyun alanı olduğunu da söyleyelim.
* Parkın hemen karşısındaki Rüştiye Sokak’ta son yıllarda pek çok sanat galerisi, atölye ve tasarım dükkânı açıldı. Gelmişken kahvenizi tahinli cheesecake’iyle meşhur Boter’de içebilirsiniz.
* Caddebostan sahilinde âdet, kamp sandalyenizi ve masanızı alıp çimlere yayılmak. Girişteki marketten yiyecek-içeceklerinizi alabilirsiniz. Bakımsızlığı nedeniyle halk arasında ‘Perili Köşk’ olarak anılan Ragıp Sarıca Paşa Köşkü’nü de görebilirsiniz.
* Caddebostan’da sahilden Cadde’ye çıkan ‘barlar sokağında’ balıkçıdan kafeye mekân alternatifi çok. Akşamları canlı müzik ya da DJ performansları cabası... Bisiklete binmeyi seviyorsanız sahilde belediyenin kiralık bisikletlerini kullanabilirsiniz.
* Suadiye sahilinde Şaşkınbakkal en popüler noktalardan biri. Yine sandalyesi, örtüsüyle gelenler var ancak burası daha çok ailelerin tercih ettiği bir lokasyon. Hem belediyenin tesisi hem de önündeki oyun parkı çocuklu ailelerin ilgisini çekiyor. Bazı günler sokak sanatçıları müzik yapıyor ve ortam bir anda festival alanına dönüşebiliyor. Biraz ileride denize sıfır Şaşkınbakkal Marina isimli kafe var. Yazın biz buradan denize giriyoruz; şu sıralar ancak kahvenizi yudumlamak için gidebilirsiniz. Kafeye inilen alan paten ve kaykaycıların yeri; üstelik burada paten dersi de veriliyor.
* Bu rotada bir seçenek de Fenerbahçe Burnu’na sapmak ve yemyeşil Fenerbahçe Parkı’nda yürüyüş yapmak, banklarında oturmak, deniz kıyısındaki kafelerinde bir şeyler içmek.
Alışveriş ve yürüyüş bir arada
Bağdat Caddesi, Gizem Coşkunarda-Aslı Çakır
* İstanbul’un en meşhur caddesi, anlatmaya sayfalar yetmez. Ama Cadde denince akla önce Caddebostan-Suadiye hattında yürüyüp vitrinlere bakmak gelir.
* Kahve alıp, banka oturup gelen geçeni izlemek, külahta dondurmayla ailece akşamüstü gezintilerine çıkmak da semtin klasikleri.
* Yemek için seçenek çok. İskender’den hamburgere, İtalyandan Meksika mutfağına dünyanın tüm lezzetleri bir arada. Şaşkınbakkal’daki Parker kahve ve kokteyl sevenler için... Bazı akşamlar DJ performansı da oluyor. Sahildeki Basta! Neo-Bistro’nun humus ve taraması, Mirror’ın kokteylleri ve Cadde’nin simit arabalarındaki Türkiye’nin ‘en lezzetli’ simitleri de aklınızda olsun. Klasiklerini unutmamak lazım; Barış Büfe’de bol kaşarlı tost, Flamingo’da döner sandviç, Göztepe sahildeki J Burger’de hamburger, bira ve ‘yapış’ mayonez gibi... Strada ve Allen bu aralar Cadde’nin en havalısı. Paulina da en yenilerinden, genellikle kalabalık...
* Göztepe 60. Yıl Parkı çocuklu aileler, Selamiçeşme’deki Özgürlük Parkı da piknik sevenler için ‘mis gibi’, ‘renkli’ alternatifler.
* Sanatla haşır neşir olmak isteyenlere de Decollage Art Space’i öneririz. Suadiye’deki atölyede çeşitli sergiler ve büyük bir sanat kitaplığı var.
Bağdat Caddesi