Güncelleme Tarihi:
Aslında ekranda hiç alışık olmadığımız bir şey yaşanıyor ‘İstanbullu Gelin’ cephesinde. Final tarihi belli olan ve artık reyting kıyımına kurban gitmesi söz konusu olmayan dizide karakterler uzun uzun hem kendi aralarında hem bizlerle vedalaşıyor. İlk bölümlerde bahsi geçen, unutulmuş unsurlar gündeme geliyor, ucu açık hiçbir nokta kalmadan hikâye sona doğru ilerliyor. Dizide kadın dostluğu, dayanışma, annelik, babalık, kardeşlik, sevgililik, akrabalık, aile, saygı, sevgi, hatta intikam kavramları bütün boyutlarıyla ele alındı, mümkün olan bütün mesajlar, bazen kamu spotu tekdüzeliğinden kaçamama pahasına bile olsa özenle verildi. Her birine sonuna kadar inandığımız çok iyi oyuncuların hayat verdiği karakterlerde kendimizden bir şeyler bulduk. Bunları başka dizilerde, başka karakterlerle de yaşamış olabiliriz ama bana kalırsa ‘İstanbullu Gelin’in en büyük kıymeti, karakterlerin ve ilişkilerin değişimlerini, isteyen ve karar veren herkesin değişebileceğini göstermekte saklı. İlk kez bir dizi, profesyonel yardım almaya razı olan karakterinin iç yolculuğunu düşüşleriyle ve kalkışlarıyla ekrana getirdi ve bir anlamda tüm izleyicilere terapi uyguladı.
Hedef kitlesi
eksiksiz yerinde
Terapisti canlandıran Tilbe Saran’ın ve danışanını oynayan Fırat Tanış’ın ekran tarihimizde çok özel bir yerleri var artık. Yine Fırat Tanış’ın ‘Âdem’i ve Neslihan Arslan’ın ‘Dilara’sı aracılığıyla bir aşk ilişkisinin değişimini, dostluğa dönüşümünü izledik. ‘Esma Hanım’ (İpek Bilgin) ve ‘Garip Bey’ (Tamer Levent) aşkın yaşının olmadığını gösterdi bize. Böyle derinlikli izlemeye alışık olmadığımız şeyler bunlar; özellikle son haftalarda genel izleyici oranı düşerken dizinin hedef kitlesinin eksiksiz yerinde durması da doğruluyor durumun sıradışılığını. Hem senaristler hem izleyiciler için piyango gibi bir şey bu.
Birbirimizi güzel büyüttük
Ve ne yazık ki artık sıra vedalarda, kayıplarda, yaslarda; tabii tıpkı hayat gibi bir yandan da yeni bebekleri, yeni ilişkileri, yeni hayatları karşılamaya hazırlanırken. “İnsan hayatın ne kadar kısa ve ne kadar kıymetli olduğunu maalesef sona yaklaşınca anlıyor” diyordu ‘Esma Hanım’, ‘Âdem’le vedalaşmaya gittiğinde. Biz de üç sezon boyunca bazen güldüğümüz, bazen kızdığımız, bazen de çok ağladığımız ‘İstanbullu Gelin’e, ‘Fikret’in (Salih Bademci) ‘İpek’e (Dilara Aksüyek) dediği gibi, “Biz birbirimizi çok güzel büyüttük be!” diyerek veda edelim.