Güncelleme Tarihi:
Yerel ürünleri yeniden yorumlayan butik mağaza-kafeler artıyor. En son Karaköy’de Sahi açıldı. Bu, bir trend mi?
Evet ama geç kalmış bir trend. Uzun süre kendi kültürümüzü sevmiyor gibi davrandık. Mağazalarımıza yabancı isimler verdik. İçimizden bir şey yaratmaktansa yurtdışından bir şeyler getirmek derdinde olduk. Şimdi düzeliyor.
YABANCILAR NOKTA ATIŞI KEŞFEDİYORLAR
İstanbul, doğup büyüdüğümüz yer. Bir sürü uygarlığın bu topraklardan geçmesi bizi ne çok etkilemiş. Yurtdışında yatılı okurken, “Niçin bizi yüksek bir bakış açısıyla anlatan bir markamız yok?” dediğim zamanlar oldu. İş hayatının zor zamanlarında bu kadar dirayetle kalmamın sebebi, yabancılardan aldığım geri dönüşler. Arkasında kültürü, bir hikâyesi olan şeyleri seviyorlar. Nokta atışı keşfediyorlar. Sanırım yabancı basının ilgisi de bu yüzden. Şu anda New York’ta Bergdorf Goodman’da, Milano’da Larinascente’lerde ve Londra’da varız. Yakında Paris’te olacağız.
BİZANS SARISI İÇİN YURT DIŞINDAN ÖZEL MAKİNE GETİRTTİK
Biliyor musunuz Japonlarda çok önemli mesela neyi nasıl paket ettiğiniz. Paket sanatı diye kitapları var. Mesela soldan sağa sararsanız saygısızlık, şöyle yaparsanız ‘önünüzde saygıyla eğiliyor’ anlamına geliyor. Ben ona çok inanıyorum. Neyi, nasıl sunduğunuz çok önemli. Çok özel kutular hazırlıyoruz ve içine desenli pelur kağıtlar kullanıyoruz. İlk açtığımızda insanlar “Nasıl kâr edeceksin?” diye soruyordu. Ama ben inandım. İyi bir şey verdiğiniz zaman muhakkak o size döner. Bizans sarısıyla kutu yaptık mesela. O sarı Türkiye’deki matbaalarda yok. Yakalayana kadar çok uğraştık. Özel bir makine geldi. Hakkı Mısırlıoğlu gibi çok değerli bir reklamcının yardımı sayesinde o görüntüyü çıkarabildik. Veya şapka kutularımız var. İçini açıyorsunuz pelurlar, ince kâğıtlar... İnsanlar 5 lira harcadığında da 1000 lira harcadığında da önemsendiğini hissetmenin mutluluğuyla dükkândan çıkmalı. En büyük hayalim kalıcı olmak. Hani var ya 1900’lerden kalma firmalar... Öyle bir İstanbul markası olmak istiyorum.
ORHAN PAMUK LOKUM ERKEĞİ OLSA...
Lokum kadını, sabah kalkıyor, banyosunu yapıyor şampuanlarımızla, kremlerini sürüyor. Akşamüstü çayını-kahvesini içiyor, tatlısını yiyor. Çay saati, akşam saati, banyo saati... Yani Lokum’un insana bütün gün eşlik eden ritüelleri var. Mesela en büyük hayalim, Orient Express Treni’nde Orhan Pamuk... Bizim seyahat mumumuzu yakmış, kolonyalarını sürüyor, kâğıtlarına oturup yazmaya başlıyor.
NE BULUNUR, NE ALINIR?
- Bergamut, tarçın, nane-limon, gül, menekşeli akide şekerleri... Akide şekerinden yapılmış tespihler... (55 TL.)
- Fes şeklinde bademezmesi...(85 TL.)
- Zereşkli, limonlu, çifte kavrulmuş antepfıstıklı, güllü, limonlu, zencefilli lokumlar... Baharat aromalı mesir lokumu... (65-145 TL.)
- Masaj yağı, kalıp sabun, sıvı sabun, arındırıcı yağı, oda spreyi... (15-115 TL.)
- Fes şeklinde gümüş kaplama, cam ve teneke mumlar... İncir, mimoza, gül kokusu yayanların yanında, ibadethane kokusu yayan İstanbul mumları... Yaktığınızda hakikaten de bir kiliseye, bir sinagoga girmiş gibi kokuyor... (10-335 TL.)
- Aynı mumun parfümü de var ama en güzeli insanı incir kokutan... Kolunuza sıkıp kokladığınızda ısırasınız geliyor. (240 TL.)
- Ihlamurlu, güllü, mandalinalı, incirli kolonyalar... (25 TL.)
GÜZEL BİR KOKUNUN, İYİ BİR TADIN PEŞİNDE
Dışarıdan küçük, şirin bir dükkân gibi görünebiliriz ama arkada büyük işler yapıyoruz. Hem yurtdışında hem de yurt içinde. Mesela en son Dubai’de bir markanın şubesine özel koku tasarladık. Ve tesadüfen keşfediyorlar. Mesela House Otel’in şampuan, krem, sabun, vücut jeli kitlerini hazırladık. Otelde kalanlar Karaköy’den Kuruçeşme’ye bizim dükkâna geliyorlar. Bazen mutlu bir anı, bir kokuyla hatırlarsınız ve güzel bir kokunun, iyi bir tadın peşine takılırsınız. Bu kapıdan içeri Avustralyalı da girdi, Nijeryalı da...