İnji: 'Müziklerim yurtdışında gayet de tutuyor'

Güncelleme Tarihi:

İnji: Müziklerim yurtdışında gayet de tutuyor
Oluşturulma Tarihi: Eylül 28, 2024 07:00

Onu “Az’cık göbek atalım ya” diye başlayan şarkısıyla tanıdık. ‘Bellydancing’ kısa sürede dillere düştü. İnji adıyla da dikkat çekti: “Amerika'da doğru okunsun diye böyle dedik, benim adım İnci. Ama burada da kimle tanışsam ‘Merhaba İnji’ diyor”. ABD’de yaşayan sanatçıyla ilki 10 Ekim’de Ankara’da gerçekleşecek Türkiye konserleri öncesinde buluştuk. “Ergenken anksiyeteli bir kızdım. Sonra neşeli olmayı seçtim” diyen İnji'yle hikâyesini ve yeni şarkılarını konuştuk.

Haberin Devamı

Şu sıralar dünya turnesinde. Sırada Türkiye var. İnji’yle buluşuyoruz. Söyleşiye ablasıyla geliyor, fotoğraf stüdyosundan içeriye tıpkı kliplerindeki gibi neşeyle ve kıpır kıpır giriyor. Genç ve pırıl pırıl, hayalleri olan bir kadın o. Başlıyor anlatmaya...

Gerçek adın İnci. Neden İnji yaptın? Havalı görünsün mü istedin?

İngilizce konuşanlar ismimi doğru okusunlar diye yaptım. Sahne ismini seçiyorduk, “İsmim İnci, böyle kalsın” dedim ama ‘c’ ile yazınca ‘İnsi’ diye okunacaktı. Şimdi İngilizce okuyunca da ‘İnci’ oluyor. Ama bu sefer de bütün Türkiye ismimi yanlış okumaya başladı (gülüyor). Kiminle tanışsam “Merhaba İnji” diyor. Benim adım İnci.

Seni ‘Bellydancing’ şarkınla tanıdık. İnsanlar bayıldı, dillere dolandı şarkı. Sence neydi bu şarkıyı sevdiren?

Haberin Devamı

Bir kere şarkı çok güzel, çok seviyorum. Yaparken de inanılmaz eğlenerek yaptık. Stüdyoya aslında ‘Bugün Türkçe şarkı yapalım’ diye de girmemiştim. Her şey yavaş yavaş yerine oturdu. Hatta şarkının başındaki “Göbek atalım ya” kısmı stüdyonun son 15 dakikasında, “Şarkıyı nasıl başlatsak” derken ortaya çıktı. İki dakika mikrofona Türkçe konuştum ve prodüksiyon beğendi, koyduk. Bence hepimizin böyle bir göbek atma, eğlenme isteği varmış...

Sen göbek atıp eğlenmeyi sever misin?

Severim. Çok dans eder, çok parti verir, çok dışarıya çıkarım. Hayata karşı enerji dolu kalmaya çalışan biriyim.

Başarı olumlu olduğu kadar olumsuz eleştirileri de beraberinde getiriyor. Mesela “Amerika’da yaşıyor, müzik yapıyor ama orada işler istediği gibi gitmedi, tutmadı. Ondan sonra bir şarkının içine Türkçe koyup Türkiye’de tutturdu” diyenlere ne dersin?

Ben müziklerim yurt dışında gayet de tutuyor gibi düşünüyordum (gülüyor). Orada anlaşmalar imzaladım, müziğe devam ediyorum. Türk piyasasında sanatçı olmaya çalışsam tamamen Türkçe müzik yapardım. Benim amacım Türkiye piyasasında çok ünlü olmak değil. İngilizce müzik yapmak istedim. Ne kadar yanlış algılamışlar.

Türkçe bir albüm ya da şarkı çıkarır mısın?

Yok, şu an düşünmüyorum. Amacım global bir şey denemek. Global markete de bence Türkçe şarkı satmak zor olur.

Haberin Devamı

Türkiye’de birçok isim global işler yapmak istedi. Sen bir Türk şarkıcı olarak dünyada turne yapıyorsun. Bir sürü farklı ülkede İngilizce şarkı söyleyeceksin. Bunun sırrı iyi bir plak şirketiyle çalışmak mı, iyi İngilizce konuşmak mı, o kültüre hakim olmak mı?

Şöyle düşünüyorum; mesela bir İngilizce şarkı çıkıyor, o şarkı çok iyi olsa da bir sanatçının fanı olmak için diskografisine bakıyor, dinliyor. Bu yabancı biriyse ve dinlediği sonraki beş şarkıyı Türkçe diye sözlerini anlayamazsa anlattığı şeylerle bağlantı kuramazsa zor olabilir. Gerçi son 3-4 yılda müzik çok global ama... Benim bütün projelerim İngilizceydi o yüzden bir şarkımla “A bu kız kimmiş” diye bakıp sonra beş şarkımı dinleyip anlayabilince herhalde daha yakın hissediyorlar.

Haberin Devamı

Bazılarının şarkıları bilinir, fiziksel olarak görüntüleri bilinmez ya. Şarkının senin önüne geçtiği oldu mu yoksa sokakta yürüyemez hale mi geldin?

Bazen kendinden büyük bir şarkının olmasının riskini düşünüyorsun. Ama ben öyle bir şey hissetmedim. Türkiye’ye geldiğimde çok keyifliydi, şarkı çok pozitif olduğu için de aramızda öyle bir enerji doğmuş; herkes gülümseyerek, eğlenerek yanıma geldi.

Tanınmak hayatında neleri değiştirdi?

Havalimanına giderken artık evsiz gibi giyinmiyorum. Bir havalimanı tipi vardır ya, çoraplar falan... Bu kadar tipsiz gidersem, birileri fotoğraf çektirirse kötü olur diye daha özenli giyiniyorum.

İnji: Müziklerim yurtdışında gayet de tutuyor

 

Haberin Devamı

PİYANO ÇALARKEN İNANILMAZ BİR DÜNYAYA GİRİYORDUM

Ben seni Amerika’da doğmuş, büyümüşsün gibi düşünüyordum ama öyle değilmiş...

Evet, babam İstanbullu, annem Karadenizli. Burnumdan anlarsın derdim ama (gülüyor)...

Burnun hokka gibi...

Şaka yaptım zaten. Aslında Karadenizliyiz. Ama burunlarımız kardeşimle aynı, çünkü doktorumuz aynı.

Gözlerini kapatıp geçmişi düşündüğünde zihninde neler canlanıyor?

Dragos’ta doğup Bağdat Caddesi’nde büyüdüm. Çok güzel yıllardı. Hep Anadolu yakasında yaşadım. Anne ve babam makine mühendisi. İTÜ’de tanışıp evleniyorlar. Annem bizi genç yaşta doğuruyor. Onunla arkadaş gibi büyüdük. Annemler şimdi ikinci baharında, biz ilk baharımızdayız.

Haberin Devamı

Ailede müzikle ilgilenen yok muydu?

Annem gitar çalardı, babam gitar ve müzik âşığı. Küçüklüğüm bayağı müzikle geçti. 7 yaşımdan 17 yaşına kadar Kadıköy’de İstanbul Konservatuvarı’na gittim. Piyano bölümündeydim, piyano çalınca kendimi iyi hissediyor, inanılmaz bir dünyaya giriyordum. Benim de müzik aşkım böyle doğdu. Şarkı söylemeye de aynı dönemlerde başladım. Evde küçük bir oda vardı, okuldan sonra oraya girip 3-4 saat şarkı söylerdim.

Bu kadar erken konservatuvara ve şarkı söylemeye başlayıp sonra neden işletme okudun?

Ben aslında müziği kariyer olarak yapmayı planlamıyordum çünkü klasik müzikle başladım, sonra caz söyledim. Lisede bir dönem İngiltere’de eğitim aldım, o sırada korolara girdim. Müzik benim kalbimdeki hobiydi. Ekonomi de çok ilgimi çekiyordu, seviyordum. Lise zamanları CEO olacağım kafasındaydım. Müziğimi de akşamları caz kulüplerinde yaparım diye hayal etmiştim. Hatta bu yüzden ABD’de UPenn’in Wharton Business School’u seçtim. İşletmesi çok iyiydi. İlk üç sene takım elbisemle girişimcilik kulüplerinde, iş insanı kafasındaydım.

Okul bitti mi?

Bitirdim. Bir yandan akapella gruplarındaydım. Üçüncü sınıftayken bir gün caz bateristim hastalandı. Yerine gelen kişi “Seninle şarkı yapalım” dedi. Okulda rap'çi, havalı, hoşlandığım bir çocuk vardı. Ona “Bana şarkı yazmayı öğretir misin” dedim.

Flört başladı mı çocukla?

Olabilir, şarkı yazarak eğleniyorduk. Bir video koydum TikTok’a; pijamalı, makyajsız, ‘Gaslight’ şarkısını söylerken. O zamanlar 45 takipçim falan vardı, onlar da arkadaşlarım. Video Amerika’da akşam patladı. Plak şirketleri bir anda üzerime atladı. Bu sırada New York’ta sabah 8.00’de kalkıp şirkete gidiyordum, staj yapıyordum büyük bir danışmanlık firmasında. Arada gizlice şirketteki bir odaya gidip avukatla plak şirketleri kaç para veriyorlar, onu konuşuyordum. Sonra İngiltere’de bir plak şirketiyle anlaştım.

Sonra ‘Bellydancing’ çıktı. Ailen ‘Amerika’ya gönderdik, ekonomi okuttuk’ derken buna kızmadı mı?

Valla şok geçirdiler. Şöyle bir dengemiz var; babam çok heyecanlı çünkü müziği çok seviyor, hemen yükseliyor “İnci, 1.000 takipçi kazanmışsın” falan diye. Annem tam tersi, hatta şarkı tutunca üzüldü çünkü bu işi birazcık dene, bir sene sonra gerçek bir iş bulursun modundaydı.

İnji: Müziklerim yurtdışında gayet de tutuyor

 

TOPLUMUN KADINLARIN ÜZERİNDE ‘ZAMAN GEÇİYOR’ DİYE BİR BASKISI VAR

İnji’nin müziğini nasıl anlatırsın?

İnji müziği hayatı çok ciddiye almamak için bir çağrı. Stresleri, mutsuzlukları, zorlukları bir-iki dakika unutmak ve iyi, enerjik hissetmek üzerine.

Şimdi sırada neler var?

Bellydancing’den sonra üç şarkı yaptım. Şimdi de beş şarkılık küçük bir albüm çıkardım; ‘We Good’. Konusu beni sıkıntılı ve kaygılı dönemlerimden kurtaran bakış açısıyla ilgili. İçinden önce ’Girlz’ çıktı, bir süre önce ‘Sexy 4ever’. Bu şarkının Türkçesi ‘sonsuza kadar seksi’ demek. Dünyaca ünlü dans müziği sanatçısı Nile Rodgers’la yaptık. Şarkının konusu aslında benim de hissettiğim ve eminim bütün kadınların hissettiği yaşlanmakla ilgili olan anksiyete. Toplumun kadınların üzerinde ‘zaman geçiyor’ diye bir baskısı var. Bu yaşta da aynı stres. Özellikle müzik endüstrisine ilk girdiğim zamanlarda Los Angeles’a çalışmaya gittiğimde bu hisle çok karşılaştım. 18-19 yaşında ünlü olan kızlar “Geç mi kaldım” diyor. Bu anksiyeteyle pozitif bir şekilde başa çıkan bir şarkı...

Şarkının adından yola çıkalım... Sen kendini seksi bulur musun?

Şarkıda bahsettiğim hayata karşı canlılıkla, heyecanla, özgüvenle dolu olmak gibi bir şey.

İnji: Müziklerim yurtdışında gayet de tutuyor

KÜÇÜKKEN DANSÖZ TAKINTIM VARDI

Dans, parti... Çapkınlık var mı?

Flörtözümdür ama çapkın değilim. Zaten şu an uzun bir ilişkinin içindeyim.

Dansözleri çok seviyormuşsun...

6 yaşında falan dansöz olacağım diyordum. Dansöz kıyafetlerinin her rengi vardı. Yazlıkta aile yemeğini bölüp dans ederdim, herkes beni izlerdi.

Büyük bir Amy Winehouse hayranıymışsın... Çok bunalım bir tip de değilsin?

Şu ana kadar çok şanslı bir hayat yaşadım. Hiç büyük bir dramım olmadı. Ama ergenken anksiyeteli bir kızdım. Sanırım sonra da anksiyeteyi seçmek yerine neşeli olmayı seçip kendimi daha iyi hissettim.

O anksiyetenin sebebi neydi?

Bilmiyorum zorbalanma falan olabilir.

Neden zorbalıyorlardı seni acaba?

Ergenlik çoğu kişi için çok zor yıllardır, benim de oradan kalma anksiyetelerim herhalde.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!