Güncelleme Tarihi:
Dizisi ‘Aşk Mantık İntikam’ için yoğun bir tempoda çalışıyor. Sonunda, bir izin gününde buluşmak üzere sözleşiyoruz. Sert yüz hatları sebebiyle, öyle biriyle karşılaşmayı bekliyorum ama 40 yıldır tanışıyor gibi hissettiğim güler yüzlü bir adam var karşımda... “Yüz hatlarım yüzünden içimi de sert zannediyorlar. Ama öyle bir şey yok. 3 saniye sonra ben onu halının altına itiyorum” diye anlatıyor. Yüzü sürekli gülüyor, pek röportaj deneyimi olmamasına rağmen çok rahat, içinden geldiği gibi konuşuyor. Birçok kişi ses tonunu seksi buluyor. Rol yapmıyor, gerçekten o tonda ve öyle konuşuyor. Zayıf karnı, sanat filmleri. Konuya oradan girerseniz sizi uzun sohbetler bekliyor. İlhan Şen’le Bulgaristan’dan Türkiye’ye uzanan hayat hikâyesini ve hayatın kendisini konuştuk.
Son bir yılda yıldızın hızla parladı. Ama senin hakkında yok denecek kadar az bilgi var. En başa sararsak...
Bulgaristan’da doğdum. Ailem de orada doğmuş. 1989’da, ben daha 1 yaşımda yokken Türkiye’ye göç etmişler.
Nasıl bir aileydi?
Annem öğretmen, babam mühendis. En yakın arkadaşlarım da onlardı. Sıfır kısıtlamayla büyüdüm. Bir söz var ya... “8 yaşında Dostoyevski okudum, hayatım değişti.” Ben de Dostoyevski’yi annemden, daha çocukken Rusça dinlemiştim. O benim ufkumu açtı.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği okumuşsun. Baba mesleği olduğu için mi seçtin?
Hayır, Fenerbahçe yüzünden seçtim.
Nasıl yani?
En büyük hayalim küçük yaştan beri Fenerbahçe’ye başkan olmaktı. Hâlâ da devam ediyor ve benimle gidecek.
Bunun mühendislikle alakası ne?
Pertevniyal Lisesi’ni bitirdikten sonra ‘Nereyi tercih etmeliyim’ diye düşündüm. Fenerbahçe Yönetim Kurulu’ndakiler ne iş yapıyor merak ettim.
O dönem Aziz Yıldırım başkandı. Araştırdım. 10 kişiden 8’i inşaat mühendisi. ‘Herhalde bunun yolu oradan geçiyor’ diye düşündüm. Kazandıktan sonra da okumaktan çok keyif aldım. Mezun oldum, hatta mühendislik yaptım da...
Evet, basketbol oynuyordum, uzun boyluydum, 19 yaşındaydım. Mahalle arası spor salonlarının klasik muhabbeti oldu: “Böyle bir yarışma var, sen de katılsana...” İnternete girdim, form doldurdum. Yarışmanın yapıldığı gece de jüri üyelerinin beni beğenecekleri tuttu ve seçtiler. Türkiye ve Avrupa birinciliği aldım. Türkiye ve İtalya’da modellik yaparak üniversite paramı kazandım.
Oyunculuk nereden çıktı peki?
Hep aklımdaydı, liseden itibaren sinema hobim vardı. Hep kamera arkasıyla ilgiliydim. Hangi yönetmen, hangi açıda, hangi mizansende... Bunları inceliyordum. Zaten bunların birinin peşine düştün mü binlercesi arkasından geliyor, büyük bir okyanusa giriyorsun ve yüzmeyi öğreniyorsun. Benim için de öyle oldu. Oyunculuk eğitimlerine başladım. Hayatıma birden tiyatrocular girmeye başladı. Onlar beni, ben de onları sevdim. Onlardan edep ve adap öğrendim. Bir gün yönetmen Hilal Saral geldi bana... O günden beri devam ediyorum.
İlk başrolündesin, korkutuyor mu?
Bizim ne oynadığımızın bir önemi yok aslında. ‘Romeo ve Juliet’te, Juliet’in dadısı olmazsa Juliet olmazdı ki... Ben de bir hikâyede, anlatıcıların sadece biraz daha fazla konuşanıyım, bu kadar. Bunun başrolü, son rolü yok.
Peki sorumlulukları?
Şimdiye kadar dizilerde sınırı olmayan roller oynadım. Başrole geçtikten sonra sınırlar oluşuyor tabii. Mesela bir şirket CEO’sunu oynuyorum, bir CEO ne kadar dağıtabilir ki? Bu sınırlara alışmak benim için yenilik oldu. Sonra ‘acaba’lar başlıyor. Yapabilir miyim? Beğenilir mi? Bunun tek çözümü var. Bütün acabaları bir poşete koyup çalışmaya ve yolda yürümeye devam etmek.
GENÇLİK BENİM İÇİN BÜYÜK ZAMAN KAYBI
- Asghar Farhadi, Yorgos Lantimos, Gaspar Noe gibi yönetmenleri ve sanat filmlerini çok seviyorum. Kimine bir filmde, bir adamın 15 dakika yürümesi sıkıcı gelebilir. Benim için o adam yürümez, orada ben yürürüm. O yüzden o filmlerin peşindeyim.
- Tiyatroda oynamadım. Ama çok isterim. Orası er meydanı. Bende daha o had yok. Önce haddimi bileyim, sonra er meydanına çıkarım.
- En yakın arkadaşlarım 40 yaş üstü. Zaten gençlik benim için büyük zaman kaybı. 30-35 yıl sürüyor. Bilmediğin bir sürü şeyi öğrenme süreci. Sonra, bildiklerinle yapabildiklerin çok daha keyifli olacaktır eminim.
Bir senedir kariyerinde hızla yükseldin. Takipçilerin 200 binden 800 bine çıktı. Gitgide ünlü olmak nasıl bir his?
Bunun adı ünse, umarım bir işe yararım. Bir şeye yardım edebiliyorsan, bir yerde bir şeyin sesi olabiliyorsan, en güzeli. Ün öyle bir şeye yarasın.
Peki kadınların ilgisinde neler değişti?
Gerçekten bilmiyorum. Bir ilgi varsa da bunun sebebinin ben olmadığımı düşünüyorum.
Neden?
Mesela sosyal medyada bence beklenen performansı sergilemiyorum. Kendimden çok izlediğim filmleri, kitapları, peşinde olduğum yazar ve yönetmenleri gösteriyorum.
O kadar içine kapalı mı yaşıyorsun?
Kendi halimde yaşıyorum. Hep de böyleydim.
Popülerliğin kafanı karıştırdığı, aklının kaydığı oluyor mu hiç?
Hayır. Aklımın kayması için önce dışarı çıkmam lazım. Kerem Atabeyoğlu bana “Kombiye benziyorsun. ‘İlhan nerede’ diye sorduklarında ‘Kapının arkasındadır’ derim” demişti.
BİR ELİN PARMAKLARINI GEÇMEYECEK KADAR İLİŞKİM OLDU
Çapkın mısın?
Hayatımda bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar ilişkim oldu. Uzun ilişkiler yaşadım ve hâlâ yaşıyorum. Karşı tarafın derdi benimleyse ve benim de derdim karşı taraflaysa, yürüyüp gidiyor. Ne zaman ki göz dışarı kayar, o zaman bir ilişki yaşamanın anlamı yok.
Seni ne etkiler?
İlişkide en değer verdiğim şey zekâ. Bir de, kafamızı bozacak onca şey varken beraber eğlenelim derdindeyim.
Biraz önce çekim gereği gülerken aniden ağladın. Mesleği oyunculuk olan birine ne kadar güvenebiliriz?
Bunun oyunculukla alakası yok. Herhangi bir insana ne kadar güvenebiliriz? Buradan çıkıp başka bir adam olacağım, arkadaşımla kahve içerken başka... Bu senin için de geçerli. Hangimiz biziz? Kaç tane bizden var? Bilmiyorum. Kim biliyor, onu da bilmiyorum. O yüzden bence aslında hepimiz oynuyoruz.
KENDİ HALİMDE OLMAMA ŞAŞIRIYORLAR
İlginç bir yüzün var. Estetiğin var mı?
Hayır yok. Ama estetiğe karşı da değilim. Mutsuz olduğun bir tarafı değiştirmek kadar güzel bir şey yok.
İnsanlar seninle tanışınca en çok neye şaşırıyor?
Sert yüz hatlarım yüzünden içimi de sert zannediyorlar. Ama öyle bir şey yok. 3 saniye sonra ben o algıyı halının altına itiyorum. Sakin ve kendi halimde olmama da şaşıranlar çok.
Gelecekle ilgili hayalin ne?
Yeni akılla yapılan işlerde yer almak. Genç, dinamik, yeni dünya düzenini bilen insanlarla çalışmak. Mesela Özcan Alper’in ‘Gelecek Uzun Sürer’ filmi var. 90 dakikada anlattıklarını alt alta sıralayınca Nâzım’dan ‘Selam Oza!’ şiirine, insanlık problemlerine kadar bir sürü şeyin peşine düşebiliyorsun. İnsanların izleyip geçmedikleri işler yapmak istiyorum. Anlattığım hikâyenin bir cümlesini yakalayıp onun peşinden açılacak bütün ufukları görsünler.
İYİ SESİN PEŞİNDEYİM VE ÇOK SEVERİM
Dizin ‘Aşk Mantık İntikam’ Fox’ta yayımlanıyor. Temelinde aşk olan bir hikâye anlatıyorsun, senin için aşk ne?
Aşk bende. Ne mutlu bana ki birçok şeyi aşkla yapabiliyorum. Ne yazık bize ki birçok şeyi aşksız yapmak zorunda kalıyoruz. Birçok yerin ve zamanın sıkıntısı da bu. Sevmediğimiz işlerle, sevmediğimiz insanlarla, nefret ettiğimiz kişiler olarak yaşıyoruz. Umarım herkes ufacık bir şey bile yapıyorsa aşkla yapacak hali bulur.
Aşkta mantık olur mu?
Tek cevabı var, ne bileyim ben (gülüyor)!
Senin hayatında?
Sadece aşk özelinde değil, hayatımı hep mantık öncelikli yaşadım ve yaşıyorum. Mantığın süzgecinden geçen duygulara varım.
O halde aşkta mantığın kurbanı oldun mu?
Aşkta birçok şeyin kurbanı oluyorsun. Çok sevmenin, yanlış karar vermenin, mantığının... Ama senin soruna gelirsek; ben mantığın kurbanı olmadım.
Dizilerde genelde maço adamları oynadın, ne kadar maçosun?
Öyle bir tarafım yok, ona da gerek yok. Önemli olan ne kadar anlattığın ve birbirinizi ne kadar anladığınız. Geri kalan maçoluk, kendinle ilgili problemleri karşı tarafa çözdürmeye çalışmak. Bilinmeyen ‘X’i sen bulmadığın sürece karşı taraf bulamaz.
İMLAYA DİKKAT EDERİM
Ses tonunu seksi buluyorlar. Bu, üzerinde çalıştığın bir şey mi?
Hayır, hiç çalışılmış bir şey değil. Dediğim gibi göçmen bir aileyiz. Benim evde duyduğum Türkçe hep biraz kırık, biraz aksanlı oldu. Bu sebeple benim derdim Türkçeyi en iyi şekilde konuşmak. Bunu yapmanın yollarından biri de ses. Çünkü neyi ne kadar anlatırsam anlatayım, beni çıkardığım ses kadar duyabilirsin. O yüzden iyi sesin peşindeyim ve çok severim. Yazışma dilim de böyledir. Bütün imla kurallarına dikkat ederim, etmeyeni de sevmem.
Kendini seksi buluyor musun?
Hayır. Benim derdim dış görünüşümün nasıl olduğu değil. Dış görünüşe, bir yemeğe baktığın kadar bakarsın. O yemek bittiğinde hissettiğin çok önemli. Benim derdim, birlikte oturup kalktıktan sonra benimle ilgili ne hissettiğin...