Güncelleme Tarihi:
Gizem: Bu dönem yaşanan çocuk hastalığı salgınından biz de nasibimizi aldık. Lorin 4 gün boyunca inatçı ateş ve ishal oldu. Bağırsak enfeksiyonuymuş.
Melis: Kıyamam ona. Aklım hep sizde... Bir de yazı yetiştirmeye çalışıyordun o sırada.
Gizem: Çalışırken çocuk bakmak zor ama çalışırken hasta çocuk bakmak dünyanın sonu gibi... Bir de üzüntüsü var. Kendimi öyle bir sıkmışım ki iki gün bütün vücudum ağrıdı. “Yediği, içtiği, dokunduğu bir yerden kapmış olabilir” dedi doktoru. Şimdi iyi ama hastalandığı günden beri bir takıntı geldi bana.
Melis: Ne takıntısı?
Gizem: Ben Lorin’i rahat büyüttüm. 3 saniye kuralını uygulardım misal. Yere düşen bir şeyi 3 saniyede aldıysak problem yok. Çünkü bence bağışıklık sisteminin güçlenmesi için mikrop da gerekli. Şimdi gel gör ki her an “Ellemeee, dokunmaaa, mikroplaaar” diyen bir kadına dönüştüm. Çocukta travma kalacak ama engel olamıyorum kendime.
Melis: İkizler dünyaya geldiği gün içime güneş gibi doğdu o takıntı benim! Kalbinde delik vardı ikisinin de. “Kalbe enfeksiyon giderse tehlikeli olur” dedi doktor. Annem bile öpse sinir oluyor, her şeyi dezenfekte ediyordum. Ama baş edemez noktaya geldim. Bir gün Deniz parkta kaydırağı yalıyordu. Bir kadın “Mikrop kapmasın” dedi. “Bir şey olmaz, bağışıklığı gelişiyor şu an” deyip geçtim. Tabii şimdi bunu yapabilmek daha da zor. Koronavirüs gibi sıradışı bir durum var hayatımızda...
Gizem: Evet, inan ne yapacağımı şaşırdım. Parkta yerlerde sürünüyor. Kaydırağın demirlerindeki mikropları gördüğüme yemin edebilirim!
Melis: Haklısın ama çocukları evde tutmak da çözüm değil.
Gizem: Doğru, hadi bunu aştın diyelim, bir de ilaç içirme faslı var. Lorin daha şişeyi görünce ‘İstemoyum’ diye bağırmaya başlıyor. İlk gece resmen üç kişi çocuğu mengeneye alıp zorla ağzına döktük ilacı.
Melis: Mehmet’le Deniz de nefret ederdi. Ben de ağızlarından ilacı dökerdim, tükürürlerdi. Bu defa ne kadarını içtiğini anlayamadığım için miktarından emin olamazdım, delirirdim... Artık 9 yaşındalar ve yalan yok, rüşvetle içiriyorum ilaçları.
Gizem: Seninle her konuştuğumda halime şükrediyorum Melis. Ne kadar zor ikiz büyütmek. Hoş, Lorin de iki çocuğa bedel. 3 saatte bir ateş düşürücü, bir hafta boyunca günde iki defa antibiyotiği Lorin’in tekme ve tokatlarına göğüs gererek veremeyeceğimi anladım. Küçük filan dinlemedim, aldım karşıma konuştum: “İlaç içmek hoş değil, haklısın. Tadını ben de sevmiyorum. Ama sana bu şekilde davranmayı da istemiyorum. Sen de yardımcı olabilirsin, iyileşmen gerekiyor, yoksa şunları, bunları yapmaya gücün olmaz” diye anlattım. Ertesi gün kolay olmadı ama mengenesiz içti. Şimdi her gün ilaç öncesi 20 dakika bebekleriyle oynayıp önce onlara ilaç içiriyoruz. Çocuğa “Sen ne zaman hazır hissedersen” diyorum çünkü kendi iradesiyle ağzını açması önemli benim için. Çocuğun üzerine kâbus gibi çökerek zorla bir şey yaptırmaktan çok rahatsız oluyorum. Bitmeyen bir vicdan azabı bu annelik, yorgunum.
Melis: Çok güzel konuşmuşsun. Klinik psikolog Kerime Camadan’a sordum bu vicdan durumunu: “Anne-babalar önce medikal ekibe, sonrasında da çevre, aile ve arkadaşlara güvenip kendilerine nefes almak için izin verebilmeliler. Bizden beklendiğini düşündüğümüz performansı bir kenara bırakalım. Olması gereken sadece derin bir nefes alıp elimizden geleni yapmak. O kadar...” dedi.