Güncelleme Tarihi:
‘Şehrin hareketi’, ‘güneşin izinde’ ve ‘saklı bahçe’... Yeni sezon renk kodlarının çok satan bir roman ismi, çok like alan bir Instagram etiketi gibi durması tesadüf değil. “Hayatın ritmi hızlandıkça zaman ve sabır isteyen ritüellere olan ilgi artıyor mesela” diyor Norveç’in güneyindeki Sandefjord’da, Jotun uzmanlarıyla beraber akımlarda yola çıkarak yeni tonlar tasarlayan renk uzmanı Lisbeth Larsen. Haksız sayılmaz: Her sabah, damla damla, saatlerce bir fincan kahvenin demlenmesini bekleyenlerin; müziği plaktan dinlemek için zaman ve emek harcayanların sayısı artıyor. ‘En sofistike’ kavramı, artık ‘el işi’, ‘artizan’ gibi etiketler üzerinden tanımlandıkça, hızın ortasında yaşayıp ‘yavaşlığı’ keşfettikçe o ruh halinizin evinize de yansımasını istiyoruz. Renk skalasındaki karşılığı şu: Derin mavi, gölgeli gri ve hipster kahvesi. Huzur veren kremler, çöl kahveleri ve şeftali tonları...
Güneşin izinden giden evler
Gastronomiden modaya, seyahat kültüründen festival takvimine popüler olanın yansıması bu tonlar, Larsen’a göre ‘özgürlüğüne düşkün, her an her yerde dilediği kadar yaşayabilen genç göçebe ruhu özetliyor: “Hayatları da hayalleri de hiç olmadığı kadar esnek. Gider, bir festivalde tanıştığı dünyanın bir ucundaki yeni arkadaşının evine misafir olur, bir gün diye girer, bir ay kalır. Bu rahatlığı evde hissetmek için güneş ve çöl tonları, en ideali.”
Ha bahçe ha salon
Metropol insanın sakinlik arayışı, içsel yolculuğu ve artan yoga/meditasyon/nefes seanslarının bir tür eve yansıması: Yağmur ormanlarının mavisi ve yeşili, gündoğumunun hafif sarısı. Evin orta yerini gizli bir bahçeye çevirme ihtiyacından doğan renkler bunlar. Son söz, Larsen’dan: “Doğal hissetmeye ve görünmeye hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde evde bizi karışılmasından mutlu olacağımız bir mavi-yeşil ikilisi bu. Mis gibi!”