Güncelleme Tarihi:
Müzikalin provasını seyrederken Mehmet Aykaç’ın tüm ekibin enerjisini nasıl yükselttiğini görüyorsunuz. “Sidikli Kasabası Müzikali’nin ikinci sezonunun heyecanı içinde. Yaptığı işleri anlatırken gözleri parlıyor, oyunculuğu ne kadar aşkla yaptığını hissedebiliyorsunuz. Prova arasında yanımıza kaçıveriyor, başlıyoruz sohbete...
◊ Oyunculuk kariyerin nasıl başladı?
Aslında müzikle başladı bu yolculuk. Öncelikli hedefim klasik opera üzerine konservatuvarı kazanmaktı. Lisede keman ve şan dersi aldım. Hatay’da üniversiteye başlamıştım ama daha sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na devam ettim. İstanbul’a geldikten sonra hayatım çok enteresan bir şekilde oyunculuğa evrildi. Oyunculuk dersleri, kamera önü oyunculuğu derken konservatuvar eğitimim yarım kaldı. Yaklaşık 12 yıldır böyle devam ediyor.
◊ Baban bağlama çalıyormuş. Bir röportajında “Müzikle iç içe büyüdüm” demişsin. Neden oyunculuğa yöneldin?
Aslında babam müzikle ilgili bir kariyerimin olmasını çok istiyordu. Ben de oyunculukla müziği iyi bir şekilde bir arada idare edebildim. Müzik sanki gölgede kalmış, oyunculuk daha ön plana çıkmış gibi görünüyor belki ama ben hep müzikal anlamında bir şeyler yapmaya devam ettim. En önemlisi oyunculukla müziği birleştirebildim. Birçok dizide Sezen Aksu şarkıları söyledim. Emre Aydın’la düet yaptık. Sonra bir Broadway müzikali geldi hayatıma. Aslında birini seçmiş olmadım, ikisini de bir arada yapmaya çalışıyorum ve bu bana iyi geliyor.
◊ Sahne mi daha zor, yoksa televizyon ekranı mı?
Şimdi oynadığım müzikalden örnek vereyim. Canlı bir orkestra var, 27 kişilik bir ekibiz, o yüzden her şeyin çok doğru bir matematikte ilerlemesi gerekiyor. Bence sahnede olmak çok daha zor. Televizyonda istediğiniz kadar tekrar alabilirsiniz, orada bir kurgu var. Sahne öyle değil. Sahne hata kabul etmiyor. O yüzden ekran ve sahne kıyaslanamaz. Özellikle müzikal bu ikisiyle hiç kıyaslanamaz. Dans ediyorum, oyunculuk yapıyorum ve şarkı söylüyoruz.
◊ ‘Sidikli Kasabası Müzikali’nin sahnedeki ikinci senesi. Kısaca anlatır mısın, seyirciyi neler bekliyor?
Bu oyun tam bir sistem eleştirisi. İnsanların yokluk çektiği ve kuraklıkla boğuştuğu bir distopyayı anlatıyor. Neredeyse çişlerini yapabilecek kadar bile paralarının olmadığını anlatıyor. Canlandırdığım karakter bu sisteme ‘dur’ diyor. Herkesin eşit haklara sahip olması gerektiğini anlatıyor. Çok da tüyo vermek istemiyorum, gelen insanlar için sürprizi kaçmasın.
◊ Var mı yenilikler müzikalde?
Yaşadığımız büyük afetten dolayı geçen yıl çok fazla oynayamadık. Canan Ergüder dahil oldu müzikale ve ansambl ekibimize de yeni 4-5 arkadaşımız katıldı. Bu sezon daha dinamik ve daha enerjiğiz. Bizim için yeni bir oyun gibi, çok heyecanlıyız.
‘DİŞLERİMİ FIRÇALIYORUM, UYUYORUM, DUŞ ALIYORUM’
◊ Canan Ergüder, Settar Tanrıöğen gibi usta isimlerle sahnede olmak nasıl bir duygu?
İkisinin de oyundaki karakterleri, benim canlandırdığım karakterin tam karşısında duruyor (gülüyor). Bütün sahnelerim ikisiyle beraber ve onlarla oynamak harika. Ekibimizde çok değişik bir yaş skalası var. 20’den başlıyor, 60 yaşa kadar devam ediyor. Ama enerjimizin çok uyumlu olduğunu düşünüyorum. Settar Abi bazen 20 yaşında gibi oluyor. Biz de onun olgunluğuna ve tecrübesine yaklaşmaya çalışıyoruz. Tam da orada gerçek bir şey çıkıyor ortaya. Settar Abi aşırı komik biri. Canan’ı da çok yeni tanıdım ama aşırı enerjik olduğunu söyleyebilirim. Onlarla çalıştığım için çok mutlu ve şanslıyım.
◊ Sahnede olmak sana ne hissettiriyor?
Bu çok değişik bir duygu. Aslında konservatuvar yıllarında hep bunu hayal edersin. İster enstrüman çal ister vokal yap, fark etmez. Orada olmayı düşlersin. Şimdi bunu yapabiliyor olmak çok kıymetli ve ben aşırı iyi hissediyorum. O alkışı duyduğun ilk an ve sahnede oynarken aldığın reaksiyon çok başka bir şey. Bir filmde, dizide bunu yakalayamıyorsun.
◊ Provalardan kalan vakitte neler yapıyorsun?
Hiçbir şey (gülüyor). Çünkü dizi var, dizi olmadığı zaman prova var, onun haricinde hayatım gerçekten şöyle geçiyor: Dişlerimi fırçalıyorum, uyuyorum, duş alıyorum, sonra sabah yine aynı... Geçen sene üç iş birden yapıyordum. Dijitalde, kanalda ya da müzikaldeydim. 100 güne yakın tatilsiz çalıştım. Şimdi oyun ve diziyi yönetmek daha kolay. En azından artık bir şeyler izleyebilir veya okuyabilirim.
‘NEGATİF DURUMLARI DAHA İYİ KONTROL EDİYORUM’
◊ 30’larının başındasın bildiğim kadarıyla, nasıl geçiyor bu yıllar?
Güzel... Nedense ben hep bu yaşlarda olmayı hayal ettim. Burada daha sakinim. Hayattaki negatif durumları daha iyi kontrol edebiliyorum. O yüzden de işlerimin daha sağlıklı, daha güzel olduğunu hissediyorum. Yaş çok önemli bence. ‘Hissettiğin yaştasındır’ klişesine asla inanmıyorum. Doğru yaşadıkça, doğru yaş aldıkça her şey güzelleşiyor. Kriz yönetimimi daha iyi yaptığım yaştayım.
◊ Sırada neler var?
Bununla ilgili bir şey söylemek mümkün değil aslında çünkü çok yoğun bir tempodayım. Yeni bir oyun şimdilik mümkün değil. Müzikle ilgili projeler, kayıtlar daha olası. Belki bu anlamda bir şeyler olabilir.