Güncelleme Tarihi:
13 yaşından beri ekrandasın. Çocuk denecek yaşta başlamışsın. Ailenin proje çocuğu falan mıydın?
Lise 1’deydim başladığımda. Hiç proje çocuk falan değildim. Hatta ailem istemiyordu. Ama ben çok hevesliydim.
Nereden geliyordu bu heves?
Daha 6 yaşındayken ‘Ben ne zaman televizyona çıkacağım’ diye düşünürdüm. 8 yaşındayken İstanbul’a geldik. İlkokuldaki müsamerelerde öğretmenler “Bu çocukta bir ışık var, değerlendirin” demeye başladı. Bizimkiler oralı olmadı ama halam sağ olsun, beni bir ajansa yazdırdı. O günden itibaren çalışmaya başladım. Sonunda ailem de ikna oldu.
İlk işin neydi?
Ali Sürmeli ve Fırat Tanış’ın oynadığı bir televizyon filmiyle başladım. ‘Anlatsam Roman Olur’, ‘Hayat Bilgisi’, ‘Yumurcaklar Kampı’, ‘Yabancı Damat’ gibi işlerden sonra ‘Arka Sokaklar’ başladı. 15 yaşındaydım.
O yaşta, genç bir kız olarak sektörde zorluk yaşadın mı?
Erkekler seni çok erken kadın olarak görmeye başlıyor ama sen bunu anlamıyorsun. Benim de o yaşlarda fark etmediğim şeyler olmuştur. Çünkü bir kız çocuğuydum ve öyle davranıyordum. Zaten çok geç olgunlaştım, çok geç bir cinsiyetim olduğunun farkına vardım.
Neden?
Başka şeylerle meşguldüm sanırım, bir de kendimle meşgul olmak istememek gibi bir halim vardı.
Birkaç senedir daha seksi, dikkat çekici bir halin var. Sebebi bu kendini kabulleniş mi?
Olabilir, bir cinsiyetim olduğunu fark etmem, bunun inkârının sağlıklı bir durum olmadığını anlamamla alakalı olabilir. Neden kadın olarak, kadın gibi görünmekten rahatsızlık duydum ki? “Ben kadınım, kadın gibi görünmek kadar normal bir şey yok” dedim kendime. Bu seksi görünen bir şeyse de ne yapalım, demek ki öyleymişim... Her şey kabulüm artık, nasılsam öyle görünmek istiyorum.
Neden cinsiyetini inkar ediyordun sence?
Küçük yerde doğmanın verdiği bir şey olabilir. Ailenin baskısını hissetmesen de o kodlar var. Şimdi yaşadıkça bir şeyleri daha iyi anlıyorum. Çok normal şeyler, bana yıllarca çok anormal gelmiş. Mesela 33 yaşındayım ve ailemle yaşıyorum. Daha yeni tek başıma bir eve çıkmayı düşünüyorum.
‘Arka Sokaklar’da 15 sene rol aldın. Aynı dizide 15 sene oynamak bir oyuncu için nasıl bir şey?
İyi ki oynamışım, çünkü bu çok az insana nasip olur. Bütün genç kızlığım orada geçti. Geç keşfimin bir sebebi de bu olabilir. Ekipteki herkes çocukluğunu biliyor, sen de onların bildiği gibi kalmak marifetmiş gibi davranıyorsun aslında.
Ayrılmaya nasıl karar verdin?
‘Arka Sokaklar’da çok sevdiğim biriyle aram açıldı,“Bu şekilde, bu duyguyla oynamak istemiyorum” dedim ve ayrılma kararı aldım. Satürn döngümde karar verdim. Aynı dönemde menajerimden de ayrıldım. Ardından da uzun süredir birlikte olduğum erkek arkadaşımla ilişkim bitti. Hayatımda birçok seyin peşpeşe bitmesiyle büyük bir defter kapanmış oldu.
Korktun mu?
Çok. Bunca zaman ekranda olmama rağmen piyasanın içinde değildim. Piyasaya girmek, insanlarla tanışmak, onlara kendimi tanıtmak zorunda kaldım. Çünkü, “O kızı yıllarca güzel oynadın ama diğer kızları ne kadar oynayabilirsin” tereddütü yaşıyorlardı.
Sonra nasıl kırdın şeytanın bacağını...
Önce ‘Camdaki Kız’ geldi sonra ‘Bozkır’, ‘Aile’... ‘Neşet’ filminde Neşet Ertaş’ın eşini oynadım.
Şimdi ne hissediyorsun?
Yeni bir şeyler denemek doğru bir kararmış. Bir de aldığım kararları çok cesur buluyorum, oynadığım roller, kimsenin çok yanaşmadığı roller ama oyuncuyuz ya... Niye kendim gibi bir kızı oynayayım ki? ‘Camdaki Kız’da karakterim bir eskorttu. ‘Aile’de sorunlu birini canlandırıyorum. Onunla empati kurarken zorlandığım yerler oluyor. Ben de o tür insanları gözlemlemeye çalışıyorum.
Hayatında yeni neler var?
En yeni Yağmur var, geçen sezon çok uğraştık onunla. Şaka bir yana çok güzel bir ekiple denk geldik. Bütün karakterlerin kendi içindeki sorunları, her şeyin en üst noktada yaşanarak seyirciye aktarılması, hem oyuncu hem de seyirci olarak bana çok zevk veriyor.
Başlarda hayal ettiğim Yüsra olamadım
Bu patlamayı bekliyor muydun kariyerinde?
Bir patlama olduysa yaşasın! Çok yoruldum, çok efor sarf ettim kendi adıma doğru olanı bulmak ve kendimi mutlu edebilmek için. Kendimle de çok uğraştım. “Şimdi mutlu musun” dersen, hayır!
Neden?
Yeterince mutlu değilim çünkü kendimle alakalı. Benim amacım şunu dedirtmek, “Bu rolü Yüsra oynasın. Başkası oynayamaz!”
Bir röportajında “Hayat bir süre hayallerimle arama girdi” demişsin. Neden?
Başlarda düşündüğüm ve hayal ettiğim Yüsra olamadım.
Ne hayal etmiştin?
Ailesi, yuvası olan, başkalarını mutlu edince mutlu olan bir Yüsra... Çocukluğumda öyleydi aslında, annem-babam mutluysa ben de mutluydum. Sonra kendimi memnun etmeye döndüm. O daha zormuş. Eskiden kurduğum hayallerin hiçbiri yok aklımda.
Peki şimdiki hayallerin neler?
Daha bencilce hayaller, kendimi memnun etmek, daha yalnız, sessiz bir hayat ve daha çok sevilmek istiyorum. Ben insanları pataküte gereksiz yere çok seviyorum. Artık beni sevsinler. Bu ailem için de geçerli. Şimdi biraz onlar beni olduğum gibi kabul etsinler.
Hayatındaki köklü değişimlerden aşk nasıl etkilendi?
Dediğim gibi 12 senelik bir ilişkim vardı, bitti. İlk zamanlar bir uzvumu kaybetmiş gibi hissediyordum. Çok zorlandım çünkü ilişki nedir bilmiyordum. Sonunda güvenli bir alan olarak gördüğüm, eskiden tanıdığım biriyle ilişki yaşamaya başladım.
Aşkı buldun o zaman...
Evet, gerçekten iyi, güzel, güvendiğim biri var. Ne kadar korkutucuymuş Hakan ya!
Nedir korkutucu olan?
Röportaj vermek, bunları konuşmak... Hiç ilişkim hakkında konuşmamışım mesela.
Karadeniz damarım atıyor
Samsun’da doğuyorsun, anne-baba Samsunlu mu?
Evet. Hatta ikisi de Çarşambalı. Sonra Samsun merkeze taşınıyorlar. Birinci sınıfı orada okudum.
8 yaşında İstanbul’a geldim.
İnsanlar doğdukları coğrafyanın özelliklerini taşır derler. Karadeniz’in dalgalı, hırçın, asi halleri sende var mıdır?
Bizim o tarafın insanı çok değişik bir sinire sahip. Saniyelik nabızları yükseliyor, bir anda suratlarının rengi, hal ve hareketleri değişiyor. Bende de biraz içten yanmalı bir sinirli hali var. Karadeniz damarım atıyor. Onu bastırmaya çalışıyorum çünkü hayatı çekilmez kılıyor.
Ne oldu da İstanbul’a geldiniz?
Babamlar 4 kardeş, 3 kardeşi İstanbul’da yaşıyordu. Annem de çocuklar büyük şehirde eğitim alsın istiyordu ve ısrarcı oldu taşınmamız konusunda. İyi ki de olmuş...
Oyunculuğu bu kadar severken neden konservatuvara gitmedin?
Ailem “Oyunculuk zaten yapıyorsun, bir de okulunu okumana ne gerek var” dedi. Ben Kültür Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi’nde okumak zorunda kaldım. Sevdim ama sonra, reklam ajansında arayüz tasarımları falan yaptım. Ama oyunculuk okumamak hâlâ içimde bir ukdedir.
Sana ‘Sen sadece kadınsın’ diyorlar
Yıllardır setlerdesin. Seni yaptığın işle ilgili ne mutsuz eder?
Yaptığım işle ilgili bir şey mutsuz edemez beni ama yaptım işin hizmet ettiği sektörün gözettiği bazı şeyler mutsuz edebiliyor.
Ne gibi?
Mesela setlerde sadece istediği kadını görmeye çalışan insanlarla çalışmaktan mutsuzluk duyuyorum.
Biraz açsan...
Sana “Ben kadınım ve kadın olarak görünmem çok normal, bunu inkâr ediyordum yıllarca” dedim ya...
Böyle insanlar yüzünden işte... Çünkü sana “Sen sadece kadınsın” diyorlar. Bu dünyada böyle olsa da
bizde daha fazla altı çiziliyor. Sette kaçsanız, magazinde kaçamıyorsunuz, sosyal medyada yakalanıyorsunuz. Cinsiyetçiliğin farklı şekillerde kullanılmasına karşı nedense hepimiz normalmiş gibi davranıyoruz. Oysa karşınızdaki bir insan ve onu oluşturan bir sürü şey var. Hepimiz aynı anda hem kadınlık hem erkeklik hormonu salgılıyoruz. Hepimizde bir sürü eşit duygu var.
Bunların seni sansürlediği ya da soğuttuğu oluyor mu?
Hayır, ne oynamak istiyorsam oynarım, çıkan haber, söylenen söz değil, benim o an hissettiğim duygu bana kalacak. Bana da şu kaldı: Kiminle çalıştığına dikkat etmek gerekliliği. Bu kadar söyleyeyim.