Ilgaz GÖKIRMAKLI
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 21, 2022 07:00
Veteriner hekim Dr. Ateş Barut’un polisiye-gerilim türündeki yeni romanı ‘Neşter: Cennetten Kovuluşun Hikâyesi’ çıktı. Bir beyin cerrahının seri katile evrilişini anlatan kitabı cep telefonunda yazan Dr. Barut “Benim seri katillerim aslında yemek yediğimiz restoranda yan masada, bindiğimiz uçakta, karşı apartmanda... Onlarla yaşamak onları yazmaktan çok daha zor” diyor.
Onlarca canı iyileştiren, hayat kurtaran bir veteriner Dr. Ateş Barut. Sadece geçen yıl 1.152 ameliyat yapmış, binlerce hasta hayvana bakmış. Ama onun tek tutkusu hekimlik değil. 2018’de yayımladığı ‘Neşter’ kitabının devamı niteliğindeki ‘Neşter: Cennetten Kovuluşun Hikâyesi’ kısa süre önce raflardaki yerini aldı. Yeni romanında bir beyin cerrahının seri katile evrilişinin hikâyesini anlatan Dr. Ateş Barut’la konuştuk.
* Veteriner hekimsiniz; yazarlıkla yolunuz nasıl kesişti?
Yazmak değil ama hikâyeler kurgulamak hep hayatımın bir parçasıydı. Çok hayalperest bir çocuktum. Hâlâ da öyleyim; hem hayalperest hem de çocuk... Mesleğimi yaparken de hayatımı yaşarken de bu pek değişmedi. Her fırsatta önce zihnime yazdım hikâyelerimi... Onları yazıya dökmek, birilerinin alıp okuyacağına inanmak belki de hayallerin en büyüğü, en imkânsızıydı. Bir roman yazmak, kurguladığınız bir olay dizgisine anıları, fikirleri, soruları yerleştirmek; bunları asla yaşam yolunuzun kesişmeyeceği insanlara ulaştırmak, okunan her satırda o insanların zihnine, hayatına girmek muhteşem bir şey.
* Nasıl bir iş temponuz var, yazmaya nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Çok yoğun... Geçtiğimiz yıl 1.152 ameliyat yaptım, binlerce hasta baktım. Her gün spor yapıyorum, sevdiklerime zaman ayırıyorum, okuyorum, biraz resim yapıyorum. Herkes bu tempoda yazmaya nasıl zaman ayırdığımı merak ediyor. Aslında ben ‘Neşter’i cep telefonumda yazdım. Koşarken, spor yaparken, bazen saatler süren ameliyatlarda zihnimde tasarladığım hikâyeyi ilk fırsatta cep telefonumun notlar kısmına yazıyorum. Gün içinde tanık olduğum olayları, aklıma gelen fikirleri de ekliyorum o notlara. Sonra da kendime postalıyorum. Yani ben bilgisayar başına oturarak değil, yaşarken yazıyorum. Sanırım o temponun, insanı içine alan kurgunun hareketliliği de buradan geliyor.
‘Neşter-Cennetten Kovuluşun Hikâyesi’ hep kitap’tan çıktı. * Hekimlik ve yazarlık birbirinden çok farklı iki meslek gibi görünüyor. Sizce ortak yönleri var mı?Hekimlik çok stresli bir iş çünkü hem başarı hem başarısızlık çok ortada. Başarının sessiz ama coşkulu alkışlarla kutsandığı, başarısızlığın acı ve hatta ölümle lanetlendiği bir yol. Hekimlik yalnızca yazmakla değil, direkt sanatla ilgili bence. Çünkü hekimlik de sanat da
yaratmak, yoktan var etmek, var olana şekil vermek... Bir hastanın sorununu çözmeye çalışan bir hekim o güne kadar öğrendiklerini, tecrübesini birleştirip bir hikâye yazmıyor mu aslında? Ya da kırık kemik parçalarını birleştiren cerrahın ameliyat sonrası baktığı röntgen bir ressamın yaptığı resimden farklı mı? Bence değil. Her hekim tartışmasız bir sanatçıdır.
* Kitabınızdaki beyin cerrahı seri katile dönüşüyor... Bunu yazmaya nasıl karar verdiniz? Her insan gibi ben de hayatımda olumlu ve olumsuz birçok tecrübe yaşadım. Çevremde olup bitenleri izledim. Hayatın bana en büyük öğretisi insanın kötülüğü oldu. Birbirlerini sözde çok seven insanların birden nasıl canavarlaşabildiğini gördüm. İçlerinde sessizce biriktirdikleri öfkeyi, kıskançlığı, hasedi, acımasızlığı gördüm. İnsanların yaşadıkları dünyayı nasıl tükettiklerini, doğaya ve hayvanlara umarsızca zarar verdiklerini gördüm. İşte bu bana “Her insanın içinde bir şeytan var” dedirtti. Tabii ki cinayet bir ironiydi ama birbirlerine ve dünyamıza bunları yapabilen insanlar ‘eğer gücü olsa öldürürdü’ diye düşündürdü.
* Sizi zorlayan tarafları oldu mu yazma sürecinin?Olmadı çünkü ‘Neşter’ bir suç ve ceza, bir kabulleniş hikâyesi. Bizler bu dünyanın kiracılarıyız ama onu mahvetmek için her şeyi yapıyoruz. ‘Neşter’ dünyada eziyet gören, öldürülen, yenen hayvanların hikâyesi. Babasının içindeki şeytanla tanışan çocukların, sırf gitmek istedi diye sözde çok sevilen ama öldürülen kadınların hikâyesi. Benim seri katillerim aslında
yemek yediğimiz restoranda yan masada, bindiğimiz uçakta çapraz koltukta, karşı apartmanda... Onlarla yaşamak onları yazmaktan çok daha zor.
‘Dünya bu kadar kötülüğü hak etmiyor’
* Kitabınız okurlarınıza ne hissettirsin istersiniz?
Hiçbirimiz mükemmel değiliz, hiçbirimiz mükemmel olmak zorunda da değiliz ve olamayacağız. Doğa bu kadar kusurluyken hatasız olmaya çabalamak ne kadar anlamsız. Bizi kusurlarımızla kabul edecek insanlar aramadan önce kendi kusurlarımızı keşfetmek, kendi şeytanlarımızla tanışıp onlarla barışmak, onları iyiliğe evriltmek gerek. Çünkü dünya bu kadar kötülüğü hak etmiyor. ‘Neşter’de hiç isim yok çünkü tüm karakterler boşta. Okuduğunuzda kim olmak isterseniz o olun ya da kimi kimin yerine koymak isterseniz oraya koyun.