Güncelleme Tarihi:
- Evet, doğru. İnsanlarla konuşunca iki işi aynı anda götürmenin zor bir şey olduğunu düşündüklerini gördüm. Ama öte yandan üniversiteden öğrencilerim sosyal medyadan bana “Bunu yapabileceğimizi gösterdiniz, rol model oldunuz” diye yazıyor. Dekanlık yaptım, bir sürü araştırma grubunda çalışıyorum, üstelik cerrahlık ağır bir şey. Doktor şarkıcılarımız var ama sahnede bir profesörün olması insanlara nasıl gelir diye meraklandığım oldu açıkçası.
Sizce nasıl geldi?
- Çarpıcı bir şekilde sempatik geldiğini görüyorum. Hastalarım için müzik yapmamda bir problem yoktu ama hem sahneye çıkan hem albüm yapan bir hekime dönüşünce “Acaba dikkatini verebiliyor mu?” diye düşüneceklerini sandım. Aksine, “Sanatla uğraşan bir insan olmanız sempatik geldi. Kendimizi iyi hissettik” dediler.
Selçuk Basa, Türkiye’nin sayılı çene cerrahlarından.
Sanatla uğraşınca insan rahatlıyor
Hayatınız nasıl geçiyor? Gündüz ameliyat, akşam stüdyo veya sahne mi?
- Yok, stüdyoya sürekli gidemiyorum. Kayıt yapmayacaksam, stüdyoya komşular rahatsız olmasın diye tek başıma saksofon çalmaya giderim. Sahneye de sürekli çıkmıyorum.
Müziğinizin hekimliğinize bir katkısı olmuş mudur?
- Bence başından beri ikisi birbirine katkı sağladı. Sanatla uğraşınca insan rahatlıyor, kendini daha iyi hissediyor. İki işin ortak noktaları da var: Müzik gibi, çene-yüz cerrahisi de bir ölçüde kreatif bir şey, neticede bir surat oluşturuyorsunuz. Hekimlikte yeni bir teknik geliştirmek, daha hızlı, daha efektif bir şey üretmek için çabalıyorum. Müzikte de yeni şeyler denemek, ortaya daha orijinal bir şey koymak istiyorum. Hekimlikte bir ekibim var, müzikte de sahneyi paylaştığım arkadaşlarım. İkisi, bana üretim süreci yönünden, aşağı yukarı aynı geliyor.
“Benim ve benim gibi adamların avantajı star olmak, milyonlarca insana ulaşmak gibi bir hedefimizin olmaması” demişsiniz.
- Dedim ama belki fikrim değişmiştir (Gülüyor). Bir kere her ne yapıyorsam yapayım, hedefim o işi çok güzel yapmak. Evet, o sözü söylediğimde milyonlarca insana ulaşmak gibi bir hedefim yoktu ama etrafımdaki insanlar “Neden bunu yayımlamıyorsun” dedikçe motivasyonum arttı. Artık müziğim daha çok insana ulaşsın, daha fazla dinlensin istiyorum.
Bir hastanız için sahneden indiğiniz oldu mu?
- Oldu... Ayda bir ya da iki kez, çalıştığım hastanenin Bodrum şubesine gidiyorum. Geçen sene bir gün yine gittim, muayeneler bitti. Akşam da İstanbul’a dönüp Can Gox, Güvenç Dağüstün ve Celil Nalçakan’la Hayal Kahvesi’nin kapanış konserini yapacağız. Havaalanına giderken bir telefon geldi: Çene kırığı! Hastanın dişi çekilirken çenesi kırılmış. Acilen operasyona aldık. Son dakikada bilet alıp konserin ikinci yarısına yetiştim.
Bazı şarkıları bir günde tamamladık
İlhamınızı nereden alıyorsunuz?
- Mesela son albümdeki ‘Boş Zamanlar’ şarkısını yazdığım zamanlar, terörün, bombaların yoğun olduğu bir dönemdi. Stüdyoya gittim, herkesin canı sıkkın. Bir arkadaşım “Aslında hiçbir şey yolunda değil ama benim keyfim yerinde” dedi. Piyanonun başına oturdum, “Aslında hiçbir şey yolunda değil ama benim keyfim yerinde” diye parçaya başladım.
Üçüncü albümünüz ‘4 Mevsim 1 Hikâye’ çıktı, nasıl hissediyorsunuz?
- Kendimi müziğin daha da içinde hissediyorum. Müzikle profesyonel olarak uğraştığım hissi var. Bu albümde de diğer albümlerde olduğu gibi, ‘hücum kayıt’ yaptık. Canlı kaydettik. Genel olarak, bir şarkı yapmak için stüdyoya girdiğimizde, diyelim ki davul çalan arkadaşım “Biraz daha ‘funky’ olmalı” dediğinde, onun hislerinin peşinden gittik. Bu son albümde, şarkılar ‘Kuzey Cazı’na yakın olsun istedim. Bazı şarkıları bir günde tamamladık.