Güncelleme Tarihi:
Tiyatro, sinema ve dizi oyunculuğuyla tanıdığımız Alper Saldıran’ın üçüncü kitabı ‘Kırmızı Odadan Hikâyeler’ raflarda... Üçlemenin ‘Beyaz Odadan Hikâyeler’ ve ‘Siyah Odadan Hikâyeler’in ardından gelen son kitabı masalsı bir dille insanların içgüdülerine odaklanıyor.
◊ Oyuncular genelde senaryo yazmakla ilgilenir. Kitap yazmak nereden aklınıza geldi?
Aslında niyetim senaryo yazmaktı. Senaryo, çekilmediği zaman doğamamış bebek gibi oluyor. Ancak hikâyeler yayılıyor. Bir gün, bir tanesi film olur belki, kim bilir.. Ben oyuncu gözünden yazıyorum. Aldığım yorumlar da hikâyelerimin film gibi olduğu yönünde. Aslında ben yazıyorum, okuyucu kendi içinde izliyor hikâyeyi. Bu beni çok mutlu ediyor.
◊ Oyuncu olmak yazarlığı besliyor mu?
Oynamak ve yazmak aslında çok benzer. Bir karakteri yazarken aslında onu oynuyorum. Bu durumda ne yapar, nasıl yürür, oturur veya nasıl kelimeler kullanır, ses tonu nasıldır? Elde bir metin de olsa siz onu oynayarak tekrar yazarsınız.
◊ Kitaptaki gibi kendinize mektuplar yazar mısınız?
Yazmam. Hayatla arammızda birçok engel var artık. Bu engelleri de kendimiz yaratıyoruz. Hayat kocaman bir kuyu, insanın tası ne kadarsa o kadar tecrübe alıyor içinden. O kadar çok işimiz oluyor ki! Hayatın içine karışacak, duru bir beyin kalmıyor insanda. Ben kendi adıma bu engelleri aşıp direkt bu kuyuya dalmaktan yanayım; yaşamı, ‘çiçek dalında güzel’ misali kendi halinde izlemekten... Hayat hep taze, insanlarsa bayatlıyor. İnsan hep bir dertle uğraşırsa nasıl net görecek hayatı...
Sevilme isteği insana neler yaptırıyor!
◊ Renklerin bu üç kitapla ne gibi bir ilgisi var?
Hepsi birbirlerinden bağımsız gibi dursa da aslında bağlantılılar. Beyaz en saf halimiz, siyah karanlık tarafımız, kırmızıysa ilkel içgüdülerimiz... Zaten biz de bu üçlü içinde salınıp duruyoruz. Hepimizin içinde bir sevme arzusu olduğuna ve bunun doğuştan geldiğine inanıyorum. Zamanla bu sevilme arzusuna dönüşüyor. Sevmek ve sevilmek isteği insana neler yaptırıyor!
◊ Sevgi bağımlılığımız mı var sizce?
Bu bir bağımlılık değil. Belki de sevgi biziz, kim bilir? Kendini sevmeyen, kimseyi sevemez derler. Önce sevmeye kendinden başlamalı insan.
◊ Kimleri okumaktan keyif alıyorsunuz?
Yazarken okumaktan biraz uzaklaşsam da Rus edebiyatından çok keyif alırım. Shakespeare’in oyunlarını kaç kere okumuşumdur, kim bilir.. Psikoloji hakkında çok okurum. Hayat içinde sıkışınca felsefeye yönelirim. Aslında hayat insana sorular sordurur, ben de bu soruların cevaplarını kitaplarda ararım.
Karantina yenilenme süreciydi
◊ Karantina nasıl geçti sizin için?
Çok verimli... Bu kitabın büyük bir kısmını o dönemde yazdım. Dünya herkes için durdu ama insanın içi durmuyor. Bu enerjiyi yapıcı bir yöne çevirmek istedim. Bol bol film izledim, sinema tarihine yolculuk yaptım. Opera aşkımı canlandırıp çok sevdiğim dostum Caner Akın ile şan derslerine başladım. Evde günaşırı spor yaptım. Bol bol düşündüm. Aşçılığım gelişti. Benim için ciddi anlamda bir yenilenme süreci oldu, düşünsel anlamda.
◊ Yeni öyküler gelecek mi?
Her zaman... Herhangi bir olaya şahit olduğum zaman duygularımı hemen telefonuma not alırım. Bu notlara bakınca da o an gözümde canlanır tekrar. Bir bakmışım başka vizyonlar da geliyor ve yazmaya başlamışım. Başka bir dünyaya adım atmışım.