Güncelleme Tarihi:
Bir süredir sosyal medyadaki mesaj ve e-postalarım onunla söyleşi yapmamı isteyenlerin mesajlarıyla dolu. Sonunda buluşuyoruz. Stüdyodan girdiğimde fotoğraf çekimi çoktan başlamış. Bertan’ın acayip bir enerjisi var. Yerinde durmuyor, zaten çok enerjik olduğunu söylüyor, “Çok delidolu bir karakterim var” diyor. Bir de sık sık ne kadar heyecanlı olduğunu söylüyor. Onun heyecanını almak için yavaş yavaş başlıyoruz sohbete...
◊ Bir senedir sosyal medyanın gündemindesin. Ama hakkında çok bilgi yok. Makedonya doğumlu olduğunu biliyoruz...
Üsküp’te doğdum, büyüdüm. 21 yaşına kadar orada yaşadım.
◊ Nasıl bir ailen vardı? Anne ve baban oralı mıydı?
Birçok akrabamız Türkiye’ye
40 yıl önce göç etmiş fakat annemle babam hâlâ orada yaşıyor. Babam yıllardır esnaf, saatçi... Annemse ev hanımı. Ama kariyerimde en büyük destekçim oldu, aynı zamanda menajerliğimle de ilgilendi. Şu anda Türkiye’de olmama ve Makedonya’da yaptığım işlere vesile olan annem. Benden 5 yaş büyük bir de abim var, o da benim gibi sanata meraklı.
◊ Türkçeyi çok iyi şekilde konuşuyorsun...
Çocukluğum Makedonya’da geçtiği için şanslıyım; evimizde her zaman birkaç dil aynı anda konuşuluyordu. Babamdan Türkçe, annemden Arnavutçayı öğrendim. Türkiye’ye ilk geldiğimde biraz şivem vardı ama hızlı adapte oldum.
◊ Aslında oyunculuktan önce hayatında müzik var. Müzik nasıl kanına girdi?
Çok küçük yaştan beri müziğe ilgim vardı, ilk olarak gitar çalarak başladım. Çok şanslıyım ki ailem beni her zaman destekledi. Üsküp’te çocuk festivalleri vardı, şarkıcılık serüvenim ilk orada başladı. En büyük hayalimse kendi stüdyomu açmak, kendi şarkılarımı yapmaktı. 14 yaşına girdiğimde annem doğum günümde bana büyük bir sürpriz yaptı ve müzik stüdyom için gereken tüm ekipmanları aldı.
İkisi çok farklı dünyalar
◊ Sonrasında müzikle ilgili nasıl çalışmaların oldu?
Makedonya’da abimle kendi şirketimizi kurduk, BMA Brothers (Bertan-Mert Asllani Kardeşler). Abim klip yönetmeni. Arnavutluk, Kosova, Makedonya gibi ülkelerden sanatçılarla çalışmalarımız oldu. Hem şarkı söylüyor hem beste ve aranje yapıyordum. Sonra Türkiye’ye geldim ve çalışmalarıma burada devam ettim.
◊ Orada popstarken 13 yıl önce Türkiye’ye neden geldin?
Makedonya 2 milyonluk bir ülke, yaptığım işin hatırı sayılır bir yanı vardı ama maddi olarak getiri lazım ki kariyerimi bir şekilde devam ettireyim. Üç albüm yaptım Arnavutça. Ama nüfus az olunca belli bir yere kadar gidebiliyorsun. Annem “Türkiye’de birkaç yapım şirketiyle görüştüm, gidelim” dedi. Geldikten sonra kaldım, bir daha dönmedim.
◊ Ne umdun, ne buldun?
Bazen yaptığımız planlar tamamen farklı çıkabiliyor, onu yaşadım. Şimdi de oyuncu olarak buradayım aslında. Türkiye’ye ilk geldiğimde kendi şarkım ‘Damla Damla’yı yaptım. Sonrasında Aynur Aydın’a verdim şarkıyı. Ardından Murat Dalkılıç, Gülben Ergen, Demet Akalın ve Mustafa Sandal gibi isimlere düzenlemeler yaptım ve beste verdim.
◊ Oyunculuğa nasıl başladın?
Gani Müjde bu yolculukta benim için önemli bir isim. ‘Damla Damla’ şarkımı dizide kullanırlar belki diye sunmuştum. Kendisi aynı zamanda hemşerim, “Bu çocukla bir tanışalım” diyor. Menajerim Abdullah Bulut’la da orada tanıştık. İlk deneyimim ‘Pis Yedili’ oldu, sonra ‘Göç zamanı’, ‘Öğrenci Evi’, ‘Akrep’, ‘Evlilik Hakkında Her Şey’, ‘Gecenin Ucunda’ ve ‘Yabani’ geldi. ‘Atatürk’ filminde rol aldım.
◊ Oyunculuk mu müzik mi?
İkisi çok farklı dünyalar ama yüzde 51 müzik diyebilirim. 30’a yakın demom var, çıkarmak için doğru zamanı bekliyorum.
◊ Oyunculuk mu yoksa müzik yapmak mı daha zor?
Bence ikisinin de kendine göre zorlukları var. Çünkü ikisinin de sorumluluğu çok başka. İyi bir şey yapmak istiyorsan, orada yaşadığın koşulların zor olması sevgiyle buluşunca daha kıymetli oluyor benim için. Sevdiğim işin zorluğu, bir şeyleri başarmam ve çalışmam için beni tetikleyen bir duygu.
Ben de başlarda çok düştüm
◊ Son canlandırdığın Alaz karakteriyle yıldızın iyice parladı. Sık sık sosyal medyada gündem oluyorsun. Ne yaşıyorsun?
Çok keyifliyim, güzel bir projede, güzel bir ekiple birlikte olmak çok değerli. Yaptığımız işte doğru karakter de çok önemli, Alaz’ı çok sevdim, insanlarda da güzel bir etki bıraktı.
◊ Nasıl bir şeymiş şöhret olmak?
Makedonya’da küçükken şöhret olduğum için benim adıma yeni bir tat değil bu. Ama çok kıymetli tabii, benim öyle şöhret olayım gibi bir derdim de hiçbir zaman olmadı. Hep güzel işler yapayım, güzel adımlar atayım derdindeyim.
◊ Alaz hikâyenin başında kötü bir karakterdi. Sence kötü karakterler izleyiciye daha mı çekici geliyor?
Dünya çapında kötü karakterler biraz daha ön planda oluyor. Çünkü iyi karakterlerin yolculuğu belli, kötünün belli olmayan bir yere doğru gidiyor. Bu yüzden kötü karakterler daha çekici bulunabiliyor.
◊ Kötüyü canlandırmak senin için zor bir şey mi?
Hayır, tam tersi çok keyifli. Sonuçta karakterin de monoton değil, sürekli değişik şeyler yaşıyor. Kolay olanı tercih etmek istemiyorum genel olarak, bir rol ne kadar zorsa, benim için o kadar iştahlandırıcı bir hale geliyor.
◊ Sen kendi içindeki kötüyle yüzleşmeler yaşadın mı?
Yok ya. Çünkü ben iyi bir insanım Hakan. Çok çabuk parlarım ama çok da çabuk sönerim.
◊ 10 yıldır oyunculuk yapıyorsun.
Bu iş ve sektör sana ne öğretti?
Çok şey öğretti ama en önemlisi oyunculukta sabretmeyi öğrendim. Doğru zamanı beklemek, çabalamak ve düşmemek. Bu işi yapanlar genelde çok duygusal insanlar oluyor ve bir şey yolunda gitmediğinde çok çabuk düşebiliyoruz. Ben de başlarda çok düştüm. Çünkü Makedonya’da doğru düzgün giden bir kariyerim varken bıraktım. Her şeye sıfırdan başlamak insana kendini biraz kötü hissettiriyor. Ama çalışmadan ve istikrarlı olmadan hiçbir başarı elde edilemez. Kariyerimdeki her şeyin olması gerektiği anda olduğuna inanıyorum ve şu an bulunduğum konumdaki mutluluğum, aslında geçirdiğim bütün o sürecin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor bana.
◊ Mesleki olarak nelerin hayalini kuruyorsun?
Çok hayal kurarım. Ama hiçbir zaman sadece şunu istiyorum demiyorum çünkü böyle dediğimde hayat çok farklı şeyler getirebiliyor. Ben hayatı akışına bırakıp ‘Hayat bildiği gibi gelsin’ diyenlerdenim.
Kendimi zaman zaman seksi bulurum
◊ Burada olmanın sebebi ne kadar yakışıklılık, ne kadar yetenekle ilgili?
İkisi de... Düzgün görünmen lazım, çalışmak ve kendini geliştirmek de önemli.
◊ Kendini seksi bulur musun?
Zaman zaman.
◊ Çapkın mısın?
Hayır, değilim.
◊ Hayatında biri var mı?
Var, çok da mutluyum.
◊ Nasıl bir âşıksın?
Ben âşık olduğumda sahipleniciyimdir.
◊ Tavlar mısın tavlanır mısın?
Genelde tavlarım.
◊ Tavlama yöntemin nedir?
Genelde muhabbetimle tavlarım.
Çok hızlı parlıyor, çok hızlı sönüyorum
◊ Seni ekrandan tanıyorlar ama yeni tanıyan birine kendini nasıl özetlersin?
Sadık, eğlenceli ve düşünceli.
◊ Seni sen yapan en büyük özellik ne?
İnsanları anlayabilmek, empati yapmak olabilir. Günümüzde kimse birbirini anlamıyor artık. Herkes olaylara kendi penceresinden bakıyor, hayat biraz oraya evrildi. Karşı tarafı anlayıp empati kurmak çok güzel bir şey.
◊ Arkadaşlarının sende değiştirmek istediği özellik nedir?
Çok hızlı parlıyor, çok hızlı sönüyorum. Ama onlara “Parlayan insanlardan korkmayın; biz içimizde tutmuyor, düşündüğümüzü söylüyoruz. Ben kalbimden geçen neyse söylerim” derim.
◊ Hayatının dönüm noktası neydi?
Küçük yaşta müziği seçmem.
◊ En büyük meydan okuman neydi?
Türkiye’ye gelmem. Kariyerini, aileni, arkadaşlarını, bütün geçmişini bırakıyorsun, hiç kolay değil.
◊ Biraz hiperaktif misin? Sürekli elin kolun hareket halinde...
Evet. Çok delidolu bir karakterim var. 34 yaşındayım, 30’dan sonra olgunluk geldi aslında. Ama enerjim hâlâ çok yüksek. Bazen kendi enerjimden yoruluyorum. Mesela sette sabah 5.00 olmuş, Riva’dayız, hava buz gibi ve etrafta zıplayan, dans eden biri var; işte o benim. Enerjik olmak bence her zaman iyi çünkü o şekilde kendimi ve ekibi de yükseltmiş oluyorum.
◊ Peki, sahneyi çekerken ne oluyor?
Çok rahatım, mesela şu an seninle konuşurken çok daha heyecanlıyım gerçekten.