Güncelleme Tarihi:
Berlin, Seul, Barselona, İstanbul, Dubai, Los Angeles ve dahası... Aynı anda dünyanın dokuz farklı şehrinde eserleri sergileniyor ya da sergilenmeye hazırlanıyor. “Keşke gün 48 saat olsa” diyor. Sanatseverler sadece eserlerine değil, kendisine de büyük ilgi gösteriyor. Yeni medya sanatçısı Refik Anadol’la Atatürk Kültür Merkezi Tiyatro Salonu Fuayesi’nde gösterilen yeni eseri ‘Rumi Dreams’i konuşmak için buluşuyoruz. Sohbetimize başlamak için tabii önce kendisini, birlikte fotoğraf çektirmek isteyenlerin elinden kurtarmamız gerekiyor!
* Hiç durmuyorsunuz. Bir de sadece eserlerinizi değil, herkes sizi de görmek istiyor. Süperstar gibisiniz... Bu durum sizi nasıl etkiliyor?
Hakikaten yoğun bir dönem. Gösterilen ilgi çok büyük bir motivasyon sağlıyor ve bundan heyecan duyuyorum. Özellikle genç arkadaşlar söz konusu olduğunda... Çünkü ilham olabilmek ve yeni sorular sordurabilmek genelde yapmak istediğim... Eserlerimin her yaşa, her kültüre açık olabilmesi ilk günden beri hayalimdi.
* Popülerlik psikolojik olarak çok da her sanatçıya göre değil sanki. Kimi huzursuzlanıyor, anksiyete
yaşıyor...
Benim kafam böyle çalışmıyor. “İyi iş yapıyor muyum? Söz verdiklerimi yerine getirebiliyor muyum? Her işim bir öncekinden farklı, yeni sorular sordurabiliyor mu?” Benim aklımda bunlar var. Böyle sorular da daha büyük bir sorumluluk getiriyor.
Geleceğin sanatı
* Eserlerle ilgili son sözü siz mi söylüyorsunuz?
Olabildiğince... Sonuçta çokuluslu bir stüdyoyuz. 10 ülkeyi temsil eden 15 kişiyiz. 15 dil konuşuyoruz. Yaş ortalamamız 28. Herkes bilgisayar kullanabiliyor, nerd’üz yani (gülüyor). Hepimizin kaygısı ortak; bir hayale doğru ilerliyoruz. Hep sinema örneğini veriyorum. Sinema filmi gerçek olmasa da gerçekmiş hissi yaratmak için yola çıkılan bir deneyim. Tabii burada yapay zekâ, büyük veri, sinirbilim alanı, hareketli bilgisayar grafikleri söz konusu... Silikon Vadisi’ne yakınlığımızdan dolayı gelecek beş yılı tahmin edebilme yetimiz var. Bunları bir araya getirdiğiniz zaman hakikaten geleceğin sanatını tasarlayabiliyoruz. Bu yorucu elbette. Bunun için de günlerin 48 saat olması gerekiyor.
* Zamanınızın ne kadarını bu işin yüzü olmaya, ne kadarını bilgisayar başında çalışmaya ayırıyorsunuz?
Her eserin içinde geçen parametreleri, var olan verileri, hangi algoritmaları neden yarattığımızı bilmek zorunda hissediyorum kendimi. Bu beni zorluyor. Bazen duyuyorum; “Çok büyük ekibi var, hiçbir şey yapmıyor” deniyor. Oysaki ekip büyüdükçe daha çok iş yapmanız gerekiyor. Sorumluluk daha da artıyor.
* ‘Rumi Dreams’ yeni eseriniz. Mevlana deyince aklımıza saflaşmak, maddi dünyadan uzaklaşmak, Allah’a yakınlaşmak geliyor... Üretim süreci sizi manevi anlamda da etkiledi mi?
Zaten işlerimde sadece yapay zekânın var olması sıkıcı bir beklenti olurdu. Benim hep hayalim, insan olmayanda insanı aramaya çalışmak. Bu eser en felsefi işlerimden biri diyebilirim. Bu arada burada gördüğünüz, çalışmanın ufak bir parçası.
Beyoğlu Kültür Yolu Festivali kapsamında sergilenen ‘Rumi Dreams’ yarına kadar görülebilir.
* O zaman elinizde yeterince veri vardı...
Konya Büyükşehir Belediyesi ve kültür ekibi mükemmel bir veri sağladı. 1.5 milyondan fazla hiç görülmemiş imgeler ve belgeler... Tasavvuf müziği kayıtları... 19 dilde ‘Mesnevi’yi inceledik. Sanırım saatlerce süren ve kendini tekrar etmeyen bir eser ortaya çıkarabilirdik. Bu aslında altı dakikalık bir öngörü...
* Eserin kalıcı olarak sergilenmesi söz konusu mu? Örneğin Konya’da...
Bu sanki Konya’nın hakkı gibi... Sonuçta verinin geldiği yer...Ama öncesinde Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle başka ülkelerde sergilenmesi söz konusu.
* İşiniz gereği seyahat ediyorsunuz. Çok yer görüyorsunuz. İnsanlığın yaşadığı sorunlar bir sanatçı olarak sizi nasıl etkiliyor?
Aslında şu an çok problemimiz var. Zaten niyetim insanlığın sorunları yokmuş gibi davranmak değil. Ama sadece distopik ve negatif duygularla yüklü bir gelecek bizi beklemiyor. Ben iyimser, pozitif, yeni sorular soran, ilham veren bir yolu ve umut kelimesine bağlılığımı sürdürmek istiyorum. Sanatın insanlığa iyi geleceğine
eminim.
* Egodan uzaklaşmak, sükûneti sağlamak, kendinle baş başa kalabilmek... Bunu nasıl sağlıyorsunuz?
Hayal gücü bir meditasyon biçimi olarak harika...
* Hiç dinlenmeye ihtiyaç duymuyor musunuz?
Şimdilik hayır. Bol bol Türk kahvesi yetiyor.