Güncelleme Tarihi:
Kim, nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum ama hem Ermeni olmak hem Türkiyeli; 23 Nisan’ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle. Kaç insan bu ikilemi yaşıyordur şu yeryüzünde? Ne anlaması kolay ne de anlatması. Dilerim kimse de yaşamasın bu ikilemi bir daha (...)
Bir başka severim 23 Nisan’ları. Hem, bizim de hanımla evlendiğimiz gündür aynı zamanda. Gerdeğe girişimiz de 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan geceye rastlar. İlk çocuğumuza can verdiğimiz andır o. Ne 23, ne de 24 Nisan. 23,5 Nisan’dır belki de o an.”
Hrant Dink, yukarıdaki satırları 23 Nisan 1996’da, Agos’taki köşesinde yayımladı. Yazının başlığı ‘23,5 Nisan’dı. O başlık şimdi onu, ideallerini, ömrü boyunca yaratmak için çabaladığı dönüşümü ve hedef gösterildiği süreci belleklerde canlı tutmak üzere hazırlanan hafıza mekânının adı oluyor.
Yirmiüçbuçuk Hrant Dink Hafıza Mekânı çalışmaları, Agos’un 2015’te Sebat Apartmanı’ndan taşınmasıyla başladı. Hrant Dink Vakfı Proje Koordinatörü Nayat Karaköse, “Agos yeni yerine taşınırken insanlar hep ‘Sebat Apartmanı’ndaki ofis ne olacak’ diye soruyordu. Oranın barındırdığı bir bellek, bir hakikat var, bir de kamu vicdanında önemli bir anlamı... Böylece bir hafıza mekânına dönüştürmeye karar verdik” diyor.
Türkiye’de bu anlamda daha önce düzenlenmiş bir hafıza mekânı olmadığından, nasıl yapılması gerektiğine dair dünyadaki örneklerini gezmeye başladılar. 2015 sonbaharından itibaren Güney Afrika’dan Güney Amerika’ya, Almanya ve Polonya’ya 15 ülkede 80’in üzerinde hafıza mekânı ziyaret edildi, oralardaki profesyonellerle görüşüldü. Ardından İstanbul’da ve başka illerde diyalog toplantıları düzenlendi. 150’nin üzerinde katılımcı Sebat Apartmanı’na götürüldü, fikirleri, ne görmek istedikleri, ne görmek istemedikleri soruldu. Bu insanlar mekânın hissettirdiklerini kelimelere döktü. Tüm fikirler planlama aşamasında dikkate alındı.
Müze gibi bir yer değil, çekinmeden dokunabilirsiniz
Karaköse, müze gibi bir yer yaratmak istemediklerinin altını çiziyor: “Hafıza mekânlarını müzeden ayıran şey, yaşayan, güncel kalan yerler olması, diyalog ortamı yaratması ve ziyaretçiyi aktif biçimde angaje etmesi. Ziyaretçilerin tecrübelerini paylaşmasını, fikrini söylemesini, buradaki eşyalara çekinmeden dokunmasını bekliyoruz. İstiyoruz ki, buradan üzüntüyle değil güçlenerek çıksınlar. Niyetimiz Hrant Dink’i idolleştirmek değil, sıradan bir insanın başardıklarını göstermek. ‘Sen de küçük küçük adımlarla çevreni iyileştirebilirsin’ demek istiyoruz.”
19 Ocak 2012’de, Sebat Apartmanı’nın önündeki kaldırıma, Dink’in öldürüldüğü noktaya hafıza taşı kondu.
Agos’un kiracısı olduğu 145 metrekarelik daire bir hafıza mekânına dönüşürken, Hrant Dink’in çalışma odası olduğu gibi korundu. Odanın kapısına kırmızı bir bant çekip ziyaretçilere “Aman dokunmayın” denmeyecek. Gelenler koltuğuna oturup kitaplarını okuyabilecek. Terasa, sanatçı Sarkis’in bir enstalasyonu yerleştirilecek. Her oda, Dink’in hayatıyla ilgili ayrı bir başlığı anlatacak.
Projede yer alan sanatçı Sena Başöz, “Pırıl pırıl bir mekân yapmıyoruz çünkü buradaki yaşanmışlık hafızanın parçası. Duvarları kazıdıkça Sebat Apartmanı’nın Agos’tan önceki tarihi de çıkıyor boya katmanlarının altından. Ziyaretçiler değindiğimiz meseleleri videolar yoluyla Hrant Dink’in sesinden dinleyecek, onun yazılarından okuyacak. Anlatıcı Dink’in kendisi olacak yani. Gelenler hayatının farklı dönemlerinden anlatılarla Türkiye tarihinin de izini sürebilecek.”
İleride mekânda atölyeler, söyleşiler, eğitimler de düzenlenecek. Karaköse, “Yaşayan, dinamik bir yer yaratmak; bir üretim, buluşma ve paylaşım mekânı oluşturmak istiyoruz. İsteyen gelsin, bütün gününü burada geçirsin; arşivimizden, kütüphanemizden faydalansın” diyor.
Mekân, hafıza ve umudu birleştiren, bir arada yaşamın hâkim olduğu bir geleceği tahayyül ederek bu yönde atılacak adımları yüreklendiren, diyaloğun önemi hakkında farkındalık yaratan, yaşayan ve sürekli güncellenen bir yer olarak tasarlanıyor.
Açılış, her şey yolunda giderse 23,5 Nisan 2019’da olacak. Coşkuyla hüzün arasındaki saatlerde...