‘Göçebeyim, valiz hayatı yaşıyorum’

Güncelleme Tarihi:

‘Göçebeyim, valiz hayatı yaşıyorum’
Oluşturulma Tarihi: Mart 23, 2024 07:00

Oyunculukta kısa sürede emin adımlarla ilerledi. Sinemada farklı rolleri denemeyi seçti, görüntüsünün arkasına saklanmadı; “Fiziğinizi değil, kalbinizi takip edin” diyor. Tolga Örnek’in yönettiği ve 5 Nisan’da vizyona girecek ‘Mucize Aynalar’ filminde rol alan Boran Kuzum’la buluştuk. Kayıplarını, en büyük korkusuyla yüzleşince yaşadıklarını, “Berbat bir şey” olarak tanımladığı aşkı ve İstanbul’daki ilk sıkıntılı günlerini ve başarmak için harcadığı emeği anlattı.

Haberin Devamı

Boran Kuzum’la 6 yıl önce ilk söyleşilerinden birini yapmıştık. Bu 6 yıl içinde o, kariyerinde emin adımlarla ilerledi. Şimdi Aziz Nesin’in öykülerinden uyarlanan filmiyle beyazperdede onu izlemeye hazırlanırken bir boşluğunu yakalayıp buluştuk. Birbirinden şık kıyafetler seçip getirdiği çekim sonrasında birer kahve alıp sohbete başladık...

- ‘Mucize Aynalar’da hayallerinin peşinden koşan birini canlandırıyorsun. Ne kadar sana benziyor?

Çok benim gibi, hayallerinin peşinde koşarken yaşadığı zorlu süreci kabullenmiş biri. Senarist, çocuk filmi yazmak ve çekmek istiyor. Bu hayalinin peşinden koşuyor. Ama geçim derdinden ambulans şoförlüğü yapmaya başlıyor. Hayaline ulaşmak için geçim sıkıntısı yaşıyor, genç bir baba, hayat kurması lazım ama hayalinin peşinden gitmeye devam ediyor. Filmde yönetmenimiz Tolga Örnek, Aziz Nesin’in altı farklı öyküsünü aynı çatı altında birleştiriyor. Hayallerine giderken insanlar neleri göze alıyor, nelerden vazgeçiyor, neler yapıyorlar, bunu biraz bizim ülkenin sosyolojik çatısı altında irdeleyip anlatıyor.

Haberin Devamı

- Filmde bir mucittin icat ettiği aynaya bakınca hayalini kurduğun şeyin gerçekleştiğini görüyorsun. Böyle bir ayna olsa sen hayalini kurduğun neyin gerçekleştiğini görmek isterdin?

İnsanın hayali dönem dönem değişiyor. Ben bu meslekte daha fazlasını başarma hayali kurardım.

- Filmde aynalar etraflarındaki olayları kaydediyor. Bir söyleşinde “Göz önünde olmayı sevmem” demişsin ama oyuncu olarak sen de aslında hep kayıt altındasın. Oyunculuğu seçtiğine hiç pişman oldun mu?

Olmadım. Böyle düşününce bu mesleği yapıp çok yara alıyorsun, alışması zor ama yaptığın işi sevmek en büyük motivasyonun oluyor. Özellikle İstanbul’da yaşıyorsan, işine motivasyonun ve tahammülün varsa, geriye kalan her şeye tahammül edebiliyorsun sanırım. Bir de 22 yaşımda göz önünde olmaya başladım. Eskiden bir yere giderdin ve “Paparazzi var” derlerdi, şimdi herkes mobil paparazzi olduğu için alıştım bir şekilde artık.

‘Göçebeyim, valiz hayatı yaşıyorum’

Haberin Devamı

Babam, anneannem, amcam hepsini üst üste kaybettim. Babamı kaybetmek en büyük korkularımdan biriydi.

- Zor olmadı mı alışmak?

Olmaz olur mu? Hâlâ zor. Ama bir şekilde dengeyi kurmaya alışıyorsun. Genç yaşta göz önünde oluyorsan, sen daha kendinin kim olduğunu bilmiyorsun ama herkesin senin için bir fikri oluyor. Tamam, insanlar ekranda tanıdıkları kişiyi takip ediyor ama benim de aslında bir hayatım var. Onun dengesini kurduğunda daha sağlıklı çıkabiliyorsun işin içinden. Ben bunu sağlamayı başardım.

- Bu yolda sana ne yardım etti?

Üst üste yaşadığım kayıplar sonrasında, hayatta dert edinecek çok daha başka şeyler olduğunu anladım. Dedim ki hayat çok kısa, bir şeyleri çok da fazla kafaya takmamak lazım.

Haberin Devamı

- Kimleri kaybettin?

Çok sevdiğim insanları... Babam, anneannem, amcam, hepsini üst üste kaybettim. Onun üzerine ara verdiğim bir dönem oldu. Tek çocuğum, biraz annemin yanında kalıp ona destek olmak istedim. Babamı kaybetmek en büyük korkularımdan biriydi.

- İnsan en büyük korkusuyla yüzleşince ne oluyor?

İnsan en büyük korkusunu yaşayınca başka bir şekilde özgürleşiyor. Çünkü artık en büyük korkun yok. Hayatta diğer korktuğun şeyler de o kadar da korkunç değil. Ailen senin için bambaşka bir şey ifade ediyor. Her şey değişiyor.  

 

TEKTİP OYUNCU OLMANIN BİR FAYDASI YOK

- Baban Ankara Devlet Tiyatroları’nda müdür yardımcısıymış, annen de güzel sanatlar mezunuymuş. Ailen sanatla
iç içe olunca senin için hayatta oyunculuk dışında bir seçenek yok muydu?

Haberin Devamı

Babam sonuçta memurdu; sanatla ilgilenir, resim yapar, enstrüman çalardı. Ama berbat eğitim sisteminden dolayı
o tarafı hiç düşünemedim bile. Fen okudum, liseden sonra bir sene ekonomi okudum, sonra konservatuvara geçtim ve İstanbul’a geldim.

- Nasıldı İstanbul?

Berbat, korkunçtu, kimseyi tanımıyordum, bir-iki akrabamız vardı. Sektöre dışarıdan baktığın zaman çok korkutucu duruyordu, İstanbul çok korkutucuydu. Bir yerden bir yere nasıl gideceğim, ne yapacağım, hiç bilmiyordum. Babam memur emeklisi, param yoktu. İstanbul’da öğrenci okutmak falan kolay değil. Akrabamın yanında kaldım, kıt kanaat geçinmeye çalışıyordum, çok zor geçti öğrenciliğim.

Haberin Devamı

- İlk röportajımızı altı sene önce ‘Vatanım Sensin’ sırasında yapmıştık. İlk başta zorlanmışsın, peki tanındıktan sonraki altı yıl nasıldı?

‘Vatanım Sensin’ benim için kariyer değiştiren bir projeydi. O kadar güzel bir işti ki... Ondan sonra ister istemez senin için biçilen şeyler oluyor. Bundan sonra yapacağın şey başroldür gibi. Ama tektip oyuncu olmanın bir faydası yok. Bizim işin keyifli tarafı, gerektiği zaman çirkinleşmek, her türlü karakteri oynamak. Zengin bir kültürüz, farklı insanları oynamak, farklı hikâyeler anlatmak bizim işimizin en keyifli tarafı.

- Bu durumla nasıl mücadele ettin?

Bu defa ‘Ben bu yoldan gitmek istemiyorum, bu yolu çizmek istiyorum’ diye anlatma mücadelesi başlıyor. Bazı dar görüşlü yönetmen ve yapımcılara ‘Ben aslında bunu da yapabilirim’ diye göstermeye çalışıyorsun. Sonra onlarla mücadele etmeyi bırakıyorsun ve kendi yolunda ilerlemeye başlıyorsun ama bu sefer de kendinle mücadelen başlıyor.

‘Göçebeyim, valiz hayatı yaşıyorum’

 

YAKIŞIKLI FALAN DEĞİLİM

- Bir ayağın Paris’teymiş. Orada mı yaşıyorsun?

Ben göçebeyim. Valiz hayatı yaşıyorum. Oradayım, buradayım, farklı farklı şehirlerdeyim. Bir süre Paris’te yaşadım, ev tuttum, dil eğitimi aldım.

- Göçebe hayatta her limanda sevgilin var mı?

Genciz, olabilir Hakan ama yok.

- Hep yakışıklı, beğenilen biri miydin?

Yakışıklı falan değilim, bu bir illüzyon, ben her türlü tipe girebilen biriyim. Benimle uğraşsalar, saçımı toparlasalar, şık bir şey giydirseler yakışıklı olabilirim ama tam aksini yaparsan çirkin de olabilirim. Soruna gelirsem; ergenlikte tipsizdim, hiç öyle beğenilen biri değildim hatta lisedeyken çok reddedildim. Dizilerde dekor için gençlik fotoğraflarını isterler, ben sadece çocukluk fotoğraflarımı gönderirim, “Bulamıyorum” der, geçiştiririm. Allah bir yerde elimden tuttu da herhalde bir şeylere benzedim.

- Aşk tarifini nasıl yaparsın?

Aşk tarifini yapamam. Aşk berbat bir şey bence.

- Aa, neden öyle düşünüyorsun?

Bence âşık olduğun zaman aklın kalbinden ayrılıyor. Hiçbir şeyi dengeye oturtamıyorsun. Kalbin ne diyorsa o, hiç yapmam dediğin şeyleri yapıyorsun, berbat bir şey aşk ya.

‘Göçebeyim, valiz hayatı yaşıyorum’

NEDEN DUBLÖR KULLANAYIM, BENDİM!

- Bir dergiye “Çok fazla işe hayır diyorum” demişsin. Neden?

Cepten yediğimi hissettiğim noktada bir şey üretemediğimi düşünüyorum, o set benim için huzursuz geçiyor. O yüzden yeni bir eğitim alayım, workshop’a (atölye çalışması) gideyim, farklı bir gözden bir şey daha öğreneyim derdindeyim. Art arda çok film çektim geçen sene, hepsi birbirinden farklı karakterlerdi. Şu anda çalışmıyorum ama hayat akıyor, bir yandan bir sürü şey topluyorsun hayattan; kendi hissettiklerinden, etrafında hissettiklerinden, aslında senin mesleki birikimin sürekli artıyor.

- Bahsettiğin filmlerden biri de ‘Bihter’di. Behlül’ü oynadığın için Kıvanç Tatlıtuğ’la kıyaslandın. Oyuncuların kıyaslanmalarına ne diyorsun?

Bazı genç oyuncular kendinden bir üst jenerasyondaki, örnek aldığı oyuncuların bir şekilde kendine destek olup iyi davranmasını bekliyor. Her oyuncu bunu yapmıyor ama Kıvanç Tatlıtuğ çok kısa bir karşılaşmamızda bile bunu bana yapmış biri. O yüzden iyi bir oyuncu olmasının yanında benim için çok kıymetli ve çok da iyi bir insan olduğunu düşünüyorum. Yani kıyaslanıyorsam onunla kıyaslanayım, ne güzel.

- O filmde sevişme sahneleri filmin önüne geçti. Hatta popon TT (trend topic- sosyal medyada en çok konuşulan konu) oldu. İddia edildiği gibi dublör mü kullandın?

Ben galadan sonra kendimi kaparım, o işten sonra da kendimi çok kapadım her şeye, o yüzden inan ki bilmiyorum neler konuşulduğunu. Neden dublör kullanayım, bendim! Film bunu gerektiriyordu ve yaptım. Sansür kültüründe sevişme sahnesini 50 kare slow(yavaş) hareketlerle çekip kıyafetini çıkarırsın; bir uyanırsın, yataktasın şeklinde de çekebilirdik herkesin yaptığı gibi. Ama sevişme sahnesi, sevişme sahnesidir. Biz hayatın her türlü gerçekliğini yansıt-
makla mükellefiz.  

‘Göçebeyim, valiz hayatı yaşıyorum’

 

Yönetmen Tolga Örnek 8 yıllık bir aradan sonra ‘Mucize Aynalar’ ile sinemaya dönüyor. Yapımcılığını Orchestra Content’in üstlendiği film Aziz Nesin hikâyelerinden oluşuyor.

BANA KÜFREDİP FİZİKSEL ŞİDDET UYGULADI

- Kadın oyuncular setlerde yaşadıkları fiziksel ve psikolojik şiddeti, tacizi artık daha rahat konuşabiliyor. Erkekler için durum nasıl? Senin setlerde şiddete maruz kaldığın oldu mu?

Evet, oldu.

- Psikolojik mi fiziksel mi?

İkisi de.

- Ne yaşadın?

Bir gün deneme çekimindeydim, karşılıklı oyun oynamamız gereken bir profesyonel oyuncuyu çağırdılar. Üzerimizde dönem kostümlerimiz vardı. Her şey çok güzel giderken karşıdaki oyuncu tamamen yaptığı işi kötüye kullanarak senaryonun dışına çıktı. Bana küfredip fiziksel şiddet uyguladı.

- Ne diyorsun! Sonra ne oldu?

O deneme çekiminde iki yönetmen vardı, o yönetmenler de hiçbir şey demediler, bu olayın üstü örtüldü ve o kişi işi yapmaya devam etti.

- Bunlar oyuncu olarak umudunu kırdı mı?

O kişiyi bildiğim için umut kıracak bir şey değildi. Ama umut kıracak şey, buna karar veren insanlardı. Sektörün, yönetmenlerin, yapımcıların bunu örtbas etmeye çalışması. Bunlar umut kırıcı şeyler. 

- Oyunculuğa başlamak isteyenlere ne dersin?

Bu mesleği bir sebebiniz varsa yapın. Fiziğinizi değil, kalbinizi takip edin.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!