Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de televizyon yakın tarihinin en tekdüze devrini yaşarken hep daha cıvıl cıvıl zamanlarına duyduğu nostaljiyle hareket ediyor. Eski Türk filmlerine, 90’ların coşkulu, absürt eğlence programlarına, Levent Kırca’nın, Hamdi Alkan’ın, Yılmaz Erdoğan’ın skeçlerine, gazino sahnelerine, Huysuz Virjin varyetelerine, Mehmet Ali Erbil taşkınlıklarına göbeğini tuta tuta gülmek istiyor insan. Dansözlü, peçete atmalı, ceket yakmalı, eller havaya enerjisiyle kopası var herkesin. Ama maalesef güzelim yaz günlerinde bile kopyala-yapıştır romantik komedilere ve kahkahayı karın ağrısı gibi içerde bırakan güldürülere talimiz.
Vasatlık bataklığında...
‘Geleceğin Starı’, parlak oyuncular aramak için elbette iyi niyetlerle, güzel umutlarla yola çıkmış bir yarışma. Aceleyle kotarılmış formatı, son dakika toparlanmış gibi duran ekibi bir yana, Fırat Parlak’ın, Hamdi Alkan’ın jüri koltuğunda güven veren tavrıyla açıkları da örtülürdü.
Ama o zavallı gencecik çocuklara yazılan ilkokul müsamere skeçlerini izleyebilmek için hepimizin çelikten bir sabra ihtiyacı var. 18-19 yaşında, belki gerçekten parlak, yetenekli, hevesli çocukları bir vasatlık batağında yok etmenin talihsizliği ve kötünün kötüsü esprilere gülüyormuş gibi yapan bir salon dolusu insana, takdir eden jüriye afallamak bir yana, epey tatsız bir 2.5 saat... Sahnede Sadri Alışık, Türkan Şoray, Kenter Tiyatrosu posterleri, fırfırlı, janjanlı perde, acayip klişe bir sunucu ve neredeyse histeri içinde bas bas bağırtılan oyuncuların curcunası çok acayip bir karışım. Rüküş bir nostalji, selfie esprilerine eşlik ediyor. Bodrum beach’leri arka plandayken, 90’ların kokonaları şezlonga yayılıyor. Neredeyse hiçbir komiklik seyirciye geçemiyor. Her hareket amatörlüğün plastik zırhında sekiyor. Ve ardından jüri müthiş tuhaf bir paralel evrendeymişizcesine, “İnanılmaz komiktiniz, kahkahalarımı tutamadım. Muhteşemsiniz” derken, rollerini sahnedeki oyunculardan iyi yapıyor.
Halbuki geçen hafta elenen Dilara da, ilk günden tüm şartlara rağmen ışıldayan Yiğit de bu fırsattan yararlanıp harika ekran yüzleri olabilirler. Hatta bu sahnede debelenmeye zorlanmasalar da olabilirlerdi. Belki gösterdiklerinin bin katı yetenekli çocuklara daha akıllıca şeyler yazmak, yeteneklerini sergileyebilecekleri çeşitlilikte roller vermek bu kadar zor olmamalı. Yoksa ikinci bölümü reytinglerde zar zor ilk 30’a giren yarışmada unutulup gidecekler.
O zavallı ilkokul müsamere skeçlerini izleyebilmek için gerçekten hepimizin çelikten bir sabra ihtiyacı var.