Güncelleme Tarihi:
* Profesyonel müziğe başlamadan önce nasıl bir hayatınız vardı?
- Şarkı söylemek, profesyonelliğe geçene kadar benim için bir hobiydi. Caza hep ilgim vardı; şarkı söylemeyi çok sever, kayıtlar yapardım. Her şeyin bir zamanı olduğuna inanarak ilerledim. Ne yapmak istediğini bilen, çok keyif alarak çalışan, yenilikler peşinde koşan, mutlu biriyim. Hatta Pollyannacıyım. Hoşuma gitmeyen bir şey olduğunda, önüme daha güzeli gelecek diye düşünürüm. Kolay kolay pes etmem, güçlü bir karaktere sahibim.
Lisa Fischer’dan ders aldı
*Sahnede olmak, şarkı söylemek istediğinizi anladığınızda kendinize nasıl bir yol haritası çizdiniz?
- Bu yeni süreçte müzik, hayatımda profesyonel bir hal aldı. Stanford Jazz Academy’ye kabul edildim, çok iyi vokallerle çalıştım. Amerikalı şarkıcı ve söz yazarı Lisa Fischer’dan ders aldım. Cazın anavatanı olan Amerika’da önemli kişilerle müziği paylaşabildiğim için şanslıyım. Kendime keyifli ve çıtası çok yüksek bir yol haritası çizmiş oldum.
* Albümünüz ‘Dear Frank-Tribute to Frank Sinatra’da ünlü müzisyenin şarkılarını seslendiriyorsunuz. Sinatra’nın hayatınızda nasıl bir yeri var?
- Frank Sinatra, şu dönemde hayatımın ve kalbimin tam ortasında. Bu, Türkiye’de kendisi adına yapılan tek çalışma. Albüm için herkesin çok sevdiği, kült Frank Sinatra parçalarını seçmeye çalıştım; sesime en çok yakışacağını düşündüğüm parçaları ortaya çıkarmak istedim.
*Sesi, tavrı ezbere bilinen bir ismin şarkılarını söylerken çekinceniz oldu mu?
- Birçoğumuz onun şarkılarını dinleyerek büyüdük, kulağımız söyleyiş biçimine aşina. O yüzden bu şarkıları seslendirmek büyük bir risk. Ama bu farklı tarz insanları etkiledi, çok güzel yorumlar alıyorum. Albümün plağı da yakında raflarda olacak.