Feyyaz Duman: Dizilerde oynayana kadar oyuncu olduğumu ispatlayamıyordum

Güncelleme Tarihi:

Feyyaz Duman: Dizilerde  oynayana  kadar oyuncu olduğumu ispatlayamıyordum
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2024 07:00

2014’te Antalya Altın Portakal Film Festivali ve Saraybosna Film Festivali’nden ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödüllerini aldı. Uzun süre sinema ve tiyatro yaptıktan sonra kariyerini ekranda başrollere taşıdı, tanındı. Sonrası için “Her oyuncu gibi özgürlük alanlarım daraldı” diyor. Kanal D’de yayımlanan ‘Yalan’ dizisinde izlediğimiz Feyyaz Duman’la buluştuk. Hayatını, çocuklarını, oyunculuğu ve bilinmeyenlerini konuştuk: “Çok kararsızım, bir şeye karar verene kadar kaçırıyorum.”

Haberin Devamı

Feyyaz Duman’la bu ilk buluşmamız. Çok dakik. Sözleştiğimiz saatte stüdyoda oluyor. Sakin bir yapısı var. Bir yandan da konuşkan, hoşsohbet. Büyük lafları sevmiyor, zaten “Beylik laf sevmem, edenden de uzak dururum” diyor. Başlıyoruz sohbete.

36 yaşında ‘Kadın’ dizisiyle şöhreti yakaladın. O zamana kadar neredeydin?

Şöhret kelimesi kulağa çok Yeşilçam jargonu gibi geliyor. Ve açıkçası benim için büyük bir ‘title’ (unvan). Biz ona ‘ünlü’ diyerek başlayalım. Soruna gelecek olursam; aslında hep sektörün içindeydim. Uzun süre tiyatro, sonra sinema ve ardından ‘İçerde’ dizisiyle dizi-televizyon sektörüne dahil oldum. Sektörün ‘görülmeyen’ tarafındaydım uzun bir süre yani.

Tanınmayan bir isim olduğun dönemde oyunculuk yapmak nasıldı?

Çok zordu. Dizilerde oynamadan önce benim oyuncu olduğumu ispatlayamama gibi bir derdim vardı.

Neden?

Haberin Devamı

Mesela “Ne iş yapıyorsun” diye sorduklarında “Oyuncuyum” diyordum, ardından “Nerede oynuyorsun” diye soruyorlardı. Benim oynadıklarım genelde festival filmleri olduğu için kimse bu filmlerden haberdar değildi, bilmiyordu.

Feyyaz Duman: Dizilerde  oynayana  kadar oyuncu olduğumu ispatlayamıyordum

Para kazanabiliyor muydun?

Tabii ki kazanamıyordum. Severek yaptığınız işten bir de para kazanabiliyorsanız mutlu olmamak için hiçbir nedeniniz kalmıyor. Festivallerde aldığım ödüller para ödülü olduğunda mutluluk duyduğum bir dönem geçirdim (gülüyor). Ama mesele sadece para kazanmak da değildi. Yoksa çok uzun bir süre para kazanmadığın bir işi neden ısrarla devam ettiresin ki? “Neden vazgeçmedin” dersen, yanıtım “Yaşarken karakter ve hikâye gereği ölüm dahil her an, her durum ve her duyguyla karşılaşmak” olur. Bu müthiş bir ayrıcalık ve motivasyon. Bir bedene ve ruha sahipsin ama her çıktığın yolculukta başka bir adamsın.

Sonuç olarak şöhreti geç yakaladığını düşünüyor musun?

Oyunculuk yapmaya karar verdiğinizde iyi-kötü bir yolculuğa başlıyorsunuz ve bu yolculukta önünüze ne çıkacağını bilemiyorsunuz. Tabii, her oyuncunun kendi yolculuğunda düşlediği bazı hedefleri ya da hayalleri oluyor fakat yol bazen kontrolünüz dışında sizi sürükleyebiliyor. Mesela bir film çektiğinizde o filmin hangi festivale katılacağına siz karar veremiyorsunuz. İyi bir festivale katıldığında onun sizin oyunculuk kariyerinize nasıl bir etkide bulunacağını bilemiyorsunuz. Ya da popüler bir dizide oynadığınızda da aynı durum söz konusu. O yüzden ünlü olmak bu yolculuğun bir parçası, ama erken, ama geç.

Haberin Devamı

Tanındıkça hayatında neler değişti?

Klasik bir cevap olarak; her oyuncu gibi özgürlük alanlarım daraldı. İlk başlarda çok mutlu bir şekilde hayatıma dahil ettiğim popüler kimlikten tamamıyla olmasa da zamanla hazzetmemeye başladım. Popüler olmak bir yandan hayatınızı kolaylaştırırken bir yandan da beni yaz sıcağında şapka ve gözlüğün ardına hapsetti. En iyisi pandemi dönemiydi. Maske yetiyordu (gülüyor). Bu arada çok sevdiğim sinemadan epey bir süre uzak kaldım. Ama çok şükür bu sene iki bağımsız filmde oynadım, üçüncüsüne de başlayacağız.

Bazı dizilerin kısa sürede sonlanmasının faturası başrol oyuncularına kesilebiliyor...

Başrole bir işin bütün yükünü sırtlıyor gibi bakılıyor. Tabii bunu ona sektör ve sektörün kaideleri yüklüyor. Yoksa iyi bir hikâye kimseye kaybettirmez. O yüzden son dönemde gördüğüm kadarıyla daha ‘ansambl’ (çok başrollü) bir kadro kuruluyor bazı işlerde. Zaten artık ünlü üzerinden devam eden iş kavramı çok değişmeye başladı. O büyük celebrity’lerin (ünlülerin) işleri tamamen hikâyesel bir döngüye girdi.

Haberin Devamı

Ekrana iş yaptıkça neleri keşfettin?

Önyargıyla baktığın ve bilinçsizce eleştirdiğin televizyon işlerinin aslında ne kadar meşakkatli olduğunu idrak ediyorsun. Mutlu muyuz? Değiliz. Bunun iç ve dış dinamiklerinin ne olduğu, neler getirip götürdüğü konusunda muhasebe yapabilecek durumda değilim. Fakat yönetmeni, oyunculukları, teknik olarak bir şeyi eleştiremiyorsun çünkü o kadar yoğun bir çekim temposu var ki… Televizyonda kötü iş yoktur; az süre, çok iş vardır.

Feyyaz Duman: Dizilerde  oynayana  kadar oyuncu olduğumu ispatlayamıyordum

ÇOK ŞÜKÜR KÖKSÜZ DEĞİLİM

Mardinlisin… Nasıl bir aileydi sizinki?

Mardinliyim. Ama gerçekten Mardinliyim. Kültürel olarak, sosyolojik olarak oraya aidim. Çok şükür köksüz değilim yani. Bir yerle, toprakla, kültürel bir mirasla bağı olmayan, kısacası köksüzleşmiş insanlar hayatta savrulmaya daha elverişlidirler, empati gücünden yoksundurlar. Gelişim ve yaratım konusunda zayıflardır. Beslenmezsen zayıf düşüp hasta olursun ya, kök de bir beslenme biçimidir. Biz peşi sıra doğan beş kardeşiz. Evin içerisinde bir arkadaş grubuyla büyüdük yani. Dördü erkek olunca kavga gürültüyle büyüyen fakat büyüyüp geliştikçe hepsi birer dosta dönüşen bir ailenin çocuğuyum. 90’lı yılların çocuklarıyız. Teknolojiden uzak, özgürlük alanları ve sokakları geniş bir dünyaydı bizimki. Her jenerasyon kendi nostaljisini yaşar, farkındayım, fakat biz kendi dönemimizi gerçekten çok özledik.

Haberin Devamı

Oyunculuk nereden kanına girdi?

Varmış demek ki (gülüyor). 12 yaşlarında tiyatroya başladım. Önce hobiydi. Hedef üniversiteye girip zamanı geldiğinde de bir mesleğe karar vermekti. Öyle olur ya. Daha çok gelişim yaşadığın, sevdiğin meslek değil de, karnını doyurabileceğini düşündüğün mesleğe yönelirsin bir zaman sonra. Ama ben lise zamanlarından itibaren oyunculuğa ağırlık verip okulu ikinci plana atmıştım. Ara verip duraksadığım, bir süre uzaklaştığım dönemlerim de oldu fakat hep kıyısında bir yerlerde eteğinden tutmuştum.

Feyyaz Duman: Dizilerde  oynayana  kadar oyuncu olduğumu ispatlayamıyordum

 

40’LARDA METROPOL ZAMANINDAN ANADOLU ZAMANINA GEÇİYORSUN

2014 yılında iki önemli festivalde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödüllerini aldın, başrol oldun. Ama neredeyse hiç röportajın yok. Neden?

Haberin Devamı

Röportaj çok verdim aslında. Dizi sektöründen önce de çok verdim. Onları açıp okuduğunuzda hepsinin birer biyografik röportaj olduğunu görürsünüz. Birbirinin kopyası gibi. İkincisi, kendime otosansür uygulamak istemiyorum. Her şeyi bütün samimiyetimle cevaplamak istediğim, her soruya açık olduğum bir zeminin olmasını diliyorum. Bu olmadığında kaçamak cevaplar vermek zorunda kalıyorum. Bu açık otosansürdür. Üçüncüsü de röportaj yapmak bir nevi haber etmedir. Haber yapmadır. Fakat bizde haber yaratılıyor. Haber yaratılınca da gerçekçilik kimliğinden uzaklaşıyor.

Peki, şu an istediğin noktada mısın?

Evet, halimden memnunum çok şükür. Çizginin çok görünen tarafında olmayı tercih etmiyorum. Manevi anlamda beklentilerimi minimuma indirdim. Oyunculukla ilgili ya da hayatın olumsuz bazı şeylerini artık dert etmemeye çalışıyorum. Akıl ve ruh sağlığımı çocuklarım için muhafaza etmem gerektiğini biliyorum çünkü.

Feyyaz’ı hiç tanımayan birine nasıl anlatırsın?

İki kızım var, onlara çok düşkünüm. Pozitifimdir. Kibirden, egodan nefret ederim. İşini yapmayan, sallayan kişilerden hiç hazzetmem. Beylik laf sevmem, edenden de uzak dururum.

Kendinde en çok değiştirmek istediğin özellik ne?

Çok kararsızım, bir şeye karar verene kadar kaçırıyorum. Mesela bir davete gidilecek, ne giysem falan derken davete gitmekten vazgeçiyorum çünkü zaten saati kaçıyor.

Feyyaz Duman: Dizilerde  oynayana  kadar oyuncu olduğumu ispatlayamıyordum

40’lara geldin, kendinle ilgili en büyük keşfin ne oldu?

40’lar çok güzel, hayat koşturmacası ve o tempo biraz yavaşlamaya başlıyor. Metropol zamanından Anadolu zamanına geçiyorsun.

Nasıl yani?

Anadolu’da zaman ve hayat daha yavaş akar, çok stresli değildir. Koşturma ve şehir kaosu yoktur. Kendinle ve doğayla baş başasındır gibi. Ama metropol hayatında, iş yoğunluğu ve koşturmacası içinde hayatın nasıl geçtiğini anlamıyorsun. 40’larda 20 ve 30’lu yaşlarda hayal ettiğin şeyleri, ulaştıklarını, ulaşamadıklarını düşünmeye, beklentilerini düşürmeye başlıyorsun. Bu yaşlar, hele bir de çocuk da varsa, sana sabrı öğretiyor.

Kızların Nergiz 8 aylık, Narin 3.5 yaşında. Nasıl bir babasın?

Hani derler ya “Allah hayırlı evlat versin” diye, bu ebeveynlerin kendileri için kurdukları çok bencilce bir laf. Bence bu dünyada her çocuğa Allah hayırlı anne-baba nasip etsin. Onlar hayırlıysa çocuk gerçekten hayırla büyür. O yüzden ebeveyn olmak için istemek yetmiyor, hazır olmak gerekiyor. Düşünsenize birkaç sene öncesine kadar tek başıma bir evde yaşarken şu an dört kişilik bir aileyiz. Bu büyük bir sorumluluk ve aynı zamanda mutluluk. Evet, iyi bir baba olduğumu düşünüyorum. Allah sağlık verdiği sürece de hep çocuklarıma iyi bir baba olacağım. Ebeveyn olduktan sonra aslında öğreniyoruz ki çocukların mutluluğu bizim en büyük mutluluğumuz.

Feyyaz Duman: Dizilerde  oynayana  kadar oyuncu olduğumu ispatlayamıyordum

Feyyaz Duman, Aslıhan Güner ve Eylül Tumbar gibi isimlerin rol aldığı ‘Yalan’ her pazartesi saat 20.00’de Kanal D’de.

 

YALAN BENİM İÇİN KIZGINLIK VE ÖFKEDİR

Kanal D’de yayımlanan ‘Yalan’ devam ediyor. Seni nasıl bir karakterde izliyoruz?

Kadir varlıklı, kuyumcu bir ailenin oğlu. Kendi dünyasını içinde yaşıyor, duygularını dışarıya yansıtmıyor. Kadir, Melike’ye içten içe bir aşk besliyor. Ama o duyguyu da içinde yaşıyor. Onurlu, dürüst ve âşık bir adam yani. Âşık bir adamın duygularını bastırması kadar zor bir şey yok. Çok arabesk olacak ama bir erkek sevdiği kadın yanında olsun ister ve bunun için de dünyayı yakmaz, gerekirse sevdiğiyle bir arada olacağı yeni bir dünya var eder.

Yalan sana ne ifade ediyor?

Yalan benim için kızgınlık ve öfkedir. Ya da yalanı şöyle ayırayım: Yalanın büyüğü küçüğü olmaz derler ya, bence olur. Küçük, tatlı yalanlar bizim gerçeği öğrenince baş edebileceğimiz, hayatımızı uzun süre etkilemeyecek şeylerse eyvallah. Fakat bazı durumlarda hayatının uzun bir döneminde devam ettirmen gereken ve hayatını olumsuz anlamda etkileyecek, vicdanen seni sorgulatacak bir yalansa buna asla yokum. Yalan söylediğimiz durumlar olmuş mudur? Evet, olmuştur, herkes yalan söyler. 

Söylediğin en tozpembe yalan ne oluyor?

Bazen kızıma üzülmesin diye zararsız bahaneler buluyorum. Mesela bugün seninle buluşacağım, ama iki gündür de setteydim, beni görmedi. Uyanınca “Gitme” diye görüntülü aradı, “Eve gel” dedi. “Tamam, dönüyorum” dedim. Halbuki setteydim. Şu an yaşı küçük olduğu için bunu idrak edemiyor, bir beklenti içinde kalıyor. Bu iyi bir şey mi bilmiyorum. Bu bile vicdani olarak beni rahatsız ediyor.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!