Fas’ta bakan olmak için bile iyi yemek yapmanız şart

Bir an şaşırıyorlar, kendi ülkelerinde görmedikleri bir ünlüyü, tatil için geldikleri İstanbul’da görmeleri tuhaflarına gidiyor. “Hey Choumicha, Choumicha!”

Choumicha, onlara dönüp gülümsüyor. Kısa sohbetler ediyor, isteyenle fotoğraf çektiriyor. Mısır Çarşısı’ndaki gezintimize zor da olsa devam ederken, bir yandan da tezgâhtaki bütün baharatlara tek tek bakıyor. Bütün lokumlara, bütün çikolatalara... “Hepsinin tadını çok merak ediyorum” diyor, “bunun için yaşıyorum.”

Choumicha Chafay. Fas’ın dünyaya armağan ettiği şef, diğer adıyla ‘baharat kraliçesi.’ Bu unvanı, kullandığı baharatları bizzat kendisi hazırladığı için vermişler.
Çocukluğunu Casabalanca’da geçirmiş; 15 yaşında başladığı mankenlik vesilesiyle televizyon kanallarında çalışmış olması, geleceğini nasıl yönlendireceği konusunda yol göstermiş: “İletişimi seviyordum, insanları ve yemek yapmayı... Benim için televizyondan daha uygun bir yer var mıydı?”

Şimdilerde Fas mutfağı ondan soruluyor. 14 yıldır süren yemek programı günün en çok izlenenlerinden... Bütün amacı, şeker ve tuzun bir arada kullanıldığı, yemeklerin bal ya da incir gibi tatlılarla pişirildiği ülke mutfağını daha iyi tanıtmak: “İnsanlar baharat deyince hep acıyı düşünüyor. Oysaki biz bir sebze yemeğini ya da en sıradan havuç salatasını bile farklı farklı baharatlarla bir sürü farklı şekilde yapabiliriz. Mutfağımızın en önemli özelliği bu. Yani ana malzeme baharat. İşin tuhaf yanı, Fas baharat üreticisi bir ülke değil. Safran ve kimyon dışında hepsini ithal ediyoruz. Bu malların ülkeye girişi de aslında epey sıkıntılı oluyor.”

MUTFAK, ASKERİ BİRLİK GİBİ

Chafay’ın üç ayda geldiğini söylediği baharatlar, uzun süre teknelerde beklediği için hemen küflenir. O da bunun üzerine Hindistan ve Bangladeş’ten aldığı baharatları karıştırarak özel bir kavanozda saklamaya başlar. Bu konuda o kadar ehil ki her yıl İtalya’dan gastronomi öğrencileri, Fas’a gelip ondan baharat dersi alıyor.

HATAY'DA YENİ TATLAR DENEYECEĞİM

Yemek pişirirken müzik dinlemeyi, şarkı söylemeyi seviyor. İşini yaparken çok zor biri olduğunu ve bu stresi dağıtmak için sık sık şakalar yapmak zorunda kaldığından da bahsedip ekliyor: “Mutfak, askeri birlik gibi bir yer. Kim, ne iş yapacak hepsi önceden belli. Her şey düzenli olmak zorunda. Bu düzeni de şef kurar. Yani şef ne derse o! Bu yüzden mutfakta demokrasiyi tolere edemeyiz.”

Chafay’la Akdeniz Ülkeleri Mutfak Günleri etkinliği kapsamında davetli olduğu Hatay’a gitmeden önce İstanbul’da buluştuğumuzda heyecanlıydı: “Düşünsene bir sabah gözlerini açtın ve öğrenecek hiçbir şey kalmamış, ne sıkıcı olurdu! İşte ben de hayata bugün ne öğrenebilirim diye bakıyorum. Hatay’da da yeni tatlar deneyeceğim için mutluluktan uçuyorum.”

PİŞİRMEYİ BİLMEYEN EVLENEMEZ

Ülkesinde yemek pişirmeyi bilmeyen bir kadının kolay kolay evlenemeyeceğini uzun uzun anlatıyor, hatta “Bu, Fas’ta o kadar önemli bir konu ki bakan olmak için bile yemek yapmayı bilmeniz lazım” diyor. Biz sohbete devam ederken Arap hayranları sosyal medya hesapları aracılığıyla ona Sultan Süleyman’ı soruyordu. Kendisi de ‘Muhteşem Yüzyıl’ın iyi bir takipçisi. Öyleki dizinin ilk bölümlerinde sultanın kadraja sığmayan kavuğunun sonradan küçültüldüğüne varıncaya kadar konuya hâkim.

Sultan Süleyman dışında mantıyı, karnıyarığı ve bamya yemeğimizi çok seviyor. Güzel bir yemeğin verdiği hazzı anlatmaya çalışırken, ellerini gözlerine götürüyor: “Ağlayabilirim. Ciddiyim. Üstelik sadece yemek de değil, çok lezzetli bir incir ya da taptaze bir balık bile benim gözlerimden yaşlar dökülmesine neden olabilir. Dedim ya, ben bunun için yaşıyorum...”