Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU
Oluşturulma Tarihi: Ekim 26, 2019 08:00
hayatta Batı ve Doğu’nun sentezini yakalamaya çalıştığını anlatıyor. Yaşama dair verdiği cevapların değiştiğini ve kendini artık daha korkusuz bulduğunu söylüyor. Atasoy’la yeni oyunu ‘Muse’ için buluştuk.
Uzun süredir ABD ile Türkiye arasında yaşıyorsunuz. Biraz Amerikalılaştınız mı?
- Kişisel sürecimde Batı’yla Doğu’nun sentezini yakalamaya çalıştım. Batı gibi akılcı ve analitik olmayı hep sevdim. Doğu’nun sıcakkanlı ve yaşamı kutlayan taraflarını kaybetmemeye çalıştım.
◊ Eski ve yeni Fadik arasında nasıl farklar var?
- Hayata bakış değişmedi, hep umuttan ve büyük düşünmekten yanaydım ama hayata dair verdiğim cevaplar değişti. Kendimi daha korkusuz ve daha güvenli buluyorum; hem gerçek hem de mecazi anlamda. ABD, eğlence endüstrisi içinde iş yapmak, sendika üyesi olma süreci, Pasifik Okyanusu’nda sörf yapmayı öğrenmek beni yaşamda daha cesur ve bilge kıldı.
◊ Peki Türkiye’deki arkadaşlarınızla haberleşirken gündeme dair konularınız neler oluyor?
- Dünya genelinde kaygılarımız var. Maalesef insan gün geçtikçe kendinden ve gerçeğinden uzaklaşan bir tür oldu. Fiziksel güzelliğin birçok değerin üstüne çıkması, materyalizmin kaba çizgilerle neredeyse dayılanarak gezmesi, açgözlülük, yerle bir edilen insan sevgisi... Olumsuz o kadar çok şey var ki... Ama hâlâ bir okulda bir öğretmen öğrencisinin başını sevgiyle okşuyor, hâlâ ihtiyacı olan birine toplanıp yardım edenler var. Keşke bunlar da gündem olup örnek alınsa...
◊ Yeni oyununuz ‘Muse’u ilk kez Edinburgh Fringe Festivali’nde sahnelediniz. Orada olmak nasıldı?
- Cannes Film Festivali sinemacılar için nasıl bir önem taşıyorsa, Edinburgh Fringe Festivali de performans sanatları için aynı önemde. 2 milyon seyircinin buluştuğu, 21 gün süren bir festival. ‘Muse’ ortak yapım olarak davet aldı ve dokuz oyun sergiledim. Çıkan yazı ve övgüler beni çok mutlu etti.
Önce kadın, sonra insan olmaya dair bir güzelleme◊ ‘Muse’, eserlerini yaratma sürecinde Tolstoy, Shakespeare ve Leonardo da Vinci’ye ilham veren bir esin perisi. Peki sonra neler oluyor? - Sanat gezegeninden dünyaya gönderilmiş, görevli bir esin perisi ‘Muse’. Lakin bu ustaların, kadın karakterlere yazdığı finalleri beğenmemiş ve işlerine müdahale etmiş. Ustalar onu sanat gezegeninin mahkemesine şikâyet ediyor. Oyun ‘Muse’un mahkemede kendini savunması üzerine kurulu. Dolayısıyla seyirci yaratıların hem orijinal versiyonlarını izliyor hem de ‘Muse’un kadın karakterlere yazdığı yeni finalleri. Oyunda beş orijinal şarkı var, piyano eşliğinde canlı söylüyorum. Besteleri Los Angeles’ta yaşayan arkadaşım Emir Işılay yaptı, sözler bana ait.
◊ Nedir oyunun derdi?- Önce kadın, sonra insan olmaya dair bir güzelleme, bir hatırlatma. Antik Yunan’daki hümanizm çıkış noktam oldu.
◊ Oyunun yönetmeni Erdal Beşikçioğlu’yla yollarınız nasıl kesişti? - Eski arkadaşız. Ben 2010’da, ‘Fadik ve Kırmızı Bavul’ sürecine girdim. Bütün hayatımı bir bavula sığdırıp sadece iş yaptığım yerlerde yaşama kararı verdiğim bir yaşam biçimi. İlk durağım tiyatroyla bağlantılı bir sosyal sorumluluk projesini gerçekleştirdiğim Berlin’di. Erdal bu süreci iyi bilen bir dostumdu. O da o sene oynadığı filmle festivale gelmişti. Bir gün bu ‘kırmızı bavul’ yaşam biçimimden bir eser çıkarsa işbirliği yapalım diye de sözleşmiştik. Aradan dokuz sene geçti, ben o süreçte ‘kırmızı bavul’dan dört ürün çıkardım. ‘Muse’ oyununu Türkiye’de yapma kararı verince Erdal’la buluştuk, oyunu çevirdim; o da hem reji yeteneğini ve deneyimini hem de kurucusu olduğu Tatbikat Sahnesi’nin tüm imkânlarını sundu.
Sessizlik kampında tanıştık ◊ Aşka bakışınızda yıllar içinde neler değişti?- Aşk benim için hep bir gizem, bir bilinmezlik olarak kaldı. Aşk çok derin bir kelime benim için, onu algılayışımsa sadece varlığa dair. Kadın ve erkek arasındaki paylaşıma gelince, bu konuda pek yetkin ve bilge değilim açıkçası.
◊ Şu an âşık mısınız? - Ben her an aşk halindeyim, aksi takdirde yaşam yolunda pusulamı kaybetmiş olurum.
◊ Hayatınızda biri var mı? - Uzun süreli bir birlikteliğim vardı ama yollarımızı ayırdık. Sessizlik kampında tanıştık, sonra kelimeler işin içine girdi, anlaşamadık ve farklı yönlere büyüdük. Hayatımda biri yok ama kalbimde biri var.
◊ Kırmızı bavulunuz hâlâ sizinle yolculuğa devam ediyor mu? Kırılıp dağılmadı mı? - Maalesef üzerindeki çıkartmalar seyahatler sırasında çıktı, yeni çıkartmalar arıyorum şimdi. Ama hâlâ birlikte yolculuk ediyoruz, hatta yolda önce onu tanıyıp bana dönen, “Aa kırmızı bavul ve Fadik” diyenler var.
Fadik Sevin Atasoy’un ‘Muse’ oyunu,
1, 2, 21 ve 22 Kasım’da Ankara Tatbikat Sahnesi’nde, aralık ayında Los Angeles’ta sahnelenecek.