Güncelleme Tarihi:
Gizem: Melis, bu bayram planınız nedir arkadaşım? Aile ziyaretleri mi yoksa çocuklarla tatil mi?
Melis: Biz İstanbul’da, şehrin tadını çıkaracağız
Gizem. Çocuklara İstanbul’da görmedikleri yerleri gezdiririz. Tabii ilk gün babaanne, dede, hala ziyareti, el öpmeler, harçlık toplamalar... Sonra da o harçlıkları bir güzel harcamalar... Sizin planınız ne?
Gizem: Şahane fikir bence, İstanbul’u en çok bayramlarda seviyorum. Yalnız son birkaç ‘yaz bayramı’ kaldı, sonra kışa denk gelecek bayramlar... Ben çocukken kışa denk geliyordu, bir amcamdan diğerine gitmemiz üç saat sürüyordu. Bizim hiçbir planımız yok. Bir kayınvalideme gideriz ama Lorin çok heyecanlı. Bayram denince hemen yeni elbise soruyor “Ben ne giyeceğim” diyor. Kutlama filan istiyor.
23 Nisan’la karıştırıyor.
Melis: Kıyamam ben ona, o kadar haklı ki! Deniz’le Memo da bayramlık giyinip gezmeye bayılıyorlar. Özel bir zaman olduğunun farkındalar ve her çocuk gibi bir panayır olacakmış duygusu yaşıyorlar.
Gizem: Evet, bir de bayram hediyesi alıyoruz biz. Oyuncak ya da istediği bir şey varsa ona bakıyoruz. Şimdiden bayılıyor bayramlara... Fakat tatillerde ve bu bol gezmeli günlerde tüm öğünleri şaşıyor. Bir sürü abur cubur ve şekerlemeden yemeğe yer kalmıyor.
Melis: Sorma, o konu bizde de delirtici bir şeye dönüşüyor genelde.
Her gittiğimiz ziyarette mutlaka çikolata ya da şeker yiyorlar. Şeker komasına girecekler diye korkuyorum.
Akrabalar da bir tuhaf, “Daha yeni çokça yediler” diyorum, “Bırak yesin annesi, bir şey olmaz” deyip tekrar tekrar ikram ediyorlar. Yani çocuklarla ayrı, akrabalarla ayrı mücadele ediyorum.
Gizem: Umarım çocukların şekere boğulmadığı bir bayram olur.Melis: Az şekerli bayramlar dilerim herkese.
Gizem: Maalesef öyle... Bir de çikolata vererek kendini çocuğa sevdirme yarışı oluyor.
Melis: Sevgi çikolatayla olmaz arkadaş!
Gizem: Yetişkinlere derdimi anlatmam mümkün değil ama Allahtan Lorin daha iyi anlıyor beni. Bir yerden sonra bırakıyor yemeyi. “Eve götürelim, saklayalım yarın yersin” filan diyerek ikna ediyorum. Bir çanta verdim eline, “Hepsini buraya topla, bakalım ne kadar çok biriktireceksin” dedim geçen bayram. Biriktirmeye odaklandığı için yiyip de eksiltmeye kıyamadı.
Melis: Aferin ona! Hâlâ pek çok ebeveynin ambalajlı gıdaları çocuklara çekinmeden, bol bol verdiklerini de görüyorum. Bunun bir sınırı olmalı, sağlıklı beslenmenin önemini anlamalı insanlar. Niye bizim ülkemizde bu kadar çok kalp, tansiyon, şeker hastası var yani!
Gizem: Asıl problem de tüm bunlara bağlı obezite sorunu. Bir araştırma okudum geçenlerde. Okul çocukları üzerinde yapılan çalışmalarda, yetersiz beslenen çocukların iyi beslenen yaşıtlarına göre, çoğunlukla okula daha geç başladıkları, okul yıllarında başarılı olamadıkları, testleri/soruları geç cevapladıkları, yorgun ve anemik oldukları, bağışıklıklarının da zayıf olduğu ortaya çıkmış. Öte yandan özellikle endüstrileşmiş ülkelerde artan obezite, hem çocukluk hem de erişkinlik döneminde ciddi fizyolojik ve psikolojik sorunlara neden oluyormuş. Obeziteli çocukların, sınıf arkadaşlarının eğlence konusu oldukları, oyun arkadaşı olarak tercih edilmedikleri, yarışmalara katılamadıkları, sosyal yaşamlarının olumsuz etkilendiği, özgüvenlerinin düşük olduğu ortaya çıkmış.
Melis: Ben sabahın köründe kalkıp organik pazarda maydanoz, dereotu bitmeden yetişeyim diye helak olurken benle dalga geçen herkese bu araştırmayı okutmayı isterim!
Gizem: Organik pazarda helak olunamıyorsa bile en azından abur cubur tüketimini azaltarak işe başlanabilir. Umarım çocukların şekere boğulmadığı bir bayram olur bu defa...
Melis: Az şekerli bayramlar dilerim ben de herkese...