Güncelleme Tarihi:
Bazen bir şarkıyı “Nasıl yazılmış bu sözler, bu nasıl yorum” diye hayranlıkla dinlediğimiz olur. Sena Şener’le yeni şarkıları üzerine yaptığımız sohbet işte bu soruların yanıtını da içinde saklıyor. Algıları açık, iç dünyası zengin, hayatla derdi olan bir müzisyen o. Müzik dünyasına kafa tutuşunun simgesi kıvırcık uzun saçlarıyla 8 yıldır hayatımızda. ‘Sevmemeliyiz’ gibi ileride klasik olacak bir hit’in yaratıcısı olan Şener, son çalışması ‘Kaybettiklerimi Geri Ver’le içsel kargaşalarını açığa çıkarırken müziğinin de sertleştiğini haber veriyor.
* Son şarkılarınla birlikte müziğinin de sertleştiğini görüyoruz. Bu nasıl alınmış bir karar?
Hem mantığımla aldığım hem de duygusal bir karar diyebilirim. Ama kesinlikle strateji değil. Her şey 3 yıl kadar önce daha sert müzikler dinlemeye başlamamla gelişti. Opeth’i (İsveçli progresif metal grubu) dinlerken şarkılarının edebi, şairane eserler olduğunu ve müziğin buna hizmet ettiğini gördüm. Ve hayatımda bazı şeylere duyduğum öfkeye rağmen bu şarkıların beni daha sakin bir insan haline getirdiğini keşfettim. Bu ifade şekli şarkılarıma da yansıdı. Ve ‘Çok Geç Kaldım’ ortaya çıktı.
* Peki, sahnede bu şarkıları söylemekten mutlu musun?
Evet, çok keyif aldım. 9 yaşımdan beri gitar çalıyorum ama hiçbir zaman yeteri kadar vakit ayırmamıştım. Rock gitaristi Deniz Yıldız’dan da gitar dersleri almaya başladım. Deniz aslında dinleyicimdi, öğretmenim oldu. Bir yandan da vokal için ekstra çalışmaya başladım. Bunları sahneye taşımanın bana müzikal anlamda büyük bir zevk verdiğini fark ettim. Sahnede güzel değil korkutucu görünmek; seyircilerin gözlerinin içine bakıp o mimikleri vermek... Ve 20 bin kişinin size eşlik etmesi...
*‘Öfkelendiğim şeyler’ dedin. Seni neler öfkelendiriyor?
Şarkılarımdan da anlaşılacağı gibi çok anlaşılmadığımı düşünürüm her zaman. Çocukluğumdan beri iç dünyamı yansıtmakta problem yaşarım. Bunu sadece müzikle yapabildiğimi düşünüyorum.
‘Aileme bağımlıyım’
*En güzel yolu bulmuşsun...
Evet. O yüzden sağlıklı bir insanım. Eğer müziği bulmasaydım, büyük bir ihtimalle delirmiş olurdum (gülüyor). Dediğim gibi, çok hassas biriyim. Opeth’in ‘Porcelain Heart’ şarkısını dinlediğimde şarkının içinde bu söz geçmese de “Evet, ben porselen kalpliyim” demiştim. Gerçek olmak benim için önemlidir. Gece yattığımda kendimi rahat hissetmek... Hayatımda bazı yolları seçmeyiş sebebim de gerçekliğe verdiğim önemdir.
*Zaten başından beri hep ne istediğini bilen bir müzisyen oldun...
Müzik piyasasına 15-16 yaşlarımda girdim. Zor bir alan. Önce kendinize doğru kalıp dinlenen de biri olmaya çalışmak zor bir meydan okuma. Tabii ki seven kadar sizden nefret eden de oluyor. Belki birilerinin travmalarını tetikleyen şarkılar yazıyorum. Ya da çiçekli elbise giyen kızdan deriler giyen, meydan okuyan bir kadına dönüşmem hoşlarına gitmiyor. Sadece 24 yaşına girdiğim için linç edildiğimi hatırlıyorum. “30 yaşındasın, yalan söyleme” diye... Sağlıklı kalmak zor yani. Bunun içinde büyüdüğüm için küçük yaşta olgunlaştım. Bir yandan hayat çok güzel gitmedi benim için...
*Neden?
Sevdiğim insanları kaybettim. Son depremde halamı kaybettim. Maraş’taydı. Onunla özel bir ilişkim vardı. Onun ve diğer tüm insanların acısını hissederek, acımızdan çok da söz etmekten kaçınarak yaşadık. Yakın zamanda dedemi kaybettik. Daha anneannemin kaybının acısı sürerken... Yani hayatta biraz hüzünlü bir yerden geliyorum. ‘Tesellim Ol’da dediğim gibi “Ben acı dolu bir ağacın dalı...” Ama hayatımda mutsuz olduğumu hatırlamıyorum. Ailemle birbirimizi seven, destekleyen bir yanımız da var.
*Ailenle yaşıyorsun, değil mi?
Evet, böyle tercih ediyorum. O sıcaklığı bırakamıyorum. Aileme bağımlıyım. İnsanlara güvenemeyeceğimi gördükçe aileme, erkek arkadaşıma, en yakın arkadaşıma daha çok sarıldım.
*Algıların açık mıdır? Sana çevrilen bir bakış, yargılayan bir tavır dikkatini çeker mi?
Çok fark ederim. İnsanların enerjisinden etkilenirim. Ama kendimi eğiterek porselen kalbimin çevresine taştan bir duvar ördüm. İnsanlarla bir şeyler paylaşmak zor, günün sonunda bir çıkar ilişkisi yaratabiliyorlar. Mesafeli olmak daha güvende hissettiriyor.
*Dinleyicilerinle arandaki ilişki zamanla değişti mi?
Müziğim benim bir adım önümde. Şarkılarımı bilip beni tanımayanlar var. Ama sahne performansım geliştikçe seyirciyle ilişkimin kuvvetlendiğini, onlara bir katarsis yaşatabildikçe bana daha çok bağlandıklarını görebiliyorum.
‘Karnım da doyar, kalbim de’
* İngilizce parçalar yayımlamayı planlıyorsun. Yıllar önce DJ/prodüktör Mahmut Orhan’ı dünya çapında tanıtan ‘Feel’ parçasının vokali sendin. “Keşke o zaman yapsaydım” dediğin oluyor mu?
Konserime gelenlerin çoğu o şarkıdaki vokalin ben olduğumu bilmiyor. O dönem İngilizce parça çıkarmak için yetersizdim. Belki de pop ya da elektronik müzik yapmak zorunda kalacaktım. Ve o ‘ben olmamayı’ kaldıramazdım. O dönem Lübnan’da konser vermiştim. Çok şık bir kulüptü. Buzdan kuğular falan... Gitarımı aldım, ‘The Blower’s Daughter’ (Damien Rice şarkısı) söylüyorum. ‘Feel’in akustiğini... Beni yuhaladılar.
* Rock müziğin geleceğini nasıl görüyorsun?
Tekrar canlandığını düşünüyorum. Bunda müziğini biraz yüzeysel bulsam da Maneskin’in (İtalyan rock grubu) etkili olduğuna inanıyorum. Amacım popüler olmak değil ama öyle bir alan oluşuyor. Yoksa gittiğim ülkede beni 200 kişi dinlesin, benim karnım da doyar, kalbim de... Mutlu olurum.
‘Annem en yakın arkadaşım’
* ’Müziğim benim bir adım önümde” dedin. O zaman bir adım geriye gidelim. Bize kendini anlatır mısın?
Müzik dışında çok bir hayatım yok. Profesyonel olarak ilgilenmeden önce de böyleydi. Ders çalışmaz, müzik yapardım, annem kızardı. Arkadaşlarımla gezmez, müzik yapardım. Gotik tarzı seviyordum.
*Kıyafetlerini hâlâ annen mi dikiyor?
Evet. Hepsini annem tasarlayıp yapıyor. Hatta butik açmayı düşünüyoruz onun için. Benim en yakın arkadaşım zaten. Çocukluğumdan beri böyle oldu.
* Babayla ilişkin nasıl?
Babamla anlaşamadığım zamanlar oldu. Babamın beni anlamadığını düşündüğüm zamanlar... Ama şimdi onunla ortak olduk (gülüyor).
* Hangi değerlerle büyüdün?
Dürüstlük, sadakat ve özden vermek. Örneğin çevrenizden biri hasta olur, “Ah canım geçmiş olsun, senin için yapabileceğim bir şey var mı” dersin. Ya da bunları söylemeden bir çorba yapıp götürürsün. Ben onu almasam da vermeye çalışırım.
Bir de kendimi acımasızca eleştirebilirim.
Bu şekilde hem içimdeki yaraları dindirdim hem de bunu müziğimde daha iyiye gitmek için kullandım.
* Kendini eleştirebilmek yorucu bir yandan da...
Evet, yoruluyorsun. Ama kardiyo gibi. Yaptıkça güçleniyorsun.