‘En sevmediğim huyum kendime acımasız olmam’

Güncelleme Tarihi:

‘En sevmediğim huyum kendime acımasız olmam’
Oluşturulma Tarihi: Haziran 08, 2024 07:00

Geçen sene ekranda bir göründü pir göründü. Hiç aklında olmayan oyunculuk mesleğinde hızla parladı. Eylül Tumbar şimdi Kanal D’de yayımlanan ‘Yalan’ dizisiyle karşımızda. Onunla buluşup Ege’de başlayan hayatını, oyuncu Enes Koçak’la olan birlikteliğini ve aşkı konuşuyoruz: “Bana başarı ve zekâ çekici gelir.”

Haberin Devamı

Stüdyoya girdiğimde o çoktan gelip hazırlıklara başlamıştı bile. Yeteneğini güzel yüzü ve keskin mavi gözleriyle destekliyor. Bu onunla ikinci söyleşimiz; tam sorularıma geçecekken gülümseyerek “Bu sefer soruları ben mi sorsam” diyor Eylül Tumbar. Ve başlıyoruz sohbete...

Son söyleşimizin üzerinden 1 yıl geçti. O zaman ilk başrolündeydin. Daha yeni parlıyordun, ismin daha yeni duyuluyordu... Bu 1 sene senin için nasıl geçti?

O benim ilk röportajımdı, şu an çok farklı hissediyorum o yüzden. Aslında bu 1 yıl o kadar hızlı geçti ki... Yeni yeni bir şeyler yapmaya başlıyorum derken bir anda kendimi işin profesyonel kısmında ve durmadan çalışırken buldum. Çok mutluyum, çok keyifliyim, tahmin ettiğimden daha güzel gidiyor. O yüzden hep güzel şeyler söyleyeceğim.

‘En sevmediğim huyum kendime acımasız olmam’

Haberin Devamı

Bir anda sektörün göbeğine düştün. Bunun zorlayıcı yanları olmadı mı senin için?

Güzel ve tatlı yönlerinin yanı sıra tabii çok yorucu. Setin temposu ve çekim saatleri dijitale göre daha zorlayıcı. Ama bunlar da oyunculuğunu geliştirme açısından çok önemli ve sana tecrübe katıyor. Hıza alışıyorsunuz, bu sırada zorlayıcı olsa da insan severek yapınca bir şekilde hallediyor.

21 yaşındasın. Bir sürü yeni oyuncu seninle aynı kulvarda kendini göstermeye çalışıyor. Rekabet ortamına ne kadar takılıyorsun?

Benim hep kendi odağımda bir dünyam oldu. Bence insan kendini geliştirdikçe ve olmak istediği yere odaklanıp ona göre çalıştığında bir şekilde o yere geliyor. Benim zorlandığım kısım rekabet değil. Kendimle rekabetim var. Hep söylüyorum, en sevmediğim
huyum kendime acımasız olmam.

Bu dönemde seni çekemeyenler oldu mu?

Yok, bir de ben öyle konulara girmem. Herkesin pozitif ve negatif düşünceleri olabilir. Birisi bir şey dese bile o kişiden biraz uzaklaşırım çünkü beni ilgilendirmiyor.

Sen biraz Pollyanna mısın?

Hiç Pollyanna değilim ama böyle şeyleri çok umursamıyorum. Arkadaşlarım da hayatlarında bir şey olursa benim fikrimi sorarlar. Çünkü genelde onlar gibi duygusal
tepki vermem. Benim 12 gezegenimde de hiç su grubu yok, belki ondan.

Haberin Devamı

Burcun neydi? Özelliklerini taşır mısın?

Aslan’a Başak. Evet, taşırım. Aslan’ın kendine ait bir dünyası, başarma hissi ve bir şeyler yapabilme hırsı var. Başak burcunun da
disiplinini ve çalışkan olmasını taşıyorum.

Burçlardan ilişkilere geçelim... Senin ilişki ve evlilik terapistliği eğitimin varmış. Nereden aldın bu eğitimi?

İstanbul Üniversitesi’nde sertifika programına katıldım.

Neler öğrendin orada?

Çabanın önemini öğrendim. Ama karşılıklı iletişimde karşı tarafı anlama, kendini daha kolay ifade edebilme çok önemliymiş, eğitimle beraber bunları da anladım. 

DOSTLARININ ‘GÜZİN ABLA’SI

Sen arkadaşlarının çözümler üreten ‘Güzin Abla’sı mısındır?

Haberin Devamı

“Kime sorsam”, “Doğru mu yanlış mı bir hareket yaptım acaba” diyenler beni arıyorlar. Ne yapmaları gerektiğini söylemiyorum ama doğru yoldasın veya değilsin diyorum. Çünkü herkes günün sonunda duygusal davranıyor, sonra da “Sen böyle demiştin, neden böyle oldu” falan diyorlar.

Bu bilgileri, fikirleri sen ne kadar kendi ilişkilerinde kullanıyorsun?

Kendi ilişkimde de karşı tarafı dinlemeye özen gösteriyorum, karşılıklı uyumumuzun olmasına dikkat ediyorum, onun dışında olduğum gibiyim. 

GENEL OLARAK ROMANTİK BİRİYİM

Psikoloji üzerine okumayı seviyorum. Senaryo teknikleri üzerine yazılmış kitaplarım var.

Kendimi ekranda çok izleyemiyorum. Sadece ne yaptığımı, yanlışlarımı görmek için bakıyorum. Yoksa ‘Keşke şurayı şöyle yapsaydım’ diye düşünmekten o anı kaçırıyorum.

Haberin Devamı

Genel olarak romantik biriyim. Mesela “Şu kalemi çok seviyorum, sebebi de şu” desen unutmam ve hiç beklemediğin bir anda sana onunla gelebilirim.

‘En sevmediğim huyum kendime acımasız olmam’

 

YALAN SÖYLERSEM BAŞIMA GELİR

Kanal D’de yayımlanan ‘Yalan’ dizisinde Duru karakterini canlandırıyorsun. Sen Duru’yu nasıl anlatırsın?

Duru bir yalanın içinde yaşıyor. Hayatında kendine en yakın gördüğü kişi annesi (Özge Borak). Ve idolünü de annesi olarak belirlemiş. Onun gibi olmak istiyor. İdealist bir kız ve büyüdüğü yerin değerini biliyor. Yani aslında olay onun için zenginlik değil ama yaşadığı bu zengin hayatın bir parçası olmayı çok iyi taşıyor. Annesini çok iyi tanıdığını, babasıyla ilgili her şeyi çok iyi bildiğini ve kontrol ettiği bir hayatı olduğunu sanıyor. Ama aslında öyle olmadığını anladığında vereceği tepkiler beni heyecanlandırıyor.

Haberin Devamı

Sen böyle bir şey yaşasan, ne yapardın?

Çok zor bir şey, bilmiyorum,
her şeyin yalan olduğunu görmek ve hissetmek bence bir yerde insana “Acaba ben de mi yalanım” dedirtebilir. Yani her şey bir yalansa o zaman ben ne için uğraştım, bunu sorgulatabilir.

Peki, senin yalanla aran nasıldır?

Hiç iyi değil. Hiç yalan söyleyemem, bir de ben yalan söylersem başıma gelir. Mesela “Bugün hastayım, gelemem” desem bir gün sonra hasta olurum. Sadece kendime yalanlar söyleyebilirim, kendimi kötü hissetsem bile “İyiyim” derim.

Şimdi geldiğin noktada oyunculuk sana ne ifade ediyor?

Oyunculuk benim vazgeçilmezim oldu. Güvende hissettiğim alan.

‘En sevmediğim huyum kendime acımasız olmam’

 

HAYALİMDE ASLA OYUNCU OLMAK YOKTU

İzmirlisin, Çeşme’de doğup büyüyorsun, bir Ege kızısın. Baban barmen, annen resim yapıyormuş. Ege’nin o sıcaklığı ve ailen sana neler kattı?

Annem ve babam çok genç çocuk sahibi olmuş, aramızdaki yaş farkı az olduğu için ben hep arkadaş gibi büyüdüm onlarla. O yüzden aile konusunda çok şanslıydım. Ege’nin o rahatlığı bana pozitif olmayı öğretti çünkü stressiz bir yerde büyüdüm. Ailem de pozitif ve rahattı, bahçede yenen yemekler, ailece hep beraber gittiğimiz denizler bana çok güzel şeyler hatırlatıyor. Ege insanı olmak bana rahatlık ve küçük şeylerle mutlu olabilmeyi de
katmış olabilir.

Çocukluğundan beri belgesel izliyor, biliminsanı veya doktor olmak istiyormuşsun. Sonra ne oldu da buralara geldin?

Her şey benim öğrenme merakımla başladı. Çok kitap okurdum, oyunculuk nasıl bir şey derken tiyatro eğitimine başladım. Çevremdekiler “Bir deneme çekimi yapalım” dediler. Sonra bir görüşmeye çağrıldım, sadece öğrenmek için gideyim diye düşündüm ve menajerim Fatoş Koçak’la tanıştık, “İstanbul’a gel” dedi. Ve burada eğitime başladım.

Bu günleri hayal ediyor muydun?

Hayalimde asla oyuncu olmak yoktu, bana çok uzak geliyordu. Ama bir yandan da bizim ailecek film gecelerimiz vardı, o film izlediğimiz zamanlardan çok keyif alıyordum. Belki oyunculuk böyle kanıma işlemiştir.

İzmir Ekonomi Üniversitesi Sinema ve Dijital Medya Bölümü’nde okuyormuşsun. Bitti mi?

Yok, bitiremedim, İstanbul’a gelince kaldı.

Tek başına İstanbul’a gelince hiç tereddüt ettiğin, korktuğun oldu mu?

Tabii ki. İlk zamanlar ‘Ne olacak’, ‘Burası nasıl bir yer’ diye düşündüm ama belki de karakterimden dolayı hiçbir zaman ya olmazsa tedirginliğine ya da burası çok büyük korkusuna kapılmadım. Nedense bana çok iyi hissettirdi ve ben de ‘Bana iyi hissettiriyorsa demek ki sonu güzel olacak’ diye düşündüm.

‘En sevmediğim huyum kendime acımasız olmam’

BİRBİRİMİZİ SET BİTTİKTEN SONRA TANIDIK

Bir önceki dizindeki rol arkadaşın Enes Koçak’la birliktesiniz bir süredir. O dönem sorduğumda “Aramızda bir şey yok” demiştin. Beni mi kandırdın?

Hayır (gülüyor). O zamanki soruyu da çok net hatırlıyorum, “İş hayatından biriyle sence sevgili olur muydun” dedin. Bizim iş bittikten sonra aramızda farklı bir iletişim oluştu ve sonra bir ilişkiye başlayabildik.

Dizi sırasında karşılıklı sahnelerde hiç kalbin çarpmıyor muydu?

Şu an hep seviyormuşum gibi hissediyorum ama o zaman öyle bir şey yoktu.

Dizi bittikten sonra nasıl başladı?

Birbirimizi set bittikten sonra tanıdık gibi bir şey oldu. Set esnasında canlandırdığın bir karakterin hislerine bağlı kalıp o andan etkilenmek bence doğru değil. İş hayatı dışında birlikte oturduğunda “Aa evet, anlaşabiliyormuşuz” diyorsun.

Enes’in neyine vuruldun?

Genel olarak duruşunu seviyorum, net bir karakteri var ve çok eğleniyoruz. Onun benimle olan uyumu da beni etkiledi.

Birlikte nasıl vakit geçiriyorsunuz?

Bazen iş konuşuyoruz, bazen birlikte kitap okuyoruz. Beraber senaryo eğitimleri alıyoruz. Asıl bize iyi gelen kısım da zaten oyunculuk dışında normal birbirini seven
iki insan gibi vakit geçiriyor olmamız.
Spor yapıyoruz, yürüyüşe gidiyoruz, mesela o sırada oradaki bir ağaç güzelse ağaçtan konuşuyoruz.

Enes’i üç kelimeyle nasıl anlatırsın?

Eğlenceli, anlayışlı, net.

Aşk tarifin nedir?

Eğlenceli, anlayışlı, net.

Kafasına buyruk bir çocuktum

Senin için güzellik nedir?

Bana başarı ve zekâ çekici gelir.

Peki, kendinle barışık mısın?

Ben kendimi beğeniyorum, kendimle barışığım. İnsanların bazı yönlerimi ya da bazı şeyleri beğenmemesini de anlıyorum.

Burnunu eleştiriyorlar sanırım. Bence sana güzel bir hava katıyor...

Evet, burnumu eleştiriyorlar. Rahatsız olmuyorum. Bence farklı duruyor.

Çocukluktan beri hep böyle
güzel miydin?

Yok, değildim diyebilirim. İlkokulda dişlerim yoktu, dökülmüştü, Bir fotoğrafım var, tek dişim var. Bir de çok zayıftım. Abur cubur yiyip sokakta vakit geçiren bir çocuk olduğum için de kafasına buyruk, her tarafı mosmor, erkek çocuğu gibiydim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!