Güncelleme Tarihi:
Eminönü’nden gidişte 52, dönüşte 56 duraklı 79E/Kayabaşı Kiptaş-Kayaşehir otobüsünün son durağında, Kayabaşı Kiptaş blokları dışında, Elmalılı Hamdi Yazır Camii ve büyük bir marketle karşılaşıyorum sadece. Hemen karşıda natamam ve metruk site Bizimkent var. Soruyorum hızlıca. Hazin hikâye. 1997-98’de başlamış inşaat. 1999 depremi sonrası iskân izni alınamamış. Müteahhidin yurtdışına kaçtığı söyleniyor. Hak sahipleri hâlâ mücadele içinde.
Biraz aşağıya, Altınşehir-Kayabaşı yol ayrımına ilerliyorum. Küçükçekmece ve Başakşehir belediyelerinin ortak tabelasını taşıyan ‘Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi’ burada. Hem kısırlaştırma ve aşılama hem de sahiplendirme yapılan tesisin hafta içi 10.30-15.30 saatlerinde ziyaret edilebildiğini öğreniyorum.
Tekrar durağa yürüyüp Kayaşehir istikametine dönüyorum çünkü bu tarafta görecek başka şey yok. Otobüste etrafı incelerken karşılaştığım durak isimleriyle karakterini belli etmişti bu muhit aslında. Bir noktadan sonra hepsi değerli bir taş ismine ekli ‘sitesi’ kelimesiyle anılan duraklar: Zümrüt, Firuze, Yakut, Elmas...
Evler hızla değerleniyor, daha da değerlenecek
Böyle olması doğal; burası sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da en büyük uydu kent projesi olma iddiasıyla 2008 sonlarında start alan, ilk sakinlerini de 2011’de ağırlayan bir TOKİ kasabası, ‘TOKİstan’. Toplamda 1.5 milyonluk nüfusa ulaşması hedeflenen projede, 1892 yeni konut satışına başvuruların 5 Eylül’de başlayacağı daha yeni duyuruldu.
Sadece TOKİ değil tabii. Talebi ve hızlı büyümeyi gören yapı şirketleri boş durmamış. Her biri mahalle ölçeğinde ‘yaşam alanları’yla dolu her yer. Kimi proje halinde, kimi çoktan dolmuş. Park Mavera, Seyran Şehir, Bahçetepe, Bulvar İstanbul, Avrupa Konutları, Nidapark Kayaşehir, Evvel İstanbul, Adım İstanbul, Emlak Konut Başakşehir Evleri... 90’ların efsane oyunu SimCity’de bir ev, bir bahçe kurardınız ve küçük figürler hızlı hızlı yürüyerek yerleşip okul, yol, su, çarşı, park talebinde bulunurdu ya hani; aynen öyle...
Bu ev bolluğu ilgimi çekiyor haliyle; bir emlakçıya giriyorum. Muhitte evlerin kısa sürede çok değerlendiğini, bunun duracak gibi olmadığını, yakında işlemeye başlayacak metro hatları sayesinde ulaşımın da kolaylaşacağını anlatıyor. İnşaatı süren şehir hastanesi ve kocaman botanik parkıyla mayısta açılan İbn Haldun Üniversitesi, hatta Hampton by Hilton Oteli de diğer etmenler.
Burada herkes borçlu, pazar o yüzden boş
Üstünde bulunduğumuz alanın altına su kanalları açılmış, Başakşehir’deki Sular Vadisi’nin devamı buraya yapılacakmış; yapay bir dere ve kenarında kafeler, sosyalleşme alanları...
Bu civarda oturanlar mutlu ve heyecanlı haliyle. Emlakçıda bu tabloyu harita üstünde anlatan genç adam da aynı coşkuyla konuşuyor.
Emlak olayına kaptırıp çok yürümüşüm. Dağınık halde bir oraya, bir buraya sapıyorum. TOKİ Kayaşehir Anaokulu, TOKİ Nasrettin Hoca Anaokulu, TOKİ Kayaşehir Mevlana İlkokulu’nu geçip TOKİ saat kulesinin olduğu alana geliyorum. Merkez Kayaşehir AVM’de soluklanacağım. Bu açık alanlı çarşıda mağaza isimleri enteresan: ‘Ne arasan bulursun’cu Bayezid City, ev gereçleri satan Leydi Çarşı, züccaciyeci Zücmark... Bir yerli, bir yabancı kelimeyle lüzumsuz oyunlar...
Etraftaki çekçekli kadınlardan öğreniyorum ki pazartesi ve cumaları Kayaşehir’de pazar var. “Hangi sokakta?” diye soruyorum; ‘Fuar ve Sergi Alanı’ yazan binayı gösteriyorlar. Kapalı pazar yeriymiş. Yürüyen merdivenle bağlanan iki kat. Alt kat kılık kıyafet, üst kat yeme-içme.
Önce üst kata çıkıyorum. Bayramdan önceki son pazar günü bugün ama ortalık çok tenha; hiç bayram coşkusu, telaşı yok. Üç satıcıdan da benzer cümleler duyuyorum: “Abla, burada herkes borçlu. İnsanlar ev taksidi ödüyor. Pazara 20-30 lirayla çıkabiliyorlar. O yüzden ancak akşamüstü, fiyatlar biraz düşünce hareketleniyor. Öğleden sonra 4’te, 5’te gelsen kalabalık görürsün.”
İlerideki gözlemeciye yürüyorum. Sadece gözleme yok; menemen, çorba, sıcak yemek ve pilav da veren küçük bir esnaf lokantası. Ispanaklı peynirli gözleme çok iyi geliyor, 7 TL. Menemenin 6, sıcak yemeğin 7, pilavın 4 TL olduğunu öğreniyorum.
Dolu tezgâhın sırrı Demet Akalın mı?
Karnımı doyurup aşağı iniyorum. Bu koridorlar da boş. Sadece bir tezgâhta 10-12 kadın, defosuz giysi seçiyor. Yoksa işin sırrı Demet Akalın’da mı? Radyodan onun sesi yükseliyor: “Şu anda kulüpte, keyfim yerinde, arasan da seni duymuyorum...”
Çantacıya yürüyorum. Sarı çantadaki ‘One martini, two olives, extra dry’ yazısına bakarken düşünüyorum. Bu semtin muhafazakâr bir yapısı var, ne yazdığını bilselerdi gene de tezgâha koyarlar mıydı? O sırada satıcı sesleniyor: “Orijinal Furla, Guess, Fendi modeli onlar. 70 TL. Ama siz ilk defa alıyorsunuz galiba, 50 olur. İkinciden 70 alırız.” “Başka sefere” diyorum. Bu bölge böyle hızlı gelişecekse daha Kayaşehir’e de, Kayabaşı’na da, metrosuna, da, pazarına da yolumuz çok düşecek nasılsa...
Şehirlinin yazlığı: Hobi bahçeleri
Emlakçı bir ara heyecanla kapıya çıkıp etrafı göstere göstere anlatırken, parmağının ucundaki renkli, küçük, ahşap müstakil evlere takılıyor gözüm. ‘Cadde Dükkânlar’ denen mevkide bulunan bir tepenin üstünde, set set, üç-dört sıra halinde yükseliyorlar. Yukarıdaki Bahçetepe sitesinin ‘hobi bahçeleri’ymiş bunlar. Sitedeki yaklaşık 900 dairenin böyle bir artısı var. 30-50 metrekarelik bu müştemilatlı alanlar, bir tür şehir yazlığı. Evlerinden çıkıp iki dakikada buraya ulaşıyor, öndeki küçük bahçeye domates-biber ekiyor, mangal yapıp çay demliyor, misafir ağırlıyorlar burada. Tek sorun şu: Bu alanların tapusu yok, mal sahiplerine 30 yıllığına kiralanmış durumda hobi bahçeleri. “Güzel fikirmiş, alayım” derseniz söyleyelim; şu an boş yok!