Güncelleme Tarihi:
Güçlü geometrik kurgularla sonsuzluk duygusu yayan yapıtlar; ilhamını büyüdüğü coğrafya ve kültürden alan, tekstil malzemeleri ve geleneksel yama yöntemiyle çalışılmış, yoktan var etme çabasını anlatan eserler... Ahmet Güneştekin’in rüyalarını, renklerini ve sanatın her evresini ifade ettiği eserleri bu kez ‘Mitoslar Evreni’ isimli sergide bir araya geliyor.
Bu, sanatçının Avusturya’daki ilk solo sergisi aynı zamanda. Ülkenin en önemli müzesi Bank Austria Kunstforum Wien’de açılan ve 27 Ağustos’a kadar sürecek sergide sanatçının efsanelerden aldığı ilhamın, düşünce dünyasındaki hikâyelerle buluşmasını izlemek mümkün.
Işık, daima karanlıktan gelir
Ahmet Güneştekin’e göre mitoslar, geçmişle birlikte şimdiki zamanın bir görünümü olduğunu anlatmanın aracı. Karanlıkla ışık arasındaki doğal çatışmanın resimlerine de yansıdığını belirtiyor. Işığın daima karanlıktan geldiği görüşünü vurgulayan sanatçı için ışık, ‘kurtuluş’ anlamına geliyor.
Ona göre sanat bir keşif ve adeta bir oyun alanı. Yapıtlarında ‘temel’ diyebileceğimiz bir özellik olan tekrarların, neredeyse ‘manik’ denilebilecek bir konsantrasyon, odaklanma yetisi ve sabır istediğine dikkat çekiyor. Onun görsel dünyasında Lilith, Pegasus, Akhilleus, Zümrüdüanka, Medusa gibi mitoslara ait figürler görülüyor.
‘Mitoslar Evreni’ sergisinin küratörü olan Dr. Ulrich Ptak, Güneştekin’in çalışmalarında mitleri neredeyse postmodern bir şekilde çakıştırarak, farklı kültürel görüşler arasında bağ kurduğunu söylüyor; sanatçının yaratımını “Hümanist bir manifesto” olarak tanımlıyor.
Yıkılan coğrafyalarla yüzleşme
Serginin merkezinde, Güneştekin’in yaşadığı coğrafyanın belleğine yerleşmiş yıkımları ve yüzleşmesini yaşamamış bir yakın geçmişi ortaya koyduğu ‘Yoktunuz’ adlı enstalasyonu yer alıyor. Eser ilk bakıldığında yıkıntıya dönüşmüş büyük bir kütle olarak görülürken, kütlenin tamamında dağınık olarak bulunan ve yakınlaştıkça tanımlanabilen nesneler, sanatçının geçmişini yansıtan izlerden oluşuyor.
Son dönemde ürettiği en önemli ve radikal çalışmalardan biri olan ‘Yoktunuz’da sanatçı, ‘hafıza mekânları’ kavramına adını veren filozof ve tarihçi Pierre Nora’yı referans gösteriyor. Anıtsal boyuttaki yapıtta, yaşadığı coğrafyada var olma mücadelesi veren ve sonunda göç etmek zorunda kalan tüm insanları hatırlatmak amaçlanıyor.
Çarpıcı bir İstanbul hikâyesi
Güneştekin’in 2012’de ‘Yüzleşme’ isimli seriyle çalışmaya başladığı ‘Kostantiniyye’deyse İstanbul’un, farklı medeniyet, kültür ve dinleri buluşturan kadim tarihi anlatılıyor.
Eser, sanatçının camiler, kiliseler, sinagoglar, hilal, Davut yıldızı, Ortodoks haçı ve Katolik haçı gibi İstanbul’un tarihini yansıtan, adeta simgeler ormanı içeren bir rölyefe dönüştürülmüş, plastiğe benzer malzemelerden oluşuyor.
Sanatçı, ‘Kostantiniyye’yle Konstantinopolis’in doğuşunu, İstanbul’a dönüşümünü ve yüzyıllar içinde ev sahipliği yaptığı savaş, barış, aşk ve tutkuyu konu ediniyor.
Yokluğu var etme çabası
En ilgi çekenlerden biri de, sanatçının resmin öğelerini kullanarak ‘Kırkyamalar’ oluşturduğu eseri. Güneştekin bu yapıtla anadiline, annesinin yaratıcılığına, nenelerinin yaratıcılığına geri dönüyor. Eski giysilerin sökülerek yeni ve faydalı bir şeye dönüştürülmesi amacıyla yapılan yama dikme işini yansıttığı ‘Kırkyamalar’da Güneştekin, Anadolu’nun geleneksel terzi kültürünü kullanarak hızlı tüketime başkaldırıyor, materyalist dünyaya bir gönderme yapıyor.
Eserinin çıkış noktasınıysa şöyle anlatıyor: “Yama, yokluğu var etme çabasıdır. Yokluğun verdiği yaratıcılıkla var etme çabasıdır. Müthiş bir hayal dünyası ve yaratıcılık gerektirir. Çocukluğumu, doğduğum coğrafyanın en özel kültürünü yansıttığım ‘Kırkyamalar’ eserimle, sanatın bin bir renkli özgürlük bahçesini buluşturdum.”
Cennete bakış
‘Tanrının Arka Bahçesi’, sanatçının efsanelerden aldığı ilhamla, hikâyeler ve renk cümbüşüyle buluşturduğu kademeli renkler ve geometrik yapılardan oluşuyor. Güneştekin’in ‘sanatın cennetin arka bahçesi’ olduğu görüşünün izleri en çok bu eserde öne çıkıyor.
CİLT HASTALIKLARI NEDEN KAYNAKLANIR?