Güncelleme Tarihi:
Dışarıdan aşırı beyefendi gözüküyorsun...
Aslında şerefsizin teki miyim Hakan (gülüyor)?
Yok, öyle demek istemedim. Ama bu temiz çocuk duruşu ‘Selena’dan beri senin için çizilmiş bir imaj mı yoksa gerçek mi?
Yani ekstra bir şey hiçbir zaman yapmadım, her zaman olduğum gibiydim. Klasik bir laf belki ama saygı bence en değerli şey. Saygıya ve sevgiye gerçekten önem veren biriyim. İnsanları kırmak beni üzüyor. Ortada bir yanlış varsa onu vurarak kırarak değil, konuşarak, akılcı bir şekilde çözmenin çok zor olduğunu da düşünmüyorum.
Pop şarkıcısı olarak efendilik kazandıran bir şey mi ?
Yani şu an dünyaya baktığında efendilik kaybettiren bir şey.
Neden?
Çünkü piyasada gördüğüm, gerçekten şaşkınlıkla okuduğum şeyler oluyor. Sonra o kişileri yine aynı şeyleri yaparken görüyorum. O yüzden benim için bazı şeyler daha zor.
Sence hak ettiğin yerde misin?
Olduğum yerden mutluyum. İlk albümün üstünden 10 yıl geçmiş. Şarkı yapmadığım bir dönem oldu. Sonrasında tam ‘Başlıyorum’ dediğim an pandemi gerçekleşti. Çıkardığım 1-2 şarkıda ülkede olaylar oldu, her şey durdu. Şu an tekrar bir yapılanmaya girip yeni şarkılarla yoluma devam ediyorum.
Sence sen popstar mısın?
Bence popstarım, yani dinleyicilerime göre öyleyim. 1 kişi de dinlese, 100 milyon kişi de dinlese bu işi yapmaya devam edeceğim. Sokakta yürürken duyduğum sözler, aldığım mesajlar çok güzel. Bunlar beni motive ediyor,
o yüzden asla vazgeçmeyeceğim.
14 yaşında modellikle çalışmaya başlıyorsun. İnsan o yaşta model olmaya nasıl karar verir?
Aslında hep şarkıcı olmak istiyordum. Ama boyum uzundu, 1.84’üm. Hep de, Allah’a şükür, elim yüzüm düzgündü. Bir gün halam bir yarışma başvurusu gördü, “Denesene” dedi. Kuzenimle başvurduk. Ama 16 yaş sınırı varmış, beni almadılar. Bir ay sonra ajanstan telefon geldi. 14 yaşında, arkadaşlarım sokakta top oynarken, kendimi o zamanın en önemli modelleriyle podyumda buldum. Büyüleyici bir şeydi. Beş sene devam ettim. İstanbul’a Roberto Cavalli gelmişti, onun defilesinde baş manken olarak çıkarak jübile yaptım.
Üniversitede müzik eğitimi mi aldın?
Hayır, Dokuz Eylül Üniversitesi Endüstriyel Elektronik Mühendisliği’ni kazandım. Ama iki ay gittim, hiç istemiyordum.
Neden o bölümü seçtin?
Burada ailem devreye giriyor. ‘Kolunda altın bir bileziğin olsun’ baskısı gördüm. Ama konservatuvar okumak isterken oraya girince istediğim olmadı diye çok hırslandım. Deli cesaretiyle 18 yaşında İstanbul’a geldim.
Okul bitmedi o halde...
Yok, sonrasında Açıköğretim Fakültesi’nde okudum.
Birçok kişi seni 17 sene önce ‘Selena’ dizisiyle tanıdı...
Müzik yapmak istiyordum ama bir şekilde harçlığımı kazanmak için modellik yaparken oyunculuk görüşmelerine de çağrılmaya başladım. ‘Selena’ için görüşmeye gittiğimde yönetmenimiz Bora Onur “Ortaokul öğrencisini canlandıracaksın” dedi, kabul etmedim. Öyle kaldı. 3 ay geçti. Moskova’daki bir defileden dönerken ajansımdan aradılar, “Yarın sabah saat 7.30’da AKM’den araçlar kalkıyor, diziye başlıyorsun” dediler. “Hangi dizi” dedim, “Selena” dediler. Uçaktan inip dizi setinde buldum kendimi. Hangi karakteri oynayacağımı bile bilmiyordum, Burak Öğretmen karakterine seçilmişim. Bir anda kamera önüne geçtim.
‘Selena’nın tekrarları yıllardır ekranda dönüyor. Kendini izlediğinde ne hissediyorsun?
Evet, inanılmaz... ‘Doktorlar’ dizisi falan hikâye. YouTube’da 6 milyara yakın izlenmesi var. Kendimi tebessümle izliyorum. 18 yaşında, tecrübesiz Gökhan’a bakınca o zamanki heyecanımı gözlerimde görüyor, mutlu oluyorum. Fenomen bir iş oldu. “Sokakta yürüyememe” tabirini o kadar çok yaşadım ki, set kurulduğunda gelen çocuklar, aileler sebebiyle çekimler dururdu. 2023’e geldik, hâlâ dışarı çıktığımda çocuk hayranları görüyorum.
Çocukların sevgilisi oldun. Ama müzik yaparken de genç kızların sevgilisi olman gerekiyordu. O işin negatif etkisini yaşadın mı müzik kariyerinde?
O algıyı kırmak için ekstra bir çaba sarf etmedim. Orada çocukların sevgilisi olan bir adamken müzik tarafında daha farklı bir adamım. O karaktere insanları ikna edip hâlâ bu kadar sevilmek mutluluk verici.
Kısmen aldatıldım
‘Best Model Türkiye’ ikinciliğin var. Dünyanın en yakışıklı erkeği yarışması ‘Manhunt’ta da dünya 4’üncüsü oldun.
Bu sıfatlarla hayatı yaşamak nasıldı?
Güzel ama hiç buna takıntılı olarak yaşamadım. Güzelliğin, yakışıklılığın gelip geçici olduğunun bilincindeydim hep. Tabii aynada gördüğüm adamı beğeniyorum. Ama hiçbir işimi buna dayanarak yapmadım.
Yakışıklısın, ünlüsün. Çapkın mısın?
Hafiften çapkınım. Ama ben ilişki adamıyım. O yüzden tanımadan, güvenmeden birileriyle çok görüşen biri olmadım.
Yıllardır şarkılarda aşkı anlatıyorsun. Sen aşkı nasıl anlatırsın?
Aşk bence olmayandır. İlişkiye başlamadan önceki o tutku, heyecan doruk noktası... Onun içinde saygı ve sevgi yoksa devamı gelmiyor. Bence gerçek olan sevgi.
Hayatında biri var mı?
Yok.
Sosyal medyadan ahlaksız teklifler alıyor musun?
Günaşırı ahlaksız teklif geliyor.
Hiç aldattın mı ya aldatıldın mı?
Aldatmadım. Kısmen aldatıldım. “Biraz ara mı versek” gibi bir durum yaşadıktan sonra ben tekrar başlayacağımızı düşünürken onun başkasıyla olduğunu, hatta kısa süre içinde evlendiğini öğrendim.
Şarkıda “İkimizi yoranlar, gelmesin onlar” diyor. Aşkta seni yoran oldu mu?
Yorulduğum zamanlar oldu. Bir ilişki yaşıyorsam dışarıdan birilerinin söylediği şeyler beni çok ilgilendirmiyor. Ne hissettiğimi, yaşadığımı ben biliyorum. Benim için odak noktası karşımdaki kişi. O sebeple beni başkalarının değil ama ilişkinin yorduğu oldu.
İnsanı en çok yoran, insan
2014’te ‘Survivor’ katılmaya nasıl karar verdin?
Yeni şarkımın tanıtımı için ‘Üç Adam’ programına çıkacaktım. Programı Acun Medya yapıyordu. Ertesi gün menajerime “Acun Bey sizinle görüşmek istiyor” diye telefon geldi. Kendimi Acun Abi’nin ofisinde buldum, beni yarışmaya davet ettiler. ‘Survivor’ inanılmaz fenomen bir iş ama baştan sona izlediğim bir proje değildi. Nasıl zorluklarla karşılaşacağımı bilmiyordum. Bir de sonuçta hepimizin belli bir imajı var ama o adada şeffaf bir haldesin. Hiç tanımadığım insanlarla aylarca bir arada olmak bana ütopik geliyordu. Bir hafta düşündüm. Falcıya bile gittim.
Gerçekten mi?
Evet, menajerim dedi ki: “Birisi var, ona soralım.” Sorduk! Gitmeye karar verdim. Şimdi iyi ki gitmişim diyorum. Çünkü burada sabaha kadar konuşsam bile orada gördükleri kişi kadar şeffaf olmam mümkün değil.
Ne kadar kaldın adada?
Turabi ile finale kaldım. O şampiyon oldu. Üzüldüğüm şeyler de olmuştu açıkçası. “Gökhan zaten ünlü, şarkıcı, oyuncu, parası vardır” gibi algılar olmuş. Bunları yarışma bittikten sonra fark ettim. Bazı sanatçılar, isimler böyle saçma sapan demeçler vermiş. Bir hafta boyunca evde sabah programlarında hakkımda konuşulanları izledim.
Oradaki hayat sana ne öğretti?
İnsanı en çok yoran, insan. O yarışma, hayatın konsantre hali gibi. Bir de o kadar açtım ki, sana anlatamam, hani açlıktan insan uykusundan uyanır mı? Düşündüğüm şeyler; ‘ailemin ve sevdiklerimin nasıl oldukları, bugün sakatlanır mıyım ve açlık yüzünden sağlığım bozulacak mı’ydı. Hayatın özeti bunlar bence. Bunlar iyi olduktan sonra gerisi çok önemli değil.
Bir daha gider misin?
Bir daha zor, zaten ardından bir ‘ll Star deneyimim oldu. Şu an tek odağım müzik.
Yeni şarkın ‘Aynen Aynen’ çıktı. Şarkının iki versiyonuna iki klip çektin. Paran mı çok, yoksa delirdin mi?
Aslında şarkının yeni klip çektiğimiz ikinci versiyonuna tutulmuş, çok sevmiştim. İlk andan beri istiyordum. Yıllardır hayallerimde doğup büyüdüğüm İzmir topraklarında klip çekmek vardı, ‘Aynen Aynen’e nasip oldu. Amcamın klasik kamyonetini kullandık.
Şarkının hikâyesi ne?
Prodüktörüm Volga Tamöz’le ilk albümden önce çalışmıştık. Yıllar sonra tekrar bir araya geldik. İkimiz de elimizdeki şarkıların hepsini döktük. Senede minimum 4-5 şarkı çıkarırız diye hedefledik. ‘Aynen Aynen’ ilk dinlediğimizde en çok yükseldiğimiz şarkı oldu. Kimseyi umursamadan, doyasıya aşk yaşamayı isteyen birinin hikâyesini anlatıyor. Herkesin hayal ettiği ama asla başaramadığı bir şey bu.
Müzik dünyasının gündeminde kliplerin, şarkıların tıklanma rakamları var. Sence doğru mu bunlar? Şarkının ne kadar tıklandığı senin ne kadar iyi şarkıcı olduğunla eşdeğer mi?
Asla eşdeğer değil, olamaz da. Tabii herkes milyonlarca kez izlensin ister ama bu bahsedilen rakamların çoğu bence hikâye. Müzik sektörünün zaman içerisinde manipüle edildiğini düşünüyorum. Mesela bundan yıllar önce çok izlenmeleri olanlar, şimdi 5-10 milyonda kalıyor. Bu enteresan değil mi sizce de? Bu bir algı çalışması, her sektör zor ama bizim sektör hakikaten kurtlar sofrası. Bu tarz şeylerden eskiden etkilendiğim olurdu, yaşadığım haksızlıklardan dolayı içime kapanabiliyordum. Şimdi umurumda değil.
‘Kurtlar sofrası’ dediğin müzik dünyasını şimdi nasıl görüyorsun?
Çok kötü, evet çok güzel işler de var ama geneline baktığında altyapı ve sözler saçma sapan. Bazı şarkıların içindeki küfürler falan garip geliyor, gerçekten sanat için değil, sanki dikkat çekmek için yapılmış işlermiş gibi. Ama bu da bir dönem herhalde.