Güncelleme Tarihi:
Melis: Gizem, bazen ne düşünüyorum biliyor musun? İyi ki doğurmuşuz be!
Gizem: Evet, bazen!
Melis: Ha ha ha... Doğurmak demişken heyecanlı bir doğum hikâyen var senin, okurumuzla da paylaşmak ister misin?
Gizem: O günlerde sinirden alı al moru mor kesildiğim bir hikâyeyi şimdi nasıl gülerek anlattığıma ben de şaşırıyorum. İlk gidişimiz 35’inci haftanın sonu. Biraz kanamam oldu. Hemen hastaneye gittik. Önemli bir şey yok dendi, geri eve... 38’inci haftanın başında bu kez suyum geldi. Yani onun gibi bir sıvı. Annem “Sudur o” dedi. İsmail işten çağrıldı, eşyaları topladık, yine hastaneye...
Melis: Etti iki.
Gizem: Öyle. Gece nöbetçi doktor kontrol etti ve “Açılmanız başlamış. Sizi yatırıyoruz, sabah doğuma girersiniz” dedi. Gece yarısı duyan birkaç arkadaşım çıktı geldi. Vakit geçsin diye batak bile oynadık. 20 dakikada bir “Ne zaman doğar” diyorum. Bir ara İsmail uyudu ama ben sabahı sabah ettim. Sabah doktorum geldi. “Sende hiç doğuracak surat yok ama bir amniyon testi yapalım, anlarız” deyince ben bir gerildim.
Melis: Eminsin sen, doğurup çıkacaksın.
Gizem: Çoook. Bir de çiçeğini, lokumunu, hediyesini, takısını alan hastaneye doldu. Gelen bakıyor, çocuk yok... Doktorum dedi ki: “Eğer suyun geldiyse seni sezaryene almak zorundayım.” Ben direkt “Nee, sezaryen mi? Asla!” dedim. Doktorum: “Eğer gelen suyun değilse de eve göndereceğim.” Ben: “Eve gitmek mi? Asla! Ben bugün bu çocuğu doğuracağım!” Sonuç: Suyum gelmemiş. Yani bana yine evin yolu göründü. Sinirlerim o kadar bozuldu ki, başladım ağlamaya “Ben bir gün daha hamile olmak istemiyoooorum” diye.
Melis: Yapacak bir şey yok tabii...
Gizem: Yok. Doktorum dedi ki “39’uncu haftanı doldur, bebek hâlâ gelmezse fitil koyarız”. 40’ıncı haftanın ilk günü koştum hastaneye. Herkes tembihli; çocuk doğmadan kimseye haber edilmeyecek. Gece fitil kondu. İsmail yine uyudu. Ben yine dön dolaş, ne sancı var ne bir hareket. Sabah doktorum geldi ve “40’ıncı haftada fitilin çalışmamasına inanamıyorum. Sezaryen olmak zorundasın” dedi. Gıkım çıkmadı bu defa. Ben doğumdayken herkesin haberi olmuş, gelmişler yine. İki kez gelmelerinin karşılığını kebapçıdan dürüm söyleyerek taçlandırdım. Ben yiyemedim, o ayrı...
Senin doğumun nasıldı?
Melis: Beklenti dışı diyeyim! Eşim doğuma girecek, bebekleri doğar doğmaz birlikte göreceğiz sanıyordum.
Gizem: Eee, girmedi mi?
Melis: Giremedi. Doktorum telaştan ameliyathaneye haber vermeyi unutmuş. Hijyen için gerekli hazırlıklar yapılmadığı için de alamadılar. Tam ameliyathanenin kapısından ele ele girerken sevenleri ayırdılar... Tek başıma kalınca yaşadığım korkuyu sana anlatamam. O epidural iğnesi yapılırken kasap tezgâhı gibi ameliyat masasına yatırılıp kollarım deri kelepçelerle bağlanırken...
Gizem: Deri kelepçe mi!
Melis: Kime anlatsam inanmıyor. Galiba bir tek bana yapılmış. Neyse, doğum hikâyelerimize ayrılan sürenin sonuna geldik.
Sevgili okur, önümüzdeki hafta ‘Annelere söylenen gereksiz sözler’i konuşalım diyoruz. Hani “Bu çocuk biraz zayıf, yedirmiyor musun” gibi saç baş yolduran laflar... Siz de aklınıza gelenleri cocuklahayat@hurriyet.com.tr adresinden bizimle paylaşın.
BEBEĞİNİ KUCAĞINA ALMAK İÇİN GÜN SAYAN ANNELERE TAVSİYELER:
- Normal doğumun faydaları çok ama olmazsa da olmaz, takma kafana...
- Hastaneye toplaşmaları kontrol edebilmesi için bir arkadaşını görevlendir; sen uğraşma.
- Doğuma bir yakının seninle girecekse önceden işi sağlama al.