Güncelleme Tarihi:
Kanal D’de yayımlanan dizisi ‘O Kız’ başladığından beri çok yoğun. Sonunda setten izin alabildiği bir gün buluşabiliyoruz. Çok heyecanlı ama bir yandan da sanki 40 yıllık deneyimi var; her soruya uzun uzun cevap veriyor. Yüz hatları çizilmiş gibi, bana Cansu Dere’yi anımsatıyor. Genç ve güzel oyuncu Dilin Döğer’le en başa sarıp başlıyoruz sohbete...
Seni neredeyse hiç tanımıyoruz. Hakkında çok çok az bilgi var.
Babam Diyarbakırlı, ben de orada doğdum, 10 yıl orada yaşadım. Çocukluğum orada geçti. Annem, babam ayrılınca ben annemle kaldım ve annemin memleketi olan Mersin’e gittik. Gençliğim orada geçti diyebilirim. Bir kardeşim var. O da bizimleydi.
Peki, Ankara’ya gidene kadar Diyarbakır ve Mersin gibi küçük yerlerde yaşamanın sana etkisi
ne oldu?
Diyarbakır benim sanatla çocuk yaşta ilk tanıştığım yer oldu. Büyürken hep yanımdaydı ailemdeki sanatçılar ve kişiliğimin temelinde çok etkili oldular. Mersin genel itibariyle sakin bir şehir. Belki de bu yüzden ben her şeye çok odaklanarak yaşadım. Mersin için bana hayatın içinde birçok şeye odaklanmayı kattı diyebilirim.
Bu arada babanla görüşmeye devam ettin mi?
Evet. Hatta üniversiteden mezun olunca da Ankara’dayken babama “Gel yanıma, yıllardır ayrıyız, birlikte yaşayalım” dedim ve bir süre babamla birlikte yaşadık.
Annen nerede kaldı? Babanla yaşamana hiç kızmadı mı?
Annem Mersin’de mutluydu. Zaten sürekli görüşüyorduk. O Ankara’ya geliyordu, ben Mersin’e gidiyordum. Tatlı insanlar oldukları için bu bir sorun olmadı.
Üniversitede ne okudun?
Hacettepe’de dilbilimi bölümünde okudum.
Çok havalıymış. Niye oyuncu oldun?
Oyunculuk daha havalı!
Doğru...
Ben lisedeyken dile yatkın ve meraklıydım. Biraz bilinçdışı ‘O zaman tamam, buradan devam edeyim’ diye düşündüm. Sonra fark ettim ki aslında bölümüm de oyunculukla çok ilgiliydi. Çünkü dilbilimde ‘söylem’ diye bir şey var, söylem çözümlemesi... Oyunculukta da senaryoyu okurken aslında biz altmetin okuyoruz ve söylem çözümlemesi de tam olarak o. Bir karakteri oluştururken şimdi çok işe yarıyor.
Oyunculuk bu hikâyenin neresinde devreye giriyor?
Üniversitenin son senesiydi... Çok klasik ama öğrenci evinde salonda oturuyorduk arkadaşlarla, “Ben bir şey yapacağım ve yaptıktan sonra size söyleyeceğim” dedim. Telefonu aldım ve ajanslara başvurdum. Sonra beş sene boyunca bir sürü reklamda rol aldım, dijital platformda bir dizimiz oldu, Hiner Saleem’in ‘Goodnight Soldier’ isimli sinema filminde rol aldım... Yani yolculuk bir öğrenci evinin salonunda başladı.
O ajanslara başvururken amaç oyuncu olmak mıydı, yoksa ‘Güzelim ve bir şekilde buradan yürüyeyim’ mi dedin?
Amacım oyunculuktu, güzelliğimin farkındayım ama öyle bir şey değildi. ‘Bir şey yapmam gerekiyor, bir yerden başlayayım, yanlış veya doğru beni bir yere götürecektir’ dedim kendime.
Sen hep böyle güzel miydin?
Yok ya, aslında küçüklüğüm çok korkunçmuş.
Çirkin ördek yavrusu hikâyesi mi yani seninki?
Evet, aynen öyle. Dişler falan görsen... Liseden itibaren bu değişmeye başladı.
Yüz hatların, burnun çok düzgün; estetik var mı?
Tamamen doğalım. Anneme de buradan çok teşekkür ederim.
İki sahneden sonra ağlayıp birbirimize sarıldık
‘O Kız’ dizisinin Kanal D’de bu hafta üçüncü bölümü yayımlandı. Biz konuşurken Instagram’da 6 bin 500 takipçin var, birkaç bölüm daha göründükten sonra belki bu sayı yüz binlere ulaşacak. Özel hayatın
irdelenecek, sokakta fotoğrafların çekilecek. Bunlar seni korkutuyor mu?
Hayır, korkutmuyor. Yaşayarak öğreneceğim fakat şu an durup bunu deneyimlemiş insanlara baktığımda bende korku yaratan bir duygudan ziyade böyle bilinmezliğin verdiği bir heyecan var.
Bakalım neler olacak diyorum.
Şöhret olmak istiyor musun?
Hayır, öyle bir derdim yok, tek derdim hakikaten yaptığım işlerle insanların gözlerini doldurabilmek, insanları güldürebilmek ve beni izledikleri zaman bir yerlerde küçücük bir salise bile olsa, o anda birlikte olmamız... Bunlar olurken bu başarı da yanında şöhreti taşıyor, ona çok takılmak istemiyorum ve bu konuda dikkatli olmaya çalışıyorum.
Bu ilk başrolün. Koca bir dizide başrollerden biri olmak nasıl bir şey?
Yorucu olmakla birlikte, hikâyede her yerde olma duygusu güzel bir his. Çünkü hep bir neden-sonuç ilişkisiyle olaylar sizin karakterinize bağlanıyor.
‘O Kız’da Zeynep karakterini canlandırıyorsun. İzlemeyenler için Zeynep’i nasıl anlatırsın?
Ben Zeynep’e kıyamam ya. Zeynep çok kimsesiz, aslında etrafında birileri var ama yok. Etrafında babası var ama o babasına annelik yapmak zorunda. Çünkü o bir ‘çocuk baba’. Zekâsı 5 yaşındakiler gibi. Etrafındaki diğer kişiler de Zeynep ve babasıyla aynı evde olmak istemeyen insanlar. Yani hem biraz toplumsal yüzleşme hem Zeynep için bireysel bir yüzleşme var. Yavaş yavaş çok yüksek duygular hissetmeye başlıyor, bir kaosun içine düşüyor,
bir karar vermek zorunda kalıyor ve bunlara aslında belki de dürtüleriyle karar veriyor. Ama zamanla kendini keşfedecek, çok yakında...
Dizide 5 yaşındakiler kadar zekâya sahip babanı Erkan Petekkaya canlandırıyor. Onunla çalışmak nasıl?
Erkan Petekkaya ile çalışmak benim için çok farklı bir deneyim. Mesela sahne öncesi prova alıyoruz, ‘Kayıt’ dendikten sonra bambaşka bir şey yapıyor ve bu, kayıttan önce söylemediği bir sürpriz hareket oluyor. Siz onun sürprizine cevap verirseniz iş çok güzel bir yere gidiyor ve o zaman karşıya hemen geçiyor. Bunu çok yaşıyoruz ve sahne bittiğinde ya gülüyor ya da ağlıyoruz.
Ağladığınız sahneler oldu mu?
Evet, iki sahneden sonra ‘Kestik’ dediler ve birbirimizin yüzüne bakarken ağlayıp sarıldığımız oldu.
Güzel bir âşığım
Ozan’la Zeynep aşkında bir statü farkı var. Aşkta statü olur mu?
Bence aşk belli bir sınır içinde olmadığı ve bilinçdışı yaşandığı için statü kavramı aşkın içinde olmamalı.
Sen nasıl bir âşıksındır?
Güzel bir âşığım, Balık burcuyum çünkü... Balık burcu romantiktir, çok duygusaldır, sezileri güçlüdür ve gerçek çıkar. Benim de bütün sezilerim gerçekleşiyor.
Zeynep birine âşık ama onun da hayatında başka biri var. Sen hiç böyle bir aşk yaşadın mı?
Ben hiç platonik âşık olmadım.
Şu an âşık mısın?
Evet, âşığım.
Pelin Esmer filminde
rol almayı çok isterim
-‘Dünyanın En Kötü İnsanı’ son zamanlarda hiç sıkılmadan izlediğim film.
-Kötülükle gelinirse kötülükle cevap vermem ama onu da cevapsız bırakmam. İntikamcı değilim ama cevapsız kalmam.
-Gülmeye başlayınca duramıyorum. Bazen katıla katıla gülerim...
Yani inanılmaz derecede, bütün apartman duyuyor falan...
-Sinemada kaliteli projelerde, derdi olan filmlerde yer almayı çok isterim. Kalıcı ve hatırlanır işlerde... Bir Pelin Esmer filminde rol almayı çok isterim.
Muhsin Akgün/MAStüdyo Saç-makyaj: İstinyePark-Trio
Kusurların da insanları güzel yapabildiğine inanıyorum
Pek çok genç oyuncu var, neden seni izlemeyi tercih edelim?
Seyirci bir projede birine yakınlık hissettiği, ondan bir şey aldığını hissettiği için izlemeli. Benim hedefim de bu.
Güzellik ve başrol arasındaki dengeye ne diyorsun?
Katılmıyorum. Amaç gerçeklik yaratmaksa gerçek dünyada da her şey muhteşem ve güzel değil, kusurlar var. Ben kusurların da insanları güzel yapabildiğine inanıyorum. Bunun yanında ekranda güzel bir kadın veya güzel bir adam izlemek istenebilir fakat bu bir kalıba sokmadan yapmalı.
Yeni sezon, birçok dizi başladı. ‘O Kız’ı neden izleyelim?
Çünkü hayattaki gibi... Bir yanda çok yapay bir dünya; ama o yapaylığın altında yaşanmışlıklar var fakat üstü kapatılmış. Diğer yanda çok gerçek bir dünya var. Ve bunlar çarpışınca şu sokaktan döndüğümüzde nasıl ne olacağını bilmiyorsak burada da aynı şey oluyor, bence bu yüzden izlemeliler.
Dramatik bir tipim, hüznümle yaşarım
- Seni hiç tanımayan birine kendini birkaç kelimeyle nasıl anlatırsın?
Çok sakarım. Bir sohbette ya da olayda anlaşılmadığım zaman kalbim çok kırılır. Anlaşılmama beni en çok yoran hislerdendir. Genel olarak da sakinim.
- Dertlerin var mıdır hayatta?
Çok... Ben genel olarak zaten hüznümle yaşarım. İçim hep o taraflara kayar.
- Dramatik bir tipsin yani...
Evet, dramatik bir tipim.
- Çok ağlar mısın?
Ağlarım evet, tutamam kendimi.
- Hayattan şimdiye kadar çıkardığın en önemli ders ne oldu?
Vazgeçmemek gerektiği...
- Hayatta kırılma noktan neydi?
Mersin’den ayrılıp Ankara’ya gelmem çünkü dünyam çok değişmişti.
- Hakkında ne söylesen şaşırırız?
Şaşıracağın bir şey yok sanırım ya, çok sıkıcı bir konuk olabilirim (gülüyor).
- Hiç mi çılgınlığın yok?
En çılgın hareketim cebimde 100 lirayla İsveç’e gitmekti. Biletimi almıştım, orada arkadaşlarım vardı, bir cesaret yola çıktım.